-11-

11.5K 885 395
                                    


Gecenin köründe bölüm yazmaya çalışırsanız ne olur adlı bölüme hoşgeldiniz. 1K olduk okuyan herkese sonsuz teşekkürler!<33

Uyandığımda önce boynuma gömülmüş yüzü ve yüzümü okşayan saçları farkettim. Alarmım daha çalmamıştı ve daha güneş çıkmamış gibi görünüyordu.

Niye uyandığımı anlamam neyse ki uzun sürmedi. Oda soğumuştu ve Ali sıcaklık arayışıyla hafifçe titreyerek mümkün oldukça vücuduma sığınmaya çalışıyordu. Bu manzaraya kendi kendime gülümseyip komidinde duran klima kumandasına Ali'yi uyandırmamak için uğraşarak ulaştım ve klimayı açıp sıcağa ayarladım. Battaniyeyi iyice üstümüzü kapatacak şekilde düzeltip Ali'yi iyice kendime çektim. Çok geçmeden oda ısınmış ve Ali de titremeyi bırakmıştı.

Bir süre tavanı izledikten sonra kendime engel olamayıp sol elimi saçlarına daldırdım. Dokunduğum en yumuşak saçlar olabilirdi. Saçları hep çok dağınık ve yumuşak gözüküyordu. Bu görünüşüne rağmen ellerimi o saça daldırıp saçının tutamlarıyla oynayamamak işkence gibi geliyordu. Hakkındaki her şey o kadar huzur verici ve tatlıydı ki kendimi onu sevmekten alıkoyamıyordum. Her haliyle mükemmel bir insan olmak onun için son derece zor olmalıydı.

Üçüncü kez uyandığımda bu seferki alarmın sesi yüzündendi. Homurdanarak alarmı kapattım ve hiç uykusu bozulmadan uyuyan Ali'yi inceledim. Sorun belli ki uykuya dalmaktaydı. Bir kere daldı mı son derece derin uyuyordu. En azından onunla uyuduğum zaman bu böyleydi. Onunla bu şekilde istediği kadar uyumaya hazırdım. Böyle uyumak bana da yarıyordu. İçimi huzur kaplıyor ve gün boyunca yüzümdeki aptal sırıtışı silemiyordum.

Onu uyandırmadan önce biraz daha saçlarıyla oynadım. En sonunda kahvaltıyı kaçırmamamız için mecburen istemeye istemeye melek gibi uyuyan Ali'yi uyandırdım. Karşılaştığım kızarmış yanaklar içinimdeki onu kendime çekip öpme isteğini alevlendirse de bunu yapamayacağını biliyordum. Ali'nin bana karşı ne hissettiğini bilmiyordum.

Yataktan fırlayıp üstümü değiştim ve kapının önünde Ali'yi bekledim. Ali de odadan çıkınca kahvaltıya inip konudan konuya atlayarak rastgele şeylerden konuşmaya başladık. Kahvaltımızı bitirdikten sonra otelin önünde toplanıp gezimizin ikinci gününe başladık. Gün ortalama aynı gitmişti. Ben yine tarihi olaylardan bahsetmiş konusu açılınca da Ali bitkiler hakkında bana bir kaç bilgi vermişti. Bütün günümü onunla geçirmek düşündüğümden bile daha güzeldi.

Oteldeki son gecemiz için odamıza çıktığımızda ilk duşa ben girmiş ve Ali banyodan çıkınca itiraz etmesine izin vermeden onu yatağıma oturtmuş beraber film izlemeye başlamıştık. Dram izlemeyi pek sevmesem de gözümün hafiften dolduğunu hissedebiliyordum filmin sonunda. Ali'nin gözleri zaten şelale gibi akıyordu filmin ortasından beri. Gülerek saçlarını karıştırdım. "Film sonuçta üzülme bu kadar."

Yaşlı gözlerini gözlerime çevirdi. Film için de olsa ağladığını görmek canımı acıtmıştı. "Ama kim bilir kaç insanın başına geldi." dedi kısılmış sesiyle. Anlaşıldı. Dram filmlerini Ali'den ne kadar uzak tutarsam o kadar iyiydi. Haklıydı ama bu kadar içten ağlaması ne kadar hassas olduğunu gösteriyordu. Ağlamasını bir an önce durdurmak istiyordum.

Yüzünü ellerimin arasına alıp şaşkınlıkla açılmış gözlerinin altındaki yaşları başparmağımla silmeye başladım. Teni o kadar yumuşaktı ki insana gerçekçi gelmiyordu. Güzel ela gözlerini biraz inceledikten sonra gözlerim fındık burnuna odaklandı. Kızardığını görünce anın verdiği cesaretle burnuna bir öpücük kondurdum. Bu hareketim karşısında yüzü iyice kızarmış ve dudakları şaşkınlıkla aralanmıştı.

Başparmaklarımla hâlâ yanaklarını okşuyordum. Gözlerine baktım. Ne yapacağımı anlamayan bir şekilde bana bakıyordu. O kadar tatlıydı ki insanı delirtebilirdi. Onu öpmek büyük bir hataydı çünkü şu an yüzünün her yerini öpücüklere boğmak istiyordum. Yüzünü hafifçe yukarı kaldırıp kızarmış yanaklarına birer öpücük kondurdum. Keskin bir nefes alıp yutkundu. Yüzlerimiz çok yakındı. Burunlarımız arasında bir kaç santim ya var ya yoktu. Gözlerim dolgun tatlı dudaklarında gezinmeye başlamıştı. Kalbim adeta göğüs kafesimden fırlayacak gibiydi.

Gözlerimi zorla gözlerine döndürdüm. Tekrardan dolan gözlerini görmemle adeta yük altında ezilir gibi oldum. Yüzümü uzaklaştırıp ellerimin arasındaki yüze endişeyle baktım. "Özür dilerim. Sen izin vermeden seni öpmemeliydim. Ben..." Ne yapacağımı bilemeyerek ellerimi çekip gözlerinden yaşlar düşmeye başlayan Ali'ye baktım. Ne yapmıştım ben...

"Bu yaptığın çok acımasızca!" Ali'den duyduğum en yüksek ses tonuydu bu. Yüzü hayalkırıklığı ile dolu görünüyordu. "Niye yaptın bunu? Seni seven birine acıdığın için yaklaşmanın ne kadar kalp kırıcı olduğunu görmüyor musun?!" Acımak mı? Ona acıdığımı mı düşünüyordu? Ona böyle mi hissettirmiştim gerçekten? Ve Ali beni sevdiğini mi söylemişti?

"Hayır! Ali-" Ardı ardına dökülen göz yaşlarını pijamasının koluna silerek yerinden kalkmaya çalıştı. Ancak hayatta elimden kaçıp gitmesine izin vermezdim ve vermedim de. Kalkmasına izin vermeden onu kucağıma çekip ona var gücümle sarıldım. Ali beni göğsümden itmeye çalışıyordu ama söylediği şeylerden sonra onu asla bırakmazdım. Ona acıdığımı düşündürten ne varsa silip atacaktım hayatından. Onu sevdiğimi ne kadar mümkünse o kadar hissettirecektim. "Lütfen... Bırak beni." Saçlarına bir sürü öpücük kondurduktan sonra yüzünü bir elimle yüzüme doğru kaldırdım. Yaşlı gözlerinin üstüne birer öpücük kondurup konuşmaya başladım. "Ali sana acımıyorum, acımam da. Sen o kadar mükemmel bir insansın ki sana insan demenin yanlış olacağını düşünüyorum bazen. O kadar tatlı, kibar, iyi kalplisin ki böyle bir insanın varolabilmesi beni her gün aralıksız şaşırtıyor. Böyle düşünmene ne sebep oldu bilmiyorum ama bunu düzeltmek için mümkün olan herşeyi yapmaya hazırım."

Gözleri hâlâ emin değil gibi bakıyordu ama umutlanmaya başladığını görebiliyordum. Bu gülümsememe sebep oldu. Alnımı alnına yaslayıp gözlerimi kapattım. "Seni seviyorum Ali."  Gözlerimi açtığımda Ali bu kez gerçekten umutlu gözüküyordu. İçten bir şekilde söylediğimi anlamış gibiydi. "Yani..." Gözlerini kaçırdı. "Arkadaştan öte şekilde mi?" Daha fazla dayanamayacaktım. Cevabımı dudaklarına kapanan dudaklarımla verdim. Bu hisle kolaylıkla sarhoş olabilirdim. Dudakları yumuşacıktı. Karnımdaki kelebekleri hissedebiliyordum. Bu his çok geçmeden Ali'nin çekingence karşılık vermesiyle inanılmaz bir derecede arttı. Başım dönmeye başlıyordu. Nefessiz bir şekilde ayrıldığımızda Ali gülümsüyordu. Gördüğüm en harika görüntü buydu kesinlikle. Sonrasında duyduğum kelimeler dudaklarımızı tekrar birleştirmeme sebep olmuştu.

"Seni seviyorum Ata."

Ay çok erken final yaptım üzgünüm. Ancak ilham çok yoktu çok da uzatmadan kavuşturayım dedim. Okuyan herkese öpücüklerimi yolluyorum.

Yeni kitaplarda görüşmek üzere.

***VE ÖNEMLİ SORU***

Özel bölüm ister misiniz? İstemiyorsanız söylemeye çekinmeyin sevgiler UvU

Ders Notu bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin