0.2

5.9K 299 109
                                        


Arya

Lise son sınıfa geldiğimde artık daha çok büyümüştüm. Değişen tek şey kendimi tamamen okul dışında tüm her şeyden soyutlamıştım.

Erkeklerden hoşlandığıma emin olduğum zaman o anki cesaretle ,hangi kafayla yaptım bu mallığı bilmiyorum ama o gün bunu içimde tutmak istememiştim. Eve gider gitmez babama "ben erkeklerden hoşlanıyorum" diyip tepkisini izlemeye başlamıştım

Babam elindeki çatalı tabağa koyup ayağa kalktı. Bana doğru yürümeye başladığında korkudan karşısında titremeye başladığımda ellerini boğazlarımda birleştirip beni koltuğa yatırdı.

Boğazımı o kadar çok sıkıyordu ki o an öleceğimi kendime söylüyordum. Annem babamın kolundan tutup "bırak öldüreceksin çocuğu" diye bağırdığında babam boğazımı bırakıp bu sefer yüzüme yumruklar indirmeye başlamıştı.

Yüzüme yediğim art arda gelen yumruklar yetmezmiş gibi mutfaktan oklavayı alıp gelmişti. Dizlerime elindeki oklavayla vurmaya başladığında tüm ev benim ağlama seslerimle dolmuştu.

Canım çok acıyordu. Kemiklerim kırılmış gibi hissediyordum. Babam oklavayı yarım saat boyunca tüm gücüyle dizlerime, bacaklarıma, kasıklarıma, ayaklarıma vurmuştu.

Bayıldığım zamandan sonrasını hatırlamıyordum. Gözlerimi açtığımda çoktan sabah olmuş odamda uzanıyordum. Yanımda en azından annemin olmasını bekliyordum fakat olmaması vücudumda ki yaralardan daha çok acıtıyordu. Komidinin üzerindeki morluk kremini boşverip yara bantlarını yüzümdeki yumrukların kanattığı yerlere yapıştırmıştım.

Formamı giyip evden çıktığımda okula hiç gidesim yoktu. Eskiden biriktirdiğim parayla sahilin yolunu tuttum. Çünkü dünden sonra babam beni cezalandırmak için yemeği parayı suyu her şeyi kesmişti. Sahile vardığımda kayaların üstüne çıkıp ayaklarımdan ayakkabımı ve çorabımı çıkarıp çantamın içine koydum . Ardından da ayaklarımı suyun içine sokmuştum. Sabah saatleri olduğu için kimsecikler yoktu.

Dalga sesleri göz yaşlarımla birlikte beni rahatlarken gözlerimi kapatıp bir saniyeliğine de olsa her şeyi unutmayı yeğlemiştim.

Omzunda hissettiğim elle arkamı döndüğümde tanımadığım bir adam yanıma oturmuştu. Sert bakışlı ,şık giyinimli, benden yaşça büyük olduğunu düşündüğüm bir adam yanıma oturmuştu.

Neden yanıma oturduğunu anlamadan konuşmaya başladı. "Fena dayak yemişe benziyorsun" dediğinde bir şey demedim. "Baban mı dövdü" sorusuna "nerden anladın" diye soruya soruyla cevap verdim.

"Bilmem sadece tahmin ettim." dediğinde hala neden benle konuştuğunu anlamamıştım. Ama o an o kadar çok doluydum ki kendimi tutamadan küçük çocuk gibi zarıl zarıl ağlamaya başlamıştım.

Adam bana daha çok yaklaşıp kafamı boynuna yasladığında hiçbir tepki vermeden ağlamama devam ettim.

Göz yaşlarım durmasa da parmaklarımla göz yaşlarımı silmeye çalışıp ne yapmaya çalıştığını sordum. "Bir şey yapmaya çalışmıyorum bende kafa dinlemek için hep buraya gelirim. Seni böyle ağlarken gördüğümde gençliğim aklıma geldi. Birden yanına gelmek istedim. Tamamen bir istek sonucu seni tanıdığımdan değil yani" Dedi iç çekerek.

Dışarıdan sert gözükse de şuan dokunsan ağlayacak gibiydi. "Ben küçükken babam aşırı derecede içki içerdi. Bir gün fena halde sarhoş eve gelmişti. Annemi dövmeye başladığında gururuma yediremeyip babamın karşısına geçtim o zaman gerçekten çok fazla dayak yemiştim. O kadar çok sinirlenmiştim ki mutfaktan bıçağı aldığım gibi babamın karnına saplamıştım. Sonra hapishaneye girdim. Babam ilk başta şikayetçi olmuştu bir yıl içerde yattıktan sonra ne olduysa şikayetini geri çekmiş bu da benim dışarı çıkmama neden olmuştu." Dedi ve devam etti :

"Şimdi bu bunak ne anlatıyor diyeceksin ama bunları on senedir içimde tuttum. O kadar çok doluyum ki birine anlatma ihtiyacı duydum. Yoksa kafayı yiceğimi düşünüyorum. Ben pisliğin tekiyim para için öldürdüğüm adamlar aklıma geldikçe o kadar çok vicdan azabı çekiyorum ki ama insan bir kere bu işe girdiğinde çıkamıyor" dedi dolu gözlerle.

"Ah birde tanımadığım bir insana bunlara anlatıyorum." Diyip ayağa kalktığında elinden tuttum. "Ben seni dinledim, sen beni dinlemicek misin?" Dediğimde gülümseyerek yanıma oturdu. Gülümsediğinde sert havası anında kayboluyordu.

O gün akşama kadar içimi döküp ağlamıştım. O da benim sırtımı sıvazlayıp beni dinlemekten başka bir şey yapmamıştı. "Evine gitmicek misin?" Dediğinde "gitmek istemiyorum" diye cevap verdim. Şu an olduğum durum mantığa sığmasada içimden bir ses bu adama güvenmem gerektiğini söylüyordu.

"O zaman benim evime gelmek ister misin" biraz düşündükten sonra "olur" dedim. Ayakkabılarımı ayağıma geçirdikten sonra ikimizde ayağa kalktık. Yanımda oturan adam lüks bir arabaya ilerlemeye başladı.

"Gelsene" sesini duymamla arabasına binip arka koltuğuna oturmuştum o da sürücü koltuğuna yerleşmişti.

Arabayı çalıştırmaya başladığında kafamı cama yaslayıp yolu izlemeye başladım.

Espoir B×B (Mpreg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin