7.Bölüm

284 32 33
                                    

18 Mart 2021

     Değişik bir mırıltı dolanıyordu etrafta. Ürkütücü bir melodi. Derinden gelen bir ses ezbere bildiği şarkıyı dudaklarını kıpırdatmadan söylüyordu sanki. O kadar gerçekçi hissediyordu ki, gerçekten sözleri duyabiliyordunuz. Halbuki hepsi küçük bir mırıltıdan ibaretti. İnsanı korkutan bir mırıltı. Keyifli gelen bir ses. Ama sanki tüm bu zevkin altında canice bir şey yatıyormuş gibi. Bu garip sesin yanı sıra ona eşlik eden başka bir ses daha var. Tahmin etmesi güç ama bir şeylerin yırtılma sesi gibi hissettiriyor. Bir şeylerin parçalara ayrılması... Mide bulandırıcı bir ses. İnsan bir yandan kusmak isterken diğer yandan o hoş mırıltıyla da mayışmak istiyor. Korkunç ve her şeyi yaptırabilecek bir çelişki bu.

"Dışarısı soğuk olsa da burası epey bir sıcak oldu, huh?" Adamın elleri belinin iki yanına dayanmış hemen önünde uzanan bedenle konuşuyordu. "Keşke cevap verebilsen. Sessizce bu işi yapmak tahmin ettiğimden daha sıkıcıymış. Mırıldanmak bile yoruyor beni ama yine de çok zevkli. Bu en sevdiğim şarkı." Yorgun olsa da sonunda neşelenmiş gibi ellerini önünde birleştirmiş ve genişçe gülümsemişti. Sonrasında daha fazla zaman harcamak istemediği için işinin başına geri dönmüştü. Adımladığında bir süre önce yere sermiş olduğu naylon poşetler yüzünden rahatsız edici bir ses yayılıyordu. Ama o bunu pek de umursuyor sayılmazdı. Bir kenara bıraktığı aletlerinin yanına giderken mırıltılarını sürdürdü. Rahatlıkla hareket edebilmek adına iç çamaşırı hariç üzerinde ne varsa çıkarmıştı. Çok da kirlenmek istemediğinden şeffaf bir önlük giymeyi de ihmal etmemişti. Biraz önce kirlenen eldivenlerini sakince çıkarıp yenilerini geçirmişti ellerine. 

      Malzemelerinin bulunduğu kutunun önünde yavaşça diz çöktü. Ne kullanması gerektiğine karar vermeye çalışırken başını arkaya çevirip yerde yatan bedene baktı göz ucuyla. "Aslında senin için bu kadar uğraşmama gerek yok." İstediği şeyi bulamadığından öfkelenmeye başlamıştı. "Seni arayacak kimsen yok. Ne yazık." Gürültüyle malzemeleri kutudan çıkarırken eş zamanlı olarak sesini de yükseltmişti. "Seni öylece bir çukurun dibine gömmek daha kolay olurdu ama ben eğlenmek istiyorum." Sonunda zaferle gülümseyerek bulduğu şeyi eline aldı. Çömeldiği yerden kalktı ve bir süre elleri arasındaki keskin bıçağa baktı. Bunu bulmak için bu kadar uğraşmasına sinirlense de anın tadını kaçırmak istemediğinden önemsemedi.

"Baksana, gözün açıkken çok çirkin gözüküyordun. Onları zımbalayınca daha katlanılabilir oldun. Ama hâlâ iğrençsin." Onunla bu şekilde konuşurken bile tarifi imkânsız bir zevk duyuyordu. Onu böyle aşağılamak harika hissettiriyordu. "Yaptıklarının bedelini ödemen gerekiyordu. Belki de seni öldürmeden tüm bunları yapmam gerekirdi, neyse bir önemi yok artık. Bir dahaki sefere öyle yaparım." 

     Beklemekten sıkıldığını hissettiğinde hemen önünde duran solgun kolu kendine doğru çekti. Tek bir saniye düşünme gereği duymadan bileğine sapladı bıçağı. Ürkütücü ama kulağa hoş gelen mırıltıları tekrar başladı. Sakince işine devam etti. Sanki birkaç sebze doğruyormuş gibi bir rahatlık vardı üzerinde. Onları güzelce parçalayacak ve yemeğinin içine atıverecekmiş gibi.  El, koldan ayrılana dek kesmeye devam etti. Tahmin ettiğinden daha az kan olması onu biraz hayal kırıklığına uğratsa da bu biraz onun hatasıydı. Fazla beklemişti. Yine de mutluydu. Cansız bedeni yerde yatan adamın sağ kolu 3 parçaya ayrılana dek kesti onu. Sonra diğer kolunu ve bacaklarını da ayırdı gövdesinden. En sonunda da bir süre önce iple kesmiş olduğu boğazının üzerinden tekrar kesti onu. Ama bu sefer ayırmadı bedeninden. "Siktir, şu hâline bak! Acaba hayatın boyunca hiç bu kadar iyi görünmüş müydün? Bana teşekkür etmelisin." Az önceki neşesinden hızlı bir şekilde sıyrılmış parlayan gözleri birden donuklaşmıştı. Şimdi, gerçekten de insanları parçalara ayıran bir adam gibi görünüyordu.

our souls •  johndoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin