Elimden tuttu, bir işler karıştıran tatlı gülümsemesi hala yüzündeydi. "Telaşlanma, sana her şeyi doğru düzgün anlatacağım. Sonunda ya yüzüme bir yumruk geçireceksiniz..."
Güldüm, "Ya da?"
"Orası sana kalmış. Gel oturalım."Beni koltuklara doğru çekti. "Bu biraz korkutucu, yani söylemek... Ve sen tüm planlarını alt üst edeli 10 dakika oldu."
Ellerimi hızlıca çektim, "Ne yaptım ki ben? Beğenmiyorsan al kendin yaz senaryonu!"
"Hayır, sadece sonuna kadar beni sakince dinlenen gerek ve şu konuda anlaşabilir miyiz? Sana bunu üçüncü kez söylüyorum... Senaryo mükemmel olmuş."
"Ah tamam, afedersin. Abartmanın anlamı yok, beğenmeyebilirsin de... Ya da kullanmak istemeyebilirsin."
O kadar gergin görünüyordu ki diyeceklerini seçmekte zorlanıyordum. Küçük çocukların yaptığı gibi ağzımın hayali fermuarını çektim.
"Tamam, susuyorum. Anlat bakalım. Neler oluyor?""Evin çok güzel. Alakasız bir yerden başladığımı düşünüyor olabilirsin ama sonuna geldiğimde anlayacaksın. Uhm... Evin çok güzel, senin için Dünya'nın en güzel yeri, değil mi?"
Gözlerimi duvarlarda gezdirerek cevapladım. "Umm... Evet? Elbette."
"Lorraine... Uh... Söylemem gereken çok şey var. Ama..."
"Benedict, söyle gitsin. En kötü yiyeceğin bir yumruk değil mi, endişelenme bu kadar."
Gülüştük, daha rahat görünüyordu. Sanırım artık ne söyleyeceğini anlıyordum. O da ne kadar belli ettiğinin farkındaydı.
"Bana hayallerindeki gibi bir evlenme teklifi yazacağını söylemiştin. Yüzük yok..."
Bu kadarını söyledikten sonra her şey daha da ürkütücü göründü. Dolan gözlerime karşı güldüm, "Bana beni sevdiğini bile söylemedin!"
"Dün Florina'yı gezmek yerine en uygun restoranı aradım ve sen evde edilen bir teklifin daha romantik olacağını yazdın," Cebinden bir kutu çıkardı, "Sana bunu aldım ve sen yüzükleri hoş karşılamadığını yazdın. Bu planlarımı alt üst etti."
"Bana sevdiğini bile söylemedin!"
"Ve şimdi John gibi konuşarak hayallerindeki gibi bir teklif yazdığını kanıtlıyorsun. Sherlock gibi mi cevaplamalıyım? 'Bilinen şeyi söylemenin bir anlamı var mı?' Böyle mi diyordu?"
"Sanırım öyleydi."
"Her neyse... Zaten ezberleyeceğim."
"Benedict... Bana evlenme teklifi edemezsin."dedim acıklı bir gülüş eşliğinde.
Onun gözleri ise umutla parlıyordu, "Neden olmasın? Tabii diz çökmeden önce her şeyi açıklığa kavuşturmalıyız. Sonra kabul etmek sana kalmış. Zaten beni bir daha görmeyeceksin."
"Oh... Öyle söyleme," Gergin ortamı yumuşatmak için kahkaha attım, "Senaryoyu tekrar çaldırmayacağına emin misin ki beni tekrar görmeyeceğinden emin oluyorsun?"
Kendini beğenmiş bir gülüşle "Senaryo hiç çalınmadı."dedi.
"Suratına yumruk atacağım kısım burası mı?"
"Biraz. Ama dahası var..."
"Ooooo!"
"Burası sakince dinlemen gereken kısım."
Kollarımı kavuşturdum.
"Dinliyorum öyleyse.""Sana ilk senaryoyu yazdığımız gün söylediklerimi hatırlıyor musun? Bir film çekeceğiz demiştim. Ama aslında amacımız bir sezon çekmekti. Seneryo hiç çalınmadı, sen iki bölümünü yazdın. Şimdi her şey ortada olduğuna göre bir bölüm daha yazmalısın ki fazla hızlısın bu konuda..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Scriptwriter
Fanfiction"Seni bir daha görebilecek miyim?" "Evet, elbette. Televizyonda, sinemada, internette... Elinin altında sayılırım." Gülüştük, sonra ekledi. "Asıl ben seni bir daha görebilecek miyim?" "Kim bilir? Ama asıl soru şu; neden beni tekrar görmek isteyesin...