Film bitene kadar bana ne için ihtiyacı olabileceğini düşündüm. Aklıma gelen tek şey Martin Freeman'a duygularını açmada yardımcı olmamı istiyor olmasıydı.
Ve bu beni fazlasıyla heyecanlandırmaya yetiyordu. Ama Martin Freeman için neden bana ihtiyaç duysun ki?Tabii kendimi yeterince rezil ettiğimi düşünmeden de edemiyordum.
Filmin bitmesine on dakika kaldığında Benedict kulağıma eğilerek "Şimdi buradan çıkmazsak çıkmamız en az bir saat gecikecek. Dikkat çekmeden beni takip et. İnsanların dikkati hala filmde." dedi ve filmi kapatmamaya özen göstererek kambur bir şekilde ayağa kalktı. Ben de aynı şekilde onu takip ettim.
Sinema salonundan çıkınca duruşunu düzeltti ve "Eh zor olanı atlattık, değil mi?"
"Bay Cumberbatch, ben-"
"Lorraine, o şekilde hitap etmek zorunda değilsin. Beni hatırlıyorsun. Hatırlıyor olmalısın."
Bunları söylerken hızlı adımlarla yürümeye başladı, bilinç dışı olarak onu takip ederken konuşmayı sürdürdüm.
"Ama küçükken sana Benedict bile demezdim ki Timothy."
Açık alana çıktığımızda şakır şakır yağan yağmur ile karşılaştık. Bize yer gösteren görevli peşimizden koşturarak geldi ve Benedict'e şemsiyesini verirken "Ben hemen arabayı hazırlıyorum Bay Cumberbatch."dedi.
Benedict başıyla onayladı.Kaşlarımı çattım. "Onu tanıyor muydun?"diye sordum. Ses tonum istediğim gibi azarlayıcı çıkmamıştı. Ayarlayamamıştım.
Daha çok şaşkın çıkmıştı. Ciddi bir hava kazanmak için boğazımı temizledim."Burada olduğundan emin olmalıydım. Sana yolda anlatacağım. Ne zaman dönüyorsun? İtalya'da mıydın?"
"Evet, bir süredir. Yarın sabah uçağım kalkıyor."
O sırada araba geldi. Benedict kapımı açarak beni buyur etti. Ardından arabanın etrafından dolaşarak yanıma oturdu. Ve araba hareket etti.
"Seni dinliyorum Benedict."
"Eh Timothy de uygundu aslında. Tabii konumuza gelelim."
"Lütfen."
"Sherlock'u izlemiş miydin? Bbc yapımı olanı."
"Evet evett."Defalarca izlediğimi nasıl söyleyebilirdim ki…
"Harika! Bildiğin gibi yeni sezon gelmeyecek. Bunun yerine bir film çekmeyi planlıyoruz."
"Biliyorum, pek hoşnut olmasam da."Durdu, şaşırmış görünüyordu.
"Benedict? Ne oldu?"
"Beğendiğini bilmiyordum."
"Elbette beğendim. Beğenmeyen var mı ki? Ne diyordun? Bir film?"
"Ah evet. Bir film çekmeyi planlıyoruz. Ancak seyircileri hayal kırıklığına uğratmayacak bir senaryo ile."Yine durup bana baktı. Gülümseyerek "Senaryoyu senin yazmanı istiyoruz Lorraine." dedi.
"Anlamadım?!"
"Sherlock filminin senaryosunu--"
"Hayır hayır, neden ben? Eminim seninle çalışmak isteyen bir sürü yönetmen ve senarist vardır. Ben yalnızca yerel tiyatrolar için yazan amatör sayılabilecek bir oyun yazarıyım. Neden ben?"Bunu söyledikten hemen sonra telefonu çalmaya başladı. Benden müsade isteyerek telefonu açtı.
"Martin?"
"Benedict, yaklaşık bir saat geç kalacağım."
"Ah yakalandın demek."
"İnsanlar konuşacak. Şimdiden 'Martin Freeman, Benedict Cumberbatch'in filmini izlemeye yalnız gelmiş.' demeye başladılar."
"Ama birlikte gittiğimiz görseydiler daha çok konuşmazlar mıydı?"
"Evet, haklısın. Şimdi kapatmam gerekiyor. Orada olacağım."Telefonu kapattıktan sonra bana döndü. "Ne diyorduk?"
"Martin Freeman ile birlikte misiniz?"
"Ne? Hayır. Ama konumuz bu değildi."
"Haklısın, konumuz sizin yanlış senarist seçiminizdi. Martin Freeman ve senin."
"Neden yanlış olsun ki, sırf tanınmıyorsun diye işini kötü yaptığın anlamına gelmez ya."
"Bu yeterli bir açıklama değil."
"Elbette. İşin aslı, Mark ve Steven ile büyük bir kavga ettik. Onlar bizimle çalışmak istemediler. Ama dizinin havada kaldığının farkındasındır."
"Haklısın. Johnlock olduğunu göremedik."
Bana hayal kırıklığına uğramış şekilde baktı. Anlaşılan senaryoyu ben de yazsam istediğim her şey olmayacaktı.
"Tamam tamam, yakıştırma yapmayacağım. Devam et."
"Dizi biraz havada kaldığı için üzerimizdeki yeni sezon çekme baskısını tahmin edebiliyorsundur. Her film galasında, her raportajda, her ödül töreninde tek soru; Sherlock için yeni sezon gelecek mi?.."
"Anlıyorum."
"Yakında Mark ve Steven ile aramızın bozuk olduğu da duyulacak. Bu yüzden bizimle çalışmayı istemeyecekler. Ayrıca Mark'a, o olmadan da bir film çekilebileceğini söyledim. Ve biraz inatlaşmış olabilirim."
"Hımm, şimdi her şey daha net."
Gülüştük. "Küçükken de inatçı bir çocuktun Benedict."
"Bize yardım edecek misin?"
"Evet, elbette!""Harika! Teşekkür ederim."
"Beni nasıl bulabildin? Nereden aklına geldim? Son görüştüğümüzde sen 8 yaşındaydın ve sonra da yatılı bir okula gittin.""Sen şanslıydın, değil mi?"
"Anlamadım?""Televizyonda, internette veya ne zaman istersen görebileceğin bir yüzüm. Ancak benim seni görme imkanım yoktu Lorraine. İletişime geçebilirdin. Ama yapmadın. Sen beni özleyemezdin ama ben neredeyse tanımadığım birini özleyebilirdim."
"Mantıklı konuşmuyorsun."
"Ben Sherlock Holmes değilim."Gülümsedim. "Seni duygusal çocuk."
Birbirimize tatlı bir tebessümle bakarken anılarımız gözlerimin önünde kaydı. Çok uzun bir bakışma değildi ama kalan ömrüme yeterdi.Sonra utanarak gözlerimizi kaçırdık.
Benedict boğazını temizleyerek konuşmaya başladı."Seni nasıl bulduğuma gelirsek... Bu konuda biraz Sherlock Holmes'çülük oynadığımı kabul etmeliyim. Seni tanıyan birkaç kişi ile iletişime geçtim. Tabii kendi adıma değil. Ve fazla belli de etmeden. Ülke ülke gezerek oyun yazarlığı yaptığını söylediler. Doğrusu şaşırmadım. Küçükken de hayalin Dünya'da görebildiğim kadar çok yer görmekti. Bir yere bağlı kalmayacağını biliyordum. Oyun yazarlığı da gayet mantıklıydı, çünkü yazmayı hep severdin."
"Buraya kadar gayet iyi Bay Holmes."
"Eh tabii."
"Ama sanırım…"Gülümsedikten sonra başını uzatıp ön cama baktı. Çocuksu bir sevinç içindeydi. "İşte geldik!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Scriptwriter
Fanfiction"Seni bir daha görebilecek miyim?" "Evet, elbette. Televizyonda, sinemada, internette... Elinin altında sayılırım." Gülüştük, sonra ekledi. "Asıl ben seni bir daha görebilecek miyim?" "Kim bilir? Ama asıl soru şu; neden beni tekrar görmek isteyesin...