"Vicdanın Bekçisi"Genç kadın üzerine sinen vicdan azabı ile sindiği duvardan ürkek adımlarla ayağa kalktı. Bakışları küçük odayı gezerken, Luna'nın dağınık beşiğine doğru adımlamak istedi. Fakat adımları yere yapışmış gibi ne ileriye dönük bir adım atabiliyor ne de gerisin geri dönebiliyordu. Her ne kadar karşılaşacağı görüntüye karşı içinden çıkılmaz korkulara sebep olsa da yutkunup beşiğe doğru bir kaç adım daha attı.
"Luna..."dedi fısıldayarak.
Son adımını attığında karşılaşacağı görüntüden deli gibi korkuyordu. "Luna."dedi bir kere daha fakat sesi kendi kulaklarına gidecek kadar fısıltıyla çıkmıştı. Son adımını atarak durdu. Derince nefes almak istedi fakat göğsü bir el tarafından sıkıca sarmalanmış gibi hissediyordu.
Görmekten deli gibi korktuğu görüntüye karşı yumduğu gözlerini açtı. Gördüğü görüntü kalbini tekletti, sertçe yutkunup titreyen dudaklarını bastırmak adına elini dişleriyle sıkıca ısırdı. Çığlık atmamak ve hıçkıra hıçkıra ağlamamak için zor zabtediyordu kendini. Dişleriyle elini kanatana kadar ısırdı fakat ne yaptığının farkında değildi.
İsmi gibi parıldayan yüzü şimdi sönük bir sarıya çalışıyordu küçük kızın. Bir ölü kadar cansız, bir insan kadar ruhsuzdu. Göz altları kırmızı rengini avuçlarken, bilekleri kalın birer halka gibi şişmişti. Gözleri yarı aralık, yanakları bir kaç günlük bebekten beklenilmeyen yaşlarla dolmuştu. Luna eriyen bir buz kütlesi gibiydi.
"Şimdi ne olacak? Öldün mü sen?" dedi titreyen sesiyle. Yüzüne düşen kahve saç tutamlarını geriye doğru savurarak elleriyle geniş alınını sıkıca sardı. Zangır zangır titreyen ellerini nereye koyacağını bilemiyordu. Kalp hızı saatler geçmesine rağmen hâlâ aynı hızda atıyor, onu bilmediği vicdan diplerinde körüklercesine hırpalıyordu.
Bu vicdan sesinin bir gün onu öldüreceğini biliyor, bir hayata karşılık onunda hayatı son bulacaktı. Elini uzatıp ona dokunmak istedi fakat içinde bir yerlerde 'Öldürdüğün çocuğa dokunamazsın.' diye haykıran uzuvları onu durdurdu. Ve hızla elini çekti, ürktü ve korku bir urgan gibi boynuna dolandı. Nefes alamıyor gibi hissetti ve eliyle boynunu sıkıca sardı. Kalbinde apansız bir savaş vardı, iç sesinin zangır zangır çığıran sesi başının dönmesine sebep oluyordu.
Bir kaç dakika sonra Pera'dan gelen mırıltılarla korkuyla arkasına döndü. Pera yatakta kıvranmaya, ağrıları yüzünden ara ara sızlanıyordu. Genç kız telaşla etrafına bakındı. Şimdi bir önceki duyguların yerini endişe ve korku devralmıştı. Bulunduğu yerden küçük adımlarla uzaklaşarak Ava'nın yerde uzanan bedenine baktı, genç kadın yerde boylu boyunca uzanmış kolunun üstüne düşmüştü. Eliza Ava'nın üzerinden bir hışımla atlayıp küçük odanın kapısından çıktı.
Elini ayağını nereye koyacağını bilemeden salonu boylu boyunca turladı. Arada saçlarını çekiştiriyor, durup kapısı açık odaya bakıyordu. Luna'nın ağlayışları küçük inlemelere dönmüştü. Eliza en son kaçmayı uygun görüp, Yaser'in eve girdiği arka kapıdan çıkarak, karanlık sokağa doğru koşmaya başladı. Köpek sesleri ve arka arkaya eklenen kurt ulumaları kulaklarını doldururken soğuktan ve korkudan bembeyaz olan tenini sarmaladı elleri. Uzun eteği ayaklarına dolanıyor, koşmasını engelliyordu. Eteğin uçlarından tutarak sol elinde topladı. Son ağaçlık bölgeyi geçerek üst üste dizli taşların üzerinden atlayıp evinin yolunu tuttu ve kısa bir zaman sonra evin kapısına gelmişti.
Gelmişti gelmesine fakat ayak bileklerine dolanan musibetler hiç bitmeyecekti.
Faraz zeminin soğukluğunu iliklerine dek hissederken, zonklayan başının hareketlerini kısıtlamasına engel olamıyordu. Tonlarca yük taşımış gibi ağır hissediyordu. Hafif aralık gözleri bulunduğu yeri seçmeye başlayınca acıyla inleyerek kafasını tuttu. Göz kapakları ani gelen ağrı yüzünden tamamen açılmıştı. Ellerine değen yarı ıslaklık ile gözlerini ellerine çekti. İki avucunu ve uzun parmaklarını çepeçevre saran kan ile bir an affalasa da bir kaç saat önce olanlar gözlerinin önüne düşmüş, hatırına gelen dakikalar öfkelenmesine sebep olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ ŞEHİR "PERA"
Ciencia FicciónBir kuyu on altı katliam... Keskin diplerin en kuytu köşelerinde on altı duvara asılı parça parça et yığınları... Her bir yaratılışın ecri canlarıydı... Kapalı gözler ardından iflasa mahkum yaşayan göz bebekleri girdi görüş alanına. Bazıları mavin...