Bölüm 1-Biletler

246 9 0
                                    

Briana'nın ağzından:

"Bu filmi izlemek zorunda mıyız Alex?" "Tanrı aşkına kapayın çenenizi, sevgilimden yeni ayrıldım ve depresyondayım. Bana karşı daha duyarlı olmalısınız." "Ah, başlat hadi. Bir saniye. Allison?!" Merdivenden gelen adım sesleriyle yaklaştığını anladım. İçecekler ve cipsler hazırlandığına göre filmi başlatmıştık.
---
"Ne filmdi ama." diyip uzaklara bakan Alex'in omzuna vurdum. "Sanırım yüzüncü izleyişimiz olmuştur değil mi Alex?" dedim ve ekledim. "Hadi ama yapma böyle. Siktiğimin çocuğu seni bi sürtükle aldattı diye içine kapanmayacaksın öyle değil mi?" dedim. "Hey, Briana haklı. Ayrıca kız Floory Lisesi'nin gelmiş geçmiş en iyi sürtüğü. Yani üzülmene gerek yok. Fakat Eric'e bir daha güvenebilir misin o sana kalmış bebeğim." dedi Steph rahatlatıcı sesiyle. "Hazırlanın çabuk! Alışverişe çıkıyoruz. Başka türlü Alex'i neşelendiremeyeceğiz." dedi Allison. Alex konuşmak için ağzını açacağı sırada aşağı kattan "Kızlaaar!" diye yükselen tiz sesiyle Isabelle'in geldiğini öğrendik. Ve koşarak merdivenlerden indik. Sadece Isabelle değil, hepimizin anneleri ordaydı. 'Burada ne arıyorsunuz?' bakışları yollayarak olduğumuz yerde duruyorduk. "Ah, evet. Bizde iyiyiz, ya siz?" dedi annem ve o meşhur kahkasını patlattı. "Sadece dördünüzü görünce şaşırdık anne, bize de hak ver." diyip yanaklarına öpücüklerimi bıraktım. "Size büyük bir haberimiz var!" diyip soru sormamıza fırsat vermeden elindeki 5Sos konser biletlerini ve M&G'leri gösterdi. Bir saniye... Ne?! Az önce ne dedim ben?! 5Sos biletleri ve M&G mi?! Hepimizden bir anda çığlıklar kopmuştu. Çıldırmış gibi çığlık atıp birbirimize sarılıyorduk. Ah, tanrım. Alex koşup üstüme atlamıştı. Belimin ağrısına aldırmadan döndürüyordum. Bu anı yaklaşık üç yıldır bekliyorduk. Evet üç yıldır. Kızlarla hayatımızın en büyük dileği şuan karşımızda duruyordu. Ah, o dört küçük zürafalar. Biletleri görünce afallamıştık, sadece birbirimize ve biletlere bakıp duruyorduk. Sonradan işin ciddiyeti anlaşılınca yaygara kopmuştu. Annelerin kucaklarına sıçramış yanaklarına sulu sulu öpücükler bırakıyorduk. "Tanrım siz ciddi misiniz?" "5Sos konseri biletleri bunlar?" "Ah, kızlar i-na-na-mı-yo-rum!" diyerek hep bir ağızdan konuşuyorduk. "Tanrı aşkına. Maymun gibi yapıştınız üzerimize. Bu kadarı yeterli değil mi?" diye sitem etti Sarah. Stephanie annesine son kez bir öpücük daha bırakıp kucağından inmişti. "Öncelikle biri bize bunun nasıl olduğunu anlatabilir mi?" dedim. "Şöyle bebeğim. Los Angeles'ta konserleri olduğunu öğrendik ve sizden de üniversitenin ilk yılı adına unutamayacağınız bir hediye olsun diye bunu düşündük." dedi annem. "İyiki varsınız, inanamıyorum. Bu mükemmel bir duygu." diye bağırıyordu Allison. Bizi bu denli düşünmeleri ve destek olmaları çok mutlu etmişti. Sahi, onlar iyiki varlardı. Bir kez daha Tanrı'ya teşekkür etmiştim. "Kızlar bu hafta vizeleriniz var ve moral olsun diye bugün alışverişe çıkıyorsunuz. Konser için dilediğiniz her şeyi alabilirsiniz." dedi Mary. "Tanıdığım en mükemmel anneler sizsiniz!" diyerek Mary'nin yanaklarını sıkıştırdı Alex. Biletleri televizyon dolabına koyuyorum. Çok dikkat edin. Biz gidiyoruz. Ve bu da bugün harcamak için paralarınız." dedi ve biletleri dolaba koyup parayı masanın üstüne bıraktı Isabelle. Sarıldıktan sonra kapıya yönelip öpücük attılar ve çıktılar. Tekrar çığlık atıp birbirimize sarılıyorduk. Sanki karnımda kelebekler uçuşuyor ve çıkmak için yer arıyorlardı. "Vakit kaybetmeden giyinelim ve deli gibi alışveriş yapalııım!" dedi Steph. Hangimiz önce odalara çıkacak diye merdivene koşup yarışırken odalarımıza akın ettik. Beyaz ve gri yazılı tabanı siyah sweatshirt, yüksek bel siyah yırtık pantolon ve altına siyah stilettolarımı giyinmiştim. Saçlarıma hafif dalga yapıp, gözlerime belirgin bir eyeliner çektim. Trençkotumu ve çantamı alıp odadan çıktım. Merdivene yönelip, hızlıca indim ve mutfağa gittim. Elimdekileri tezgaha koyup bardağıma su doldurdum. Ben suyumu içerken arka arkaya kızlar da gelmişti. "Hadi gideliim!" diye cıvıldadı Allison neşeli sesiyle ve arabanın anahtarını alıp çıktık.
--
"O elbiseyi alacaksın Steph!" diye yankılandı Alex'in sesi mağazada. Bağırdığını anlayınca ağzını kapatıp etrafa özür dilercesine bakışlar attı. "Tamam, kapa çeneni. Alıyorum." dedi Steph gözünü devirerek. Ben üstüme bordo bir bluz geçirmiştim. Kızların da onayını aldıktan sonra son aldığım şey bluz oldu. Elimizde onlarca poşetle dikkatleri üzerimize topladığımız aşikârdı. Fakat kimse bilmiyordu ki 5Sos konserine gideceğimizi! Hâlâ o mağazadan o mağazaya koşuşturuyorduk. Allison uçuk pembe bir pantolona vurulmuştu ve denemeden aldı. Alex keyfini yerine getirmek için deneme kabininden çıkmıyordu. Şu sıralar ruh haliyle bağlantılı olduğu için siyah bol bir ceket aldı hanımefendi. Tabii ki bu aldıklarından sadece biriydi. Onun bu haline kızlarla birbirimize kaçamak bakışlar atıp kıkırdıyorduk. En sonuda yorulduğumuz kararına vardık ve otoparka gidip arabaya yerleştik. "Acıktınız mı?" dedim arabayı çalıştırırken. Ön koltukta oturan Steph'in karnından gelen ses beni onaylamış oldu. Ve gülmeye başladık. "Teşekkür ederim Steph'in iç sesi." dedim ve caddeye çıktık. "Sandviççiye gidiyoruz umarım?" diye sorusunu yöneltti Alex. Onaylarcasına başımı salladım ve ellerimi saçlarımın arasından geçirdim. "Şu kadar sert kullanmasan olmuyor mu? Arabanın canını okuyorsun!" diye bağırdı Allison. "Tanrım Los Angeles'tayız. Tabii ki sert süreceğim." dedim ve arabayı park ettim. Gözlerini devirip güldü Alex. İçeriye girdiğimizdeki sıcaklık içimizi ısıtmıştı. Köşedeki bir masaya oturmuş ve üstümüzdeki fazlalıklardan kurtuluyorduk. Sipariş için gelen garsona birbir istediklerimizi sıralayıp beklemeye başladık. "Sanırım alışveriş merkezini soyduk." dedi ve güldü Steph. "Ah, bunu hak ediyoruz ama. Haftaya nefes almaya vaktimiz olmayacak sonuçta değil mi?" dedi ve şimdiden o haftanın görüntüsü gözüne gelmiş gibi irkildi Allison. Çok geçmeden yemeklerimiz gelmişti ve konuşmadan yiyorduk. Bu alışveriş bizi fazla acıktırmıştı. Yemeğin sonuna geldiğimizde sitem etmeye başladım. "Tanrı aşkına, karnım ağrıyor." "Yalnız değilsin." dedi ve eliyle karnını tuttu Alex. "Çok hızlı yedik galiba." diyip kıkırdadı Steph. Allison yerinden kalkıp hesabı ödedi. Bu kızın hızına bayılıyordum. Bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi vardı. Ben yerimden kımıldayamıyorken, hesabı ödeyip yanımıza dönmüştü bile. "Hadi, kalkın." diye cıvıldadı. Beni kaldırması için elimi uzattım ve gözlerini devirip elimden tuttu ve çekti. Kolumu omzuna attım ve garsona iyi günler dileyerek çıktık. "Artık eve gidebilir miyiz? Sıcak duşa ve uykuya ihtiyacım var." dedi Alex. Güldüm ve hepimiz arabaya oturunca eve sürmeye başladım. Yirmi dakika sonra kapının önüne gelmiş elimizdekilerle bahçe kapısını açmaya çalışıyorduk. Zorla da olsa evin içine girip poşetleri hole bırakmıştık. "Hey, ne diyeceğim. Bunlar burada dursun. Herkes duşunu aldıktan ve rahatladıktan sonra kendisinin olanını alır." diye önerimi sundum. Onaylayan sesler yükselince hepimiz kendimizi koltuklara attık. Kimsede bu mideyle duşa girebilecek hal yoktu. Yaklaşık bir saat televizyon izledikten sonra odalarımıza geçtik. Suyu ayarlayıp küvete girdim ve mayışmaya başladım. Rahatladıkça topuklarımın ağrısını hissettim. Hangi akılla topuklu giyinmiştim ki? Saçlarıma çikolatalı şampuanımı sürüp kısa bir süre beklettikten sonra gelen koksunu içime çektim. On dakika sonra havlulara sarılmış bir halde banyodan çıkmış yatakta oturuyordum. Pijamalarımı seçip, iç çamaşırlarımın üstüne vakit kaybetmeden giymiştim. Üşümeye başladığımı hissettiğimde saçlarımı havluyla kurulayıp taradım ve saç kurutma makinesini açtım. Saçlarımı elimle sağa sola ayırıp kurutma işlemini tamamladım ve telefonumu alıp kızlar ne durumda diye aşağı indim. Allison dışında hepimiz aşağıdaydık. "Allison nerede?" diyerek yere bıraktığımız poşetlerden bana ait olanlarını aldım ve gözlerimi kızlara yönelttim. "Daha çıkmadı, gelir birazdan." dedi Alex telefonla uğraşırken sade sesiyle. Bana bakmadıkları halde başımı salladım ve elimdekilerle birlikte odaya yeniden çıktım. Aldığım elbiseyi ve üstleri astım, ayakkabıları kızlarla ortak olan ayakkabı ve çanta odamıza koydum ve pantolonu da katlayıp derin nefes aldım. Göz kapaklarımın ağırlaştığını hissettim ve uykumun gitmesine engel olmadan kapıyı açıp aşağı doğru seslendim. "Ben uyuyorum. İyi geceler kızlar!" "Sana da bebeğim!" diye yanıtlayan Allison'ın sesiyle duştan çıktığını anlamış oldum ve kapıyı kapatıp kendimi yumuşacık yatağıma derin uykuya bıraktım.

Something BigHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin