Sokakta yürüyordum.Gözlerimden yaşlar süzülüyordu.
Tek başıma değildim. Arkamda yürüyen ve yanımdan hiç ayrılmayan babamın adamları vardı. Evde dayanamayıp hava almak istemiştim. Belki de kısa bir süre de olsa onların işkencelerinden kaçmak istemiştim. Ama nereye kadar kaçabilirdim ki..
Günün sonunda illaki tüm hırslarını çıkaracakları kişi bendim. Bu sefer de babam, ölen annem ve benim hakkımda çok ağır konuşunca dayanamayarak kendimi evden dışarıya atmıştım.
Eve gitmek bir işkence gibiydi. Babam bildiği halde, saatlerdir dışarıda ne yaptığımı soracak ve üzerine belki vuracak belki vurmaktan beter edecekti.
Anneme olan boş öfkelerini benden çıkarıyorlardı.
Daha fazla olacaklardan kaçamayacağımı anlayarak dönmeye karar verdim.
Bu yeraltı işlerini babam yaşlanmaya başladığı için abim yavaş yavaş devralıyordu. Abimin sağ kolu olan Meriç'e seslendim.
"Arabayı getir lütfen. Dönelim."
"Hemen getiriyorum Vera Hanım."dedi Meriç.
Meriç her ne kadar bu işlerle uğraşsa da abim ve babam gibi acımasız davranmıyordu.
Kollarıma kendime sararak onu bekledim. Hava gerçekten çok soğuktu ve titriyordum.
Araba önümde durduğunda hızlı adımlarla arabaya gittim. Kapımı açan Meriç'e başımla minik bir teşekkür edip arabaya bindim.
Yol boyunca sessizliği fırsat edinip biraz düşünmeye karar verdim.
Evde yeterince gürültü çekecektim zaten.
İsmim Vera'ydı.
Zararlı ve kötü şeylerden uzak duran, sakınan anlamına geliyordu.
Bu ismi bana annem vermişti. Anlamı gibi olmamı istediğini söylerdi. O zamanlar ne demek olduğunu anlamasam da büyüyünce anlayacağımı söylerdi. 21 yaşındaydım.
Büyümüştüm. Ve şimdi anlıyordum.
Annemin hep hayalinde olduğu gibi Hukuk kazanmıştım. Ama babam yüzünden devam edememiştim. Emindim ki en kısa sürede okuyacaktım. Buna engel olmalarına izin vermeyecektim. Mehmet Yılmaz'ın kızıydım ben. Ne yazık ki bir pisliğin kızıydım. Yeraltında çoğunluğa sözü geçen birisiydi.
Abimin ismi ise Selim'di.
Her şeyde kendini üstün gören mafya bozuntusunun tekiydi.
Eskiden azda olsa içinde iyi birisini görüyordum ama babam onu iyice kendine benzetmişti. Annem hakkında yalanlar söyleyip onu da kandırmıştı. Yaklaşık 15 dakika sonra düşüncelerim bir sesle bölündü.
"Vera hanım geldik."
Düşüncelerimden sıyrılıp etrafa baktım. İçime yine kara bulutlar çökmüştü.
Meriç arabadan inip kapımı açtıktan sonra yavaş adımlarla eve ilerledim. Kapının önünde durduğumda içeriden babam ve abimin sesleri geliyordu.
"Onun kardeşini öldürdüm ne demek lan!" Babam bu sefer de abime kızıyordu.
"Yaşatır mı sanıyorsun bizi lan bu öfkeyle?"
İçeri girmeden sesleri dinliyordum.
Bu sırada abim babamı sakinleştirmeye çalışarak araya girdi."Bak baba yanlışlıkla oldu diyorum ama bulamazlar onu şuan. Kimsenin bir şey bildiği yok. İki günümüz var. Bir plan yaparız. Başka şansımız yok."
Yemin ederim kafayı yiyecektim her seferinde bir insanın ölümünü nasıl böyle sakin karşılarlarlardı. Abim yine bir insanı öldürmüştü. Her seferinde bir sebepleri oluyordu bazen sebepsizce ama bir kişinin ölmesinin bir sebebi olamazdı. Bu konu istisnalar içeriyordu.
Cebimdeki anahtar ile kapıdan içeriye girdiğimde bakışları bana döndü. İkiside çok sinirli görünüyordu. Adeta burunlarından soluyorlardı.
Bu sinirlerini benden çıkaracaklarını bildiğim halde içimden böyle bir şey olmamasını umuyordum. Sessice üst kata odama doğru çıkacaktım ki uzun saçlarımda hissettiğim o sızı beni oraya sabitledi.
Abim saçlarımı eline dolayarak babamın yanına büyük beyaz koltuğa doğru sürüküyirdu ve canım gerçekten çok yanıyordu.
"A-abi bırak saçımı"
Sesimin titreyerek çıkmasından nefret ettim. Karşı koyamıyordum onlara gücüm yetmiyordu.
Saçlarımı öyle bir kuvvetle çekiyordu ki kafam kopacak gibi hissediyordum. Beni babamın önüne ittiğinde babamın soğuk ve duygusuz bakışlarıyla karşılaştım.
"Bak baba kimler gelmiş. Saatin farkında değil galiba küçük hanımefendi. Bir de sessizce odaya kaçabileceğini sanıyor."
Gözlerim dolarken ağlamamak için direniyordum. Yapabileceklerinin sınırı yoktu ve ben korkuyordum. Bir anda hızlı ve sert bir şekilde yanağıma inem tokatla başım yere eğildi. Kulaklarım çınlıyor, keskin bir acı hissediyordum.
"Şuna bak küçük orospu. Sen kendini ne sandın ha!"
Acımı bastırmaya çalışarak ayağa kalktım. Susmak istemiyordum.
"Yeter baba. Yeter artık bıktım şu benzetmelerinden. Sinirini yine benden çıkarma. YETER!"
Abim çenemden sertçe tutup kendine çevirdi.
"Şuna bak sen.. Sen kimsin lan böyle konuşmaya cesaret edebiliyorsun. Sen kendini ne sanıyorsun. Yürek mi yedin ha?"
Sözü bittiği anda yüzüme bir yumruk indirdi. Yeniden dizlerimin üzerine düştüğümde gözlerimin önü kararmıştı.
Burnumdan akan ılık kan ağzıma doluyordu. Demir tadı ile yüzümü buruştururken ağzıma dolan kanı bana doğru eğilen abimin suratına tükürdüm. Bu sırada babam sadece izliyordu.
"Yürek yedim abi, evet."
Burnumdaki kanı koluma sildim.
"Yürek yedim. Daha fazla ne yapabilirsin bana. Sen pisliğin tekisin. Sen tam bir şerefsizsin."
Yüzüme inen bir tokat daha beni sarstı.
Babamın bir şey yapmasına kalmadan abim saçımı tutup tüm gücüyle çekmişti. Evin içerisi benim çığlıklarımla yankılanıyordu. Abim saçlarımdan tutarak hızla beni ittiğinde yüzümü çarpmıştım. Hissettiğim ağrı ile birlikte gözlerim kapanıyordu. Canım çok yanıyordu. Zar zor toparladığım sesimle konuşmaya çalıştım
"Sizden nefret ediyorum."
Yere akan kanı görebiliyordum. Lafım ile birlikte tekrar bana gelen abim bir anda olduğu yere çivilendi. Ne olduğunu anlamak için gözlerimi açık tutmaya çalışıyordum.
"Geldi." dedi babam.Yutkundu ve tekrar konuştu.
"Aras Karadağ "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEDEL
Teen FictionOnun bir suçu yoktu.Sadece o aileden olmanın bedelini ödeyecekti. Mafya Abisi ve babasının şiddetinden kaçarken çok yanlış bir kişiye sığındı.Yeraltının en karanlık mafyasına.. Ya intikam için ölecekti ya aşk için. Bu hikayede sürekli ezilen kızı o...