4 Nisan 2021
Çıplak adım sesleri... Yavaş ama kararlı. Avına yavaş yavaş yaklaşıyor. Onu gözlemliyor, tepkilerini ölçüyor. Acı çekişini izliyor ama saldırmıyor. O korkuyu yaşamasına ve daha da çaresiz hissetmesine izin veriyor. Önce, korkunun onu ezmesine müsaade ediyor. Bekliyor. Ölümün onun için kaçınılmaz bir son olduğunu anlamasını bekliyor. Anlasın ki, direnememenin verdiği acizliği hissetsin. Bulunduğu her harekette daha da batacağını görsün. Çığlıklarını kimsenin duymayacağını anlasın ama yine de susamasın. Acı içinde kıvranırken yorgunca bağırmaktan başka çaresi kalmasın.
Bu düşünceler gülümsemesine sebep oldu. Heyecanlı hissediyordu. Neredeyse bir ay olmuştu. Acele etmek istemiyordu ama sabırsızlanıyordu da. Buna ulaşmak kolay olmamıştı. Uzun uzun düşünmesi gerekmişti. Sefil bir hayattan ziyade mutlulukla parlayan bir hayat yaşıyor oluşu planlarına zarar vermişti. Ve verdiği zarar kadar da öfkelenmesine sebep olmuştu. İşlerinin bozulmasına, onun böylesine iyi bir hayat sürmesine, her şey normalmiş gibi yaşamış olmasına sinirlenmişti. Belki de bu iyi bir şeydi. Hissettiği bu kin belki daha çok işine yarardı. Gülüşü daha da genişledi. Bir süre önce duran adımları tekrar harekete geçti. Poşet sesini duymak onu rahatsız ediyordu ama yerde sürüklediği metalin sesi ona garip bir huzur veriyor ve tüm bu rahatsızlığını yok etmeye yetiyordu.
"Affedersin, biraz sessiz olur musun?" Yüzünde yer edinen bu ürkütücü gülümsemeyle konuştuğunda boğuk çığlıkların arttığını duydu sadece. "Sana bu kadar kibar davranıyorken beni dinlemelisin." Kaşları, karşılaştığı bu itaatsizlikle çatılmıştı. Adımları hızlandı ve hemen yerde yatan bedenin başında durdu. Bağlıydı ama yine de çırpınıyordu. Bunu komik buldu. Sudan çıkarılmış bir balık gibi gözüküyordu. Hiç şansı yoktu ama yine de deniyordu. Azim iyi bir şeydir. İnsanı hayatta tutar. Ama bazen onun gereksiz olduğunu anlamazsanız yorulursunuz. Sona geldiğinizi sanırken ardınıza baktığınızda aslında neredeyse hiç ilerleyememiş olduğunuzu fark edersiniz. "Burada bu şekilde bağırmamalısın. Seni kimse duyamaz. Anlıyor musun beni?" Onu dinlemedi. Ağzındaki bandın izin verdiği kadar bağırmaya ve çırpınmaya devam etti. Sabrının tükendiğini hissedebiliyordu. Bıkkınlıkla yüzünü sıvazladı, sakinleşmeyi denedi ama başaramadı. Aniden yerde yatan kadının saçlarından kavradığı gibi kendine çekti. Yüzleri birbirine çok yakındı ve bu korkunç bir enerji yayıyordu.
"Bana bak kaltak. Biraz daha o iğrenç sesleri çıkarmaya devam edersen elimde gördüğün bu şeyle yüzünü parçalarım." Kadının gözlerinden yaşlar süzüldü usul usul. Göz bebekleri korkuyla titriyordu ve duyduğu korkuyla nefesleri hızlanmıştı. Ağzına yapıştırılmış olan bant yüzünden garip sesler çıkıyordu nefes alırken. Adam, onun sessizleştiğini görünce bir hışımla yere bıraktı kafasını. Acı dolu inlemesini göz ardı ederek ondan uzaklaştı. "Seni hatırlıyorum." Düşünceli gözleri kısılmış kadını inceliyordu. "Ama ne yaptığını bilmiyorum." Kenarda duran sandalyeyi ortaya çekerek oturdu ve bacak bacak üstüne attı. Bu sefer tamamıyla giyinikti.
Her zaman cebinde taşıdığı kâğıt parçasını çıkardı cebinden. Yırtılmaması için büyük bir özen gösteriyordu. Aslında içinde yazan ne varsa ezberindeydi ama yine de dikkat etmek ve bu kâğıdı kaybetmek istemiyordu. Ağır ağır okşadı mürekkebin değdiği yerleri. Onun el yazısıydı. Ondan geriye kalan bir şeyin mahvolmasına göz yumamazdı. Yazılanları bir kez daha okudu. "Aslında erkek olduğunu düşünmüştüm. Ama sonra seni gördüğümde hatırladım. Bir şeyler yaptın, bundan eminim. Ama ne yaptığını gerçekten bilmiyorum." Tekrar katladı kâğıdı ve cebine koydu. Sonra karalamak için kullandığı kâğıdı çıkardı. "İsmini şimdi mi karalamalıyım yoksa işim bittiğinde mi?" Bir cevap bekler gibi gözlerinin içine baktı kadının. Sonraysa bunu komik bulmadan edemedi. "Ne yaptığını biliyorsun değil mi? Hatırlıyorsun." Kadın korkuyla başını iki yana salladı ve reddetti. "Bana yalan söyleme. Biliyorsun." Adam, oturduğu yerden kalktı ve kadına yaklaştı. Korkuyla elinden geldiğince gerilemeye çalışsa da fayda etmedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
our souls • johndo
Fiksi Penggemar"Anlıyorum." O da yürümeyi bırakmış ve bana dönmüştü. Konuşurken başı aşağıdaydı. "Sanırım seni korkuttum." Onu reddetmek için ağzımı açacaktım ki yüzüme dönen bakışları beni engelledi. Dudaklarında şeytani bir gülümseme belirdi birden. "Oysaki ona...