🧷From Y'

163 15 5
                                    

Merhaba,

Hayatımı kararttın soobin. Bu cümleyle başlamak istemiyordum ama daha fazla içimde tutmak istemiyorum, sen beni paramparça yaptın. Bizim aramızdaki tartışmalarda hep kendimi haksız bulurdum ama son yaptığın çok ağırdı. Üstelik bu sefer haksızım diyebileceğim bir konumum bile yoktu. Beni hemen tanımışsındır muhtemelen ama asla emin olamıyorsundur.

Sonuçta cesedini ellerinle gömdüğün adam nasıl mektup gönderebilir ki?

Ben yalnızlıktan korkardım biliyor musun? Nefes alamamakla eşdeğerdi benim için tek başıma kalmak ama şimdi senin yüzünden, senin o kime ait olduğuna bir türlü karar veremediğin kalbin yüzünden yapayalnızım.

Dakik olmamla dalga geçerdin sürekli. Buluşacağımız zaman bana saatleri söylemezdin çünkü sen benim aksime hep geç kalırdın. Evimde saat bile yok artık.

Karanlıktan ürperirdim ben. Korkma değildi benimki bariz bir şekilde ürperiyordum karanlıkta. Salonun ışığını yakmadan asla uyuyamazdım. Hatta elektrik faturasına katkı sağlamamı isterdi her ay babam. Artık geceleri zifiri karanlıkta bile evim gecenin renginden daha koyu.

Uyymayı da boşa geçen zaman diye nitelendirirdim. Sana bunu söylediğim zaman kızmıştın bana. "Her rengin sana yakıştığı doğru ama gözaltına mor hiç yakışmıyor" deyip gün boyu zorla uyutmuştun. Artık öyle yapmıyorum çünkü benden aldıklarına sadece rüyalarımda kavuşuyorum.

Umarım bana yaptıklarından sonra mutlu olmayı yine de başarabilmişsindir. Seni yıkılmış bir halde görmek ne kadar en büyük hayalim olsa bile bu hikayede biri mutlu olmalı. Yıllar sonra geriye dönüp baktığımda hayatıma giren herkes mutsuz oldu demek istemiyorum ama mutlu olması gereken kişi sen misin emin değilim.

Ayrıca fark ettin mi bilmiyorum ama bu mektupu siyah tükenmez kalemle yazdım. Tükenmez kalemlerden nefret ederim ben. Yanlışımı düzeltmek imkansız hale gelirdi bu kalemler yüzünden. Malum ben çok yanlış yapardım ama şimdi yazdıklarımdan emin olmayıp silmekten korkuyorum.

Yazdıkça ne kadar doyumsuzmuşum, hiçbir şeyi sevmiyormuşum diye düşünüyorum ama yaşarken bunlar ufacık detaylardı. Gri hep uzak durduğum bir renkti. Sen ise çok severdin. "Tüm renkler birleşip beyazı oluşturmasına rağmen beyazsa bununla yetinemeyip siyahla sevişmek istemiş. Bunu diğer renklerden saklayamamış beyaz çünkü çoktan yasak renkleri oluşmuş. Gri." Böyle anlatırdın ve o zaman çok saçma gelirdi bu hikaye bana. Hala da öyle gerçi ama şimdi oturduğum koltuk dahil tüm salonum gri.

Böyle uzun uzun yazıyorum ama sen uzun yazı görünce yırtıp atardın. Benim senin için çıkardığım notları, üstelik daha kendime kopyasını çıkarmamışken, yırtıp atmıştın. Umarım bu mektubu da öyle yapmamışsındır. Çünkü bu kağıtta son umut kırıntılarım var soobin.

Eğer buraya kadar geldiysen oyunuma hoş geldin soobin. Birimiz kazanana ya da ikimiz de kaybedene kadar benimlesin bu oyunda.

Bir gün benden özür dilemen ümidiyle.

Mektubu katlayıp zarfına koydu yavaşça. Olabildiğine yavaş hareket etmek istiyordu çünkü yapmak istediği son şeyi başlatacak şey elindeki mektuptu. Evinin üst katına çıkıp üzerine ince bir hırka alıp aşağı indi. Üzerini değiştirmeye gerek görmüyordu çünkü hava zaten oldukça karanlıktı. Saati bilmiyordu ama gece yarısına çoktan girdiğini düşünüyordu.

Otobüse binmek istemiyordu. En son ne zaman kalabalığa karıştığını bile hatırlamıyordu. Kalabalık onu korkutuyordu. Eskiyi hatırlatıyordu.

Dakikalarca belki de saatlerce yürüdü gitmek istediği yere varana kadar. Yarım saatlik yolu yavaş yürümesi yüzünden bu kadar uzatmıştı. Önünde durduğu apartmana uzunca bir süre baktı. En son bu evde yaşarken hatırlıyordu onu. Hala o evde yaşayıp yaşamadığını bilmiyordu ama burayı kontrol etmekten başka yapabileceği bir şey yoktu.

Apartmana girip asla unutamadığı kapının önüne geldi. Kapının önündeki ayakkabılıkta gördüğü kırmızı ayakkabıyla emin oldu onun hala burada olduğundan. O ayakkabıları soobin hariç kimse giymezdi.

Zarfı alıp kapının tokmak kısmına iliştirdi ve zile basıp üst kata çıktı hızlıca. Gergin olacağını düşünüyordu ama inanılmaz soğukkanlı davranıyordu. Tam on sekiz saniye sonra kapı açıldı ve içeriden beklediği beden çıktı.

Eskisi gibi görünmüyordu. Her zaman nizami duran saçları uzun zamandır kesilmemiş gibi duruyordu ayağının birine giyip diğerine giymediği çoraplar bile ona ait durmuyordu. O hep düzenli olmayı tercih eder ve asla taviz vermezdi bu huyundan.

Kapıyı açar açmaz yere düşen zarfı alıp ön tarafını çevirdi. Merdivene doğru ilerleyip aşağıya doğru baktı. Uzunca süre hareket etmeyince sönen lamba için yerinde kıpırdanıp evine girdi tekrar.

Yeonjun ise bir süre üst katta beklemeye devam edip apartmandan çıktı. Evine doğru yavaşça yürümeye başladı gecenin karanlığında.



MUHTEMELEN YAZACAĞIM İLK VE SON YEONBİN KURGUM.

ÇÜNKÜ BU KURGUYA ONLARDAN BAŞKASI YAKIŞMAZDI

LETTER OF GONEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin