0.3| ❛hoşçakal❜

514 73 115
                                    

Sabahın ilk ışıklarını görmemizle son perdeye geçmiştik.

Benedict'e kaldığım hotelden eşyalarımı almasını, buradaki işim bittikten sonra doğruca hava limanına gideceğimi söyledim. Bu sırada biz de son perdeyi tamamlamaya çalışacaktık.

Hotel resepsiyonunu arayarak bunu onlara da bildirdik ve Benedict çıktı.

Martin kapı sesini duyunca bir an irkildi. Gülerek “Neden alması için herhangi birine söylemedik ki?” diye mırıldandı.

Uykusuzluktan mantıklı düşünemiyorduk. Şu an bize çok mantıklı gelen bu senaryo bile kaliteli bir uyku sonrasında son derece saçma gelebilirdi. Yine de durmadan yazdık.

Benedict gelmeden önce Martin öylesine soruyormuş gibi yaparak “Siz ve Benedict… yani aranız iyi görünüyor.  Sevgilisi misiniz? Yani Benedict hiç söylememişti. O yüzden soruyorum.” diye sordu.

“Hayır hayır, sevgilisi değilim. Çok çok çok eski bir arkadaşıyım.”
“Ondan hoşlanıyor musun?”

Son sorusunu duyulması istemeyerek korkaklıkla söylemişti. Ben de duymayı istemeyen korkaklığım yüzünden cevaplamadım. Yazmaya devam ettim.

Benedict, valizimi de alarak geldiğinde yalnızca 20 sayfamız kalmıştı.

Ve nihayet sonunu getirebildik.

“Bitti. Bitti! Bitti!”
“Evett! Başaracağını söylemiştim!”

Heyecan içinde Benedict ile kucaklaştık. Martin ise o sırada kolunu masaya dayayarak uyuyakalmıştı…

Onu hafifçe dürterek uyandırdık, salondaki kanepeye kadar eşlik ettik ve üstünü örterek onu rahat bıraktık.

Ardından eşyalarımı toparladım, Benedict hava limanına kadar bana eşlik edecekti, vedalaşacaktık.

Arabaya bindiğimizde şoförümüz yine sinema salonundaki görevliydi. Arabada ikimiz de konuşmadık. Yalnızca gözlerimizi kapatıp dinlendik.

Şoför, Benedict'e seslenip geldiğimizi söylediğinde uçağın kalkmasına hala yarım saat vardı.

Şoföre bizi yalnız bırakmasını söyledi. Veda etmek için olduğunu sanmıştım…

Ardından arabanın alt bölmesinden bir sözleşme çıkardı.

Bunu tahmin etmeliydim…

"Lorraine, bu belge senaryo üzerinde hiçbir hak talep edemeyeceğini ve bundan hiç kimseye söz etmeyeceğine dair…"

"Bana güvenmiyorsun."

"İnan bana olay sana güvenmek ya da güvenmemek değil."

"Eğer senaryo sızarsa tüm sorumluluk benim üzerime kalacak! Değil mi?"

"Senaryo sızmayacak! Ama evet… bir anlamda öyle."

Sözleşmeyi alıp ciddiyetle incelemeye başladım. Dediği her şey sayfa sayfa yazıyordu. Sızdırılması durumu, adının geçmeyecek olması… Yine de her sayfayı tek tek imzalayıp verdim.

"Benimle vedalaşmak için geldiğini sanmıştım Benedict. Ama senin için hiçbir önemi yok, değil mi?"

Ağlamak üzereydim. Uykusuzluk duygu kontrolününü fazlasıyla zorlaştırıyordu.

Kaşlarını çatarak bana baktı, onun da gözleri dolmuş gibiydi.

"Lorraine… Bunu imzalaman şarttı, sen de biliyorsun. Evde tartışmak için vaktimiz yoktu."

Scriptwriter Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin