" Zeyno var ya bu pezevenkin bir de küçüklük anıları var . " Mert abinin Eren hakkında dediği şeyle bakışlarım onu buldu ve heyecanla koltukta dikleştim .
Eren benim heyecanlı hâlimi gördüğünde
" Mert abi ! " diye uyardı. Bakışlarını benden kaçırdı . Utandı mı o ? Valla utandı . Utanınca da sanki biraz tatlı oldu . Ama konumuz bu değil .
Ben ise Eren'i takmayarak Mert abiye döndüm ." Anlat sen Mert abi . Eminim çok usludur ." dememle herkes kahkaha atmaya başladı . Sanki Mert abinin gözleri parlamıştı söylediğim cümleye. Fazla anlamamıştım . Ama takmadım . Geldiğimden beri tuhaflardı...
Sözü Eren'in abisi Doruk abi aldığında bakışlarımı ona çevirdim." Zeynep ne diyorsun sen ? Eren ve uslu olmak ? " dedi dehşete kapılmış sesle . Bunu demesiyle herkes anında Doruk abiyi onayladı . En fazla ne kadar yaramaz olabilir ki ? Sözlerimi sesli dile getirerek
" En fazla ne kadar yaramaz olabilir ki ? " dememle sanki tuhaf bir şey demişim gibi bana garip garip baktılar . Furkan abi söze girerek
" Şöyle düşün . Mesela bu puşt küçükken yaşı tutmadığı için aramıza alamadığımız da odasının kapısına elini bilerek sıkıştırıp amcamın yanında ağlıyordu . ' benim elimi sıkıştırdılar diye . ' Ya da istediği olmadığı için kimseyi akşam uyutmuyordu. Ya da uyuyan insanları da uyandırıyordu . Allah amcama büyük sabır vermiş . " demesiyle kahkaha attım.
Eren çocukluğumuz kapışır kanka. Ama ben genelde kolumu ya da ayağımı sürekli yaramaz olduğum ve çok yerinde duramaz , hareketli olduğum için çok kez kırılmıştı. Bünye alışmıştı artık . Mesela küçükken Berk'le kavga ettiğimiz de sinirlenip ona tekme attığım da ayağım kırılmıştı . Çok çekmişti ayağım benden .
Bizimkisi de ayrı bir delilik tabii .
Onlar benim gülüşümü hayranlıkla izliyordu . Sanırım gülmem hoşlarına gitmişti. Neden böyle olduklarını anlamamıştım. Ya da anlamak istememiştim...
Abime yarım saat önce acil telefon geldiğinde gitmek zorunda kalmıştı. Pek anlamamıştım. Sanırım arkadaşıydı . Abim bana ' Sen burada kal . Ben seni gelir alırım ' demişti. Tabii giderken de beni burada tek başıma bırakmaması için yalvarmıştım ve bin tane bahane mi sıralamıştım. Ama ne fayda ! En son da ' bunlar beni yerse , O zaman bu vicdan azabıyla nasıl yaşayacaksın. Senin biricik kardeşin olmayacak . ' dememle saçmalığıma göz devirerek gitmişti .
Biz de Sayer ailesiyle baş başa kalmıştık. Ama hepsi çok samimi insanlardı . İnsan hemen nasıl yeni tanıdığı birisine çok samimi davranır ki ? Sanki kırk yıldır tanıyormuş gibi...
Bazı davranışlarını da anlamamıştım mesela ..Seher abla bana bakarak - Amcasının karısı , yani yengesi oluyor - " Canım sen hâlâ şarkı söylemeye devam ediyor musun ? " demesiyle gözlerimi şüpheyle kıstım . Ve oturduğum koltuktan hafifçe öne eğilerek
" Şarkı söylediğimi söylememiştim . Siz nereden anladınız ? " dememle gözlerini birden endişe ve telaş kapladı. İlk mahçup bir tavırla Defne Hanıma baktı. Sonra bana dönüp samimi bir şekilde gülümseyip endişeli bir şekilde konuşmaya başladı.
" Sesin ... sesin çok güzel de. Şarkı söylediğini tahmin ettim. İlk görüşte anladım gibi . " diye telaşla konuştuğun da inanmadım. Ama inanmış gibi yaparak başımı onaylarcasına salladım .
Bu duruma bir tık üzüldüm. Duygularını sürekli dışarı yansıtıyor ve onu tanıyan bir insan yalan söylediğin de anlar . Yani...
Benim için üzücü bir durum..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gerçek Ailem
Teen FictionHayatının 14 yılını yalanla yaşamak zorunda bırakılan , yalan aileyle büyütülen ve bu yalanların getirdiği sonuçlardan , sürekli içinde bir boşluk olan Zeynep Alya Zorlu'nun hikâyesi. Bu boşluk gerçekler öğrenildiğinde mi kapanacak , yoksa daha da m...