-9-

11.2K 908 129
                                    


Çok tıkandım bu aralar lütfen kusuruma bakmayın. Senaryo yeteneğim harika değildir zaten tamamen zevkine yazıyorum. Umarım hoşunuza gidiyordur.

İyi okumalar

Çok heyecanlıydım. İçim içime sığmıyordu. En son ne zaman pozitif bir şekilde bu kadar heyecanlandığımı hatırlamıyorum bile.

"Görüşürüz anne!" Ne kadar hızlı okula girip Ata'nın yanına gidersem o kadar iyiydi. Sosyal ortamlarda çok geriliyordum. Havalar bir soğuk bir sıcak yaptığı için tişörtümün üstüne ceket gibi giydiğim bol gömleğimin kollarını elimin içinde gergince sıka sıka okulda hızlı adımlarla ilerledim. Ata'yı şu an bulamazsam paniklemeye başlayacağım açıktı. Zaten benimle kalmak istemesi beni mutlu ettiği kadar şaşırtmıştı. Fikrini değiştirmesinden korkuyordum içten içe.

Telaşım yavaş yavaş artarken duvara yaslanmış etrafı izleyen Ata'yı gördüm. Gelmişti! Ağzım kulaklarıma varmış bir şekilde sırtımdaki ağır çantayla (telaştan ağırlığını hissedememiştim bile) yanına gittim. Varlığımı farkeder farketmez derince gülümseyip yerdeki çantasını sırtına attı. "Hadi gidelim. Otobüse yerleşmeye başladılar."

Yan yana 30-40 kişilik bir kapasitesi var gibi gözüken okulun park alanında çıkmaya hazır bir şekilde bekleyen otobüse yürüdük. Çantama nolur nolmaz diyerek ne bulursam doldurduğum için her adımda daha da eziliyor gibi hissediyordum. Ata hiç sıkıntı yaşamadan yanımda dimdik ilerliyordu. Bana göre çok daha yapılıydı. Kısa olmam bir yana çelimsiz olmam da ayrı bir sıkıntıydı. İster istemez yüzüm düşmüştü yine. Özgüvensizliğim başımdaki en büyük belaydı.

Sesimi çıkarmasam da Ata durumu farkedip çantayı benden alıp diğer omzuna atmıştı. Bedenim rahatlarken aklım tam tersine bana yük altında ezilir gibi hissettiriyordu. Bana acıyor muydu çelimsizliğim yüzünden? Zaten benimle arkadaş olmasının baştan sebebinin bana acıması olduğuna inanıyordum. Benimleyken eğlenip eğlenmediğinden bile emin değildim.

Arkasından kafam eğik pıtı pıtı ilerleyerek otobüse kadar gittim. Çantaları bana sorarak seçtiği yerin üst kısımdaki valiz yerine koyup bana döndü. "İçeri mi, dışarı mı?" Kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Konuyu tamamen kaçırmıştım sanırım. Dudaklarımın arasından refleks olarak "Ha?" diye bir ses çıktı. Kısaca gülüp koltuğu işaret etti. "İç mi, dış mı?" Bir süre düşündükten sonra cam kenarına geçtim. Neden düşünme ihtiyacı duyduğumu bile bilmiyordum. Kafamın içine çok dalmıştım anlaşılan.

Ata da yanıma oturup kafasını koltuğa yaslayıp bana doğru döndürdü. "İyi uyuyabildin mi?" Uyku düzenim tam olarak düzelmese de arada bir çok iyi uyuduğum oluyordu. Maalesef bugün o günlerden biri değildi. Heyecandan bir türlü uyuyamamıştım. Ancak Ata'ya söylememe gerek yoktu. Bana acımasını istemiyordum, beni sevmesini istiyordum. Kendimden bu yüzden çok utansam da ona arkadaştan öte bakmadan edemiyordum işte.

Kafamı olumlu anlamda sallayarak cevap verdim. Yüzünü biraz yaklaştırıp yüzümü ve uykulu gözlerimi inceledi. Yüzüm her an kızarmaya başlayabilirdi. Zaten insanlara yakın olmaya alışık değildim. Hoşlandığım birinin yüzümü incelemesi beni ister istemez geriyordu. "Hmm..." diye kendi kendine mırıldandı. Bir şey demesine fırsat kalmadan hoca otobüse binip yoklama aldı. Herkesin geldiğinden emin olduktan sonra otobüs harekete geçti. Hoca da yerine oturdu.

Ata 1-2 dakika geçtikten sonra "İstersen uyuyabilirsin. Ben varınca uyandırırım seni." 'Gerek yok' demek için araladığım dudaklarımı hızlıca geri kapattım. Uyusam iyi olurdu. Kafamı tekrardan olumlu anlamda sallayıp teşekkür ettim ve başımı cama dayadım.

Başımı cama dayamak iyi bir fikir değildi. Titreyip durduğu ve tümseklerde kafam hafifçe vurduğu için son 10 dakikadır çaresizce uyumaya çalışıyor ama başaramıyordum. Ata'nın da bakışlarını üstümde hissettiğim için pozisyon değişemiyordum. Bu kadar utangaç olmak hep bana zarardı. En son şoförün tümseğe dalıp hızlı girmesiyle kafamı sert bir şekilde cama çarptım ve maalesef ağzımdan çıkan acı dolu inlemeyi durduramadım. Kafamı camdan ayırıp vurduğum yeri elimle ovalamaya başladım. Ata gülüp sağ kolunu omzuma atıp kafamı hafifçe göğsüne doğru yasladı.

O gün göğsünde uyuyakaldığımda duyduğum o koku tekrardan burnuma dolarken kalbimin durduğunu hissettim. Biri görüp laf atar korkusuyla kafamı oynatmadan gözlerimle otobüstekileri inceledim ama herkes kendi halinde görünüyordu. İçim rahatlarken bir yandan da kalbimi susturmaya çalıştım. Pek işe yaramasa da kendiliğinden birkaç dakika sonra sakinleşmiş ve göz kapaklarım daha fazla açık kalamayarak kapanmıştı.

Çoook tatlılar bir an önce bitireyim bu çifti de mahvetmeyeyim diye uğraşıyorum jdhsldh.

Destekleriniz için teşekkürler! Sonraki bölümde görüşürüz!

Ders Notu bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin