----Briana'nın ağzından
1,5 yıl sonra:En son Barcelona'ya geldiğimde 11 yaşındaydım. Tanrı aşkına bu sokakları özlemiştim, köşedeki küçük butikleri, güler yüzlü insanlarını görünce titreme geldiğini hissettim. "Elimdekiler canımı yakıyor!" diye yakındı Allison gözüyle poşetleri işaret ederek. Güldüm ve "Bende aynı durumdayım şuradaki kafede biraz dinlenip otele gidelim." dedim. Kızlarda bu fikre katılınca kafeye doğru yürümeye başladık. Kapıyı içeri doğru ittirdik ve boş olan bir masaya kurulduk. Siparişlerimizi verdikten sonra konuşmaya başladık. "Tanrım, iyiki gelmişiz buraya." dedi Alex. "Haklısın, buna ihtiyacımız vardı. Ve iyiki yalnız gelmişiz." diyerek güldü Stephanie. Son söylediğine gülmüştüm ve haklıydı. Çok rahat hareket edebiliyor ve tatilimizin tadını çıkarabiliyorduk. "Kızlar, karşıdaki televizyonda yazanı sadece ben mi görüyorum?" dedi Allison ve ağzı 'o' şeklini aldı. Hayır, yani nasıl? Hepimiz söylediği üzerine kafedeki televizyona dönmüştük ve birkaç dakika şok içerisinde ekranı süzüyorduk. "Gitmeliyiz!" diye bağırdım ellerimi çırpıp. "Elbette gideceğiz, değil mi??" dedi Alex sabırsızca. "Tanrı aşkına, 5Sos'un burada konseri var ve biz bunu konser günü öğreniyoruz. İnanamıyorum." dedi hayretle. Biz ekrana bakarken yemeklerimiz çoktan gelmişti ve kısa çaplı şokumuz geçtikten sonra tabaklarımıza dönmüştük. "Kapı açılış 08.00 değil mi?" dedi ve brokolisinden bir parçayı ağzına attı Allison. "Evet ama benim aklımda bir fikir var." dedi Alex heyecandan gözleri parlarken. "Dinliyoruz." diyip elimdekileri masaya bıraktım ve arkama yaslandım. "Şimdi biz bir pasta yaptıracağız, o pastayı alıp kulise gideceğiz. Çocuklara sürpriz yapacağız yani." diye bir solukta düşündüklerini açıkladı Alex. "Tamam o halde, şöyle yapalım. Şimdi yemeği bitirdikten sonra yan sokaktaki pastaneye gidip pastayı söyleyelim, o yapılırken otele gidip hazırlanırız ve geri gelip pastayı alıp konser alanına gideriz." dedi Steph. Hepimiz onayladığımıza dair şeyler söyledik ve az kalan yemeğimizi bitirdik. Hesabı ödeyip, elimize poşetlerimizi aldıktan sonra Steph'in söylediği pastaneye gittik. Fazla büyük değildi ama temizdi. Buna sevinmiştik. Açık renk duvarlarda manzara tabloları asılıydı. Masaların altları beyaz işlemelerle süslüydü. Kadife koltuk takımları mekanın ferahlığına ağırlık katıyordu. Burayı sevmiştim ve aklımın bir köşesine Barcelona'dan gitmeden önce buraya gelip oturmayı not ettim. Ben kafeyi incelerken kızlar pasta işini halletmişlerdi. Kendime geldim ve kapıya doğru yönelip dışarıya çıktım, arkamdan kızlar da geldi ve konuşmaya gerek duymadan sokağın başındaki taksiye yöneldik. "Majestic Otel'e lütfen." dedim ve gülümsedim. Şoför başıyla onayladı ve sürmeye başladı. Giderken telefondan Twitter'a bakıyordum ve Luke'un hesabına göz attım. Barselona konseri hakkında heyecanlı olduklarını belli eden bir tweet atmıştı. Bakalım bir buçuk yıl sonra beni görünce nasıl olacaksın Hemmings. Biraz daha telefonla uğraştıktan sonra taksinin yavaşlaması üzerine geldiğimiz anladım. Ücreti ödeyip arabadan çıktım. Alex ve Steph taksiye bindiğimizden beri bir şey konuşuyorlardı ve hâlâ susmamışlardı. "Tanrı aşkına, ne konuşuyorsunuz siz?" diyip onlara döndüm ve bakışları hepsiniz teker teker üstüme döndü. "Ne giyeceğimizi tabii ki!" dedi Alex tüm dişleriyle gülümserken. Tapılası güzelliği ve tabii ki şımarıklığına inanmıyordu. Her ne kadar onu güzel olduğuna ikna etmeye çalışsak da bizi geçiştiriyordu. Ben Alex'in değerlendirmesini yaparken Allison söze atladı. "Bunu oteldeyken kıyafetleri görerek yapamaz mıyız?" "Ah, işte bunu söyleyecektim." dedim ve yumruğuma karşılık vermesi için kaldırdım. Allison hafif bir kahkaha atıp yumruklarımızı tokuşturdu. Otele girip boş asansöre yöneldik ve 14'e basıp yukarı çıkmayı bekledik. İneceğimiz kata geldikten sonra çıkıp odaya doğru yürüdük. Hepimiz bir oda da kalmak istemiş ve suit oda seçmiştik. Steph kartı okuttu ve içeri girince konuşmaya başladım. "On dakika içerisinde hepimiz konsere giyebileceğimiz bütün kıyafetleri yatakların üstüne seriyoruz. En fazla üç kıyafet olsun." dedim ve ellerimle hızlı olmaları için alkışladım. Çantam ve telefonumu aynanın önündeki masaya koyduktan sonra lavaboya gidip ellerimi yıkadım. Saçlarımı topladıktan sonra yüzümü temizleme jeliyle ovaladım ve durulayıp havluyla birlikte çıktım. Yüzümün kuruduğundan emin olduktan sonra saçımı açtım ve on dakika dolmadan bende dolaba yöneldim. Tek tercihim koyu mavi saten gömlek, altına siyah kot şort ve ayakkabı olarak siyah botlarımdı. Ben üstümdekilerden kurtulup seçtiklerimi giyerken, kızlar önlerine tercihleri çıkarmış bakıyorlardı. Botumu da giydikten sonra Steph'in yanına gittim. "Bu ikisi mi?" diye sordum ve elimle yatağın üstündekileri işaret ettim. Papatyalı bluz ve kot şortlu bir kombin, yanında pembe şortlu siyah büstiyer ve beyaz gömlekli bir kombin vardı. Oy birliğiyle pembe şortlu olanı seçtik ve Alex'e geldik. Kahverengi şort, üstüne beyaz tişört ve onun üstüne askeri renklerde gömlek, ayakkabı olarak da siyah bağcıklı bot vardı. İkinci seçimi beyaz uzun büstiyer, altına kot şort, büstiyerin üstüne bordo hırka koymuştu. Hepimiz kahverengi şortu seçmiştik. Allison'a geldik. Beyaz dantel işlemeli şort, üstüne açık mavi askılı bluz ve altına beyaz sandalet vardı. İkinci seçeneği siyah büstiyer, beyaz şort, kot gömlek ve siyah topuklu botlarıydı. Biz ikinci seçeneği seçmiştik. Kızlardan da benim kıyafetim hakkında olumlu görüşleri alınca makyaj ve saç işlemine geçtim. Düzleştiriciyi prize taktım ve makyaj malzemelerini aynanın önüne serdim. Düz makyaja, kalın eyeliner ve çok hafif şeftali tonunda allık ekledim. Saçlarımın uçlarına düzleştiriciyle doğal dalgalar kattım ve işimi bitirip düzleştiriciyi prizden çektim. Kızlar giyindikten sonra makyajlarıyla ilgilenirken ben çantamı düzeltiyordum. "Kalbinin atışlarını duyan tek ben miyim?" dedim ve cüzdanımı çantama koydum. "Ah, ne zaman söyleyeceksiniz diye bekliyordum. Aklımı kaçıracağım heyecandan." dedi Allison bana aynadan bakıp. "Bu kadar heyecanlanmamız normal mi?" dedi Steph ve elindeki rımeli sallayıp bana döndü. "Gerçekten bilmiyorum." dedim ve işimi bitirip tırnaklarımla oynamaya başladım. "Geç kalacağız, hazırsanız çıkalım?" dedi Alex. Hepimiz onayladık ve kapının kartını alıp çıktık. Taksiye binip pastanenin yerini tarif ettik ve yerimize yerleşip gelmeyi bekledik. "Turun son konseriymiş." dedi Alex. "Belki konserden sonra birkaç gün burada kalırlar?" diye dua edercesine camdan dışarı baktı Steph. Geldiğimizde ücreti ödedik ve taksiden inip pastaneye yöneldik. Sarışın bir bayan, bizi görünce tanıdı ve gülümseyip mutfak olduğunu düşündüğüm yere gitti. İki dakika sonra elinde bir kutuyla döndü ve bize gösterdi. Ah çok güzel olmuştu. Üstünde '5 Seconds Of Summer' yazıyor ve altında beş çizgi olan sembolü vardı. Beğendiğimizi söyledik ve birkaç mumla birlikte maytapları da poşete koyup bize uzattı. Gülümseyip aldım ve onu da ödeyip çıktık. "Beğenmezlerse üstlerine atlayıp öldürüyoruz." dedi Allison kahkaha atarak. "Ben varım." dedim ve kahkahasına eşlik ettim. Taksi çevirdik ve konser alanını tarif ettik. Şuan bulunduğumuz yere fazlasıyla yakın olduğunu anladım. Çünkü altı dakika içinde gelmiştik. Taksiden inip kapıya doğru yöneldik. Jack'i görünce gözlerimin dolmasına engel olamadım. O da bizi tanımıştı ve "Kızlar!" diyerek yanımıza geldi. Hepimiz Jack'e sarılmıştık. "Siz ne arıyorsunuz burada? Tanrım, çok uzun zaman oldu." dedi ve hepimizi saçlarımızdan öptü. "Tatil yapıyorduk ve televizyondan öğrendik. Gelmeseydik kendimizi hiçbir zaman affetmezdik." dedim ve gülümsedim. "Çok iyi yapmışsınız. Çocuklara sürpriz mi yapacaksınız?" dedi Allison'ın elindeki pastayı işaret ederek. "Evet Jack, bizi içer-" Allison'ın sözünü tamamlamasına izin vermeden "Tabii ki içeri geçeceksiniz. Bilet almış mıydınız?" dedi Jack. "Hayır, buradan alabiliriz diye düşündük." dedi Alex. "Bende fazladan beş tane var, sanırım dördünü size verebilirim dedi ve göz kırptı. "Ah, tanrım sen mükemmelsin Jack!" diye bağırdı Steph. "Biliyorum, biliyorum." dedi ve güldü Jack. Bize biletlerimizi verip içeri kulise kadar götürdü. "Çocuklar provadaydı, birazdan gelirler. Siz keyfinize bakın." diyip odadan çıktı Jack. "Ah, Ashton'ın bandanası." dedi ve bandanayı alıp kokladı Allison. "Aşk kızı duygulandı." diyip dalga geçti Steph onunla. Allison yastık fırlattı ve kahkaha attı. "Kızlar Xbox'tan fifa oynayalım mıııı?" dedim ve oyun kollarını işaret ettim. İki televizyonla birlikte iki de konsol vardı. Hemen açtık ve takımları seçtik. Ben koltuğun köşesine oturmuştum ve Alex de sırtını benim karnıma yaslayıp bacaklarımın arasına geçmişti. Oyun başladıktan sonra kendimizi kaybetmiştik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Something Big
Fanfiction"Ne?!" "Tanrım siz ciddi misiniz?" "5Sos konseri biletleri bunlar?" "Ah, kızlar i-na-na-mı-yo-rum!" --- Konser alanı iğne atsan yere düşmeyecek kadar kalabalıktı. Dört kız sıkıca ellerimizi tutmuş giriş kapısının açılmasını bekliyorduk. Sadece biz...