That something wasn't right here?

109 21 30
                                    

  Bölüm şarkısı
*NSYNC - Bye Bye Bye


"Bunun için mi üzüldün yani?"

Dün o sokaktan geçerken çocuğu göremediğimi ve bu yüzden tüm akşam üzücü aşk şarkıları dinlediğimi söylediğimde Haechan'ın tepkisi bu olmuştu.

"Neden çocuk sanki sevgilinmişte seni terk etmiş gibi davranıyorsun? Hala anlayamadım." demişti Shotaro. Dün gelmediği için sabah ilk olarak bu olay anlatılmıştı ona.

Bazen okulumuzda neden bu kadar yabancı öğrenci var merak ediyordum. Shotaro tek japon olarak arkadaş grubumuzu onurlandırıyordu ve bunun hakkında gereksiz hava atmalarımız ve egolanmalarımız oluyordu. Alt sınıfların katından geçerken 'bakın bizim Japon biraderimiz var kızlara duyrulur' kafasında takılıyorduk. Kıvırcık saçlarını hiçbir zaman taramıyor sevimli cep boyutunda bir şeker oğlan olarak yanımızda gülümsüyordu. Mangalar geçtiğimiz senelerde çok popüler olunca biz de hala kızlar bu sayede Mangalardan çıkmış japon oğlanlarına düşer sanıyorduk.

Bakmayın Shotaro'nun şeker oğlan gibi gözüktüğüne, 1.80'lik çam yarması kalın sesli ve yapılı Lucas'dan daha erkeksi olabiliyordu bazı zamanlar.

"Şuan kalbimdeki acıyı anlayamazsınız. Bu, bu sanki ah kelimelerim yetersiz kalıyor." duygularıma biraz daha dram katarak konuşmuştum.

"Sanki o gerçek değilmiş gibi. Böyle bir anlığına gözümün önüne hayal olarak çıkmış ve aklımı başımdan almış gibi. Bir daha onu göremeyecekmişim çünkü o gerçek değilmiş gibi."

Beğenmedikleri bir film sahnesi oynamış gibi bakıyorlardı bana, Shotaro etkilenmişti biraz. Başımı severek bana teselli verecek gibi olduğunda zor kaçmıştım elinden.

"Tamam o zaman bu çocuğu bulmak şart oldu beyler." Demişti Lucas oturduğu yerden kalkarken. Bir elini cebine sokmuş bir aşağı bir yukarı yürümeye başlamıştı.

"Atari salonuna gidelim."

Bu fikir Chenle'dan gelmişti.

"Ya gelmezse?" demiştim üzgünce.

"Atari salonuna pusu kuralım."

Bu güzel fikir Haechan'dan gelmişti.

"Ya bir daha oraya uğramak istemezse?" yine mutsuzca söylemiştim.

"Atari salonuna gidelim eğer bulamazsak oradaki kişilere sorarız."

Lucas'ın söylediği fikirle konuşmuştum yine, "Ya taşınmışsa?"

"Dejun çarpacam bir tane sana göreceksin gününü." demişti Yangyang. Ona ne var dercesine baktığımda bana 'sen aptalsın' demiş ve Lucas'ın sunduğu fikri uygulamamız gerektiğini söylemişti. Kafamda dün gece dinlediğim duygusal şarkılar çalarken onlara tamam gidelim demiş ve önüme dönerek camdan dışarıya bakmaya başlamıştım.

2 gün önce aşık olmuştum, dün mutlu bir şekilde onu düşünüyordum. Şimdi ise aşk acısı çekiyordum adeta. Romanlarda okuduğum o alık ana karakterlerden bile beter olmuştum.

"Dejun saç jölesi ister misin?"

Son dersimize girecekken Lucas arka sıradan seslenmişti, elindeki küçük aynaya bakarak saçlarını düzeltiyordu.

Hayatımda Lucas kadar kendisini seven ve kendisine bakan birisini gördüm mü hatırlamıyordum. Her son derste jölesini sürer ağzına sakızını atar ve parfümünü sıkarak hazırlanırdı. Neredeyse her gün bizim okula 10 dakika uzaklıktaki liseye gider ve çıkışında beklerdi.

Kız mı düşürmeye çalışıyordu yoksa başka bir amacı mı vardı bilmiyordum ama o saçları bir gün babamınkiler gibi dökülmeye başladığında onunla dalga geçecektim, bunu bekliyordum büyük bir heyecanla. Ona gerek olmadığını söyleyerek dışarıyı izlemeye geri dönmüştüm.

Çıkışta yine heyecanlanmış ve o sokaktan geçeceğimi söylemiştim bizimkilere. Chenle "üzüleceksin yine, geçme." demişti. Yangyang ise "bol şanslar abi." demişti. Onu tekrar görmeye dair pek umutlu değildim dünkü kadar, ama yinede geçmiştim oradan.

Sokağın başındayken nefesim içime kaçmış avuç içlerim terlemeye başlamıştı. Dünkünden daha yavaş bir şekilde yürümüş ve nereden baksan sekiz veya dokuz dakikada sonuna ulaşmıştım sokağın sonuna.

Yine arkamı dönerek mutsuzca o atari salonunun kapısına bakmış ve kapı açıldığında heyecanlanmıştım. İçeriden bir grup kız çıktığında yine yüzüm düşmüştü. Oraya giderek içeriye girse miydim? Hayır hayır buradayken bile onu görürüm diye heyecandan elim ayağıma dolanıyorsa o kapıdan içeriye girersem düşer bayılırdım büyük ihtimalle.

Bir süre daha beklemiş ardından ise önüme dönerek yürümeye başlamıştım, keşke o gün takip etseydim onu. Evini öğrenebilirdim. Kendi kendime konuşurken dalgınca yürümüştüm eve kadar. Acaba ismi neydi? Çinli gibi gözüküyordu. Gençti de, kaç yaşındaydı acaba? Deli gibi merak etmeye başlamıştım.

Akşam ödevlerle uğraşırken biraz aklım dağılmıştı, ama yatağa girerek radyomu açtığımda yine aklıma o çocuğun görüntüsü dolmuştu. Yüzümde bazen bir gülümseme oluşuyordu, bazense yüzüm düşüyordu. Gerçekten de ansızın gelmiş ve düzenimi bozmuştu.






















Eğer şu gülüşü bir kez canlı görebilmem karşılığında ölmem gerektiğini söyleseler, bir an düşünmeden kabul ederdim.

Eğer şu gülüşü bir kez canlı görebilmem karşılığında ölmem gerektiğini söyleseler, bir an düşünmeden kabul ederdim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Kunhang çok güzel...

90's love ; Xiaodery  (askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin