''Felix inanabiliyor musun? Tam en uzun görevi yaparken gelip imposter beni öldürdü!''.
Changbin heyecanla arada severek oynadığımız oyunu anlatıyordu bana. Elleriyle garip garip hareketler yapıyordu sonra da masadaki çilekli sütünü alıp içmeye devam etti. ''Changbin biliyorum ama hızlıca yapıp kaçman gerekirdi'' dedim ve gülmeye başladım. Bizimkileri bekliyorduk, o geceden beri 2 hafta geçmişti ve Changbin ile yine eskisi gibi olmuştuk. Aslında tam eskisi gibi değildik, biraz çekingendik anlarsınız. Öpüşmüştük ama bunun üzerine konuşmaktan kaçıyor gibiydik. Aslında evet, kaçıyorduk. Aklımda bir sürü düşünceyle dalgınca dururken Changbin omzumu dürttü ve ona baktım.
''İyi misin?'' dedi ve endişeyle yüzüme bakmaya devam etti. İçimden sakinleşmem gerektiğini tekrar ede ede gülümsedim. ''İyiyim merak etme'' dedim.
Biraz daha sohbet edip video izledikten sonra bizimkiler çoktan gelmişti. Hyunjin ve Minho bir konu hakkında tartışıyordu şimdi. Anladığımız kadarıyla Minho Hyunjin'e kedilerinden bahsederken Hyunjin Minho'ya çok kötü bir şey söylemişti. Onun bir kedisi olduğunu sandığı için böyle bir cümle kurmuş ve bu yüzden Minho bütün bir yol boyunca kedilerinin isimlerini tekrarlayıp durmuş.
Hepimiz onların bu haline gülerken bir şey fark ettim. Changbin iyice bana yaklaşmıştı ve masanın altından elini elimin üstüne koymuştu. Anın verdiği heyecan ve şokla yüzüne baktım fakat bana bakmıyor karşısındaki Jeongin ile konuşmaya devam ediyordu. Kafamı yavaşça indirip ellerimize baktım ve içtenlikle gülümsedim. Böyle bir temas kalbimi durduracaktı şimdi.
Parmakları parmaklarımın arasındaydı şimdi, elinin sıcaklığını hissediyordum, gülümsemeden duramıyor hiçbir şeye odaklanamıyordum. Yüzümü diğerlerine çevirip konuştukları konuyu yakalamaya çalıştım bir süre. Tam bu sırada telefonum çalmaya başladı. Boşta kalan elimle hemen telefonumu aldım ve arayana baktım. Arayan annemdi.
''Felix neredesin?''
''Bizimkilerle beraberim anne ne oldu?''
''Eve gelmen lazım abin geldi çabuk ol'' dedikten hemen sonra yüzüme kapatmıştı telefonu. Bir anda kaşlarımı çattım ve düşünmeye başladım. Ne olmuş olabilirdi ki? Korkunun bütün vücudumu ele geçirmeye başladığını hissetmeye başladım. Herkes bana bakıyordu endişeyle.
''Ne oldu Felix?'' dedi Changbin çok endişeliydim. Kalbimin sesi kulaklarımda çınlıyordu. Kötü bir şey olmuştu. Hemen elimi Changbin'den çektim ve çantamı alıp ayağa kalktım.
''Annem aradı gitmem lazım size yazarım'' dedim ve aceleyle yürümeye başladım. Changbin muhtemelen arkamdan hemen kalkmıştı ve arkamdan koşuyordu şimdi.
''FELİX! BEKLE!!'' diye bağırırken adımlarımı durdurdum ve ona döndüm. Çok gerilmiştim annem kolay kolay böyle konuşmazdı çünkü.
''Gitmeliyim Changbin sonra konuşalım lütfen'' dedim.
''Bekle bu kadar korkma eminim bir şey yoktur gel taksi ile götüreyim seni eve'' dedi ve kolumdan tutup yola doğru sürükledi. Gelen ilk taksiye bindik ve Changbin evin adresini verip arkasına yaslandı. Çok gergindim, annem aileyi böyle hep toplamazdı. Babama bir şey mi olmuştu acaba? aklım karışmıştı. Aklıma gelen şeyle telefonumu alıp abime mesaj attım ve cevap vermesini bekledim.
Cevap vermemesi beni daha çok germişti şimdi. Neyse ki eve gelmiştik. Changbin parayı öderken aceleyle taksiden indim ve eve yürümeye başladım. Changbin arkamdan koştu ve beni durdurdu.
''Korkma hiçbir şey yok Lixie, ben buradayım. Beni hemen ara tamam mı ya da pencereye gel seni bekleyeceğim'' dedi bana yaklaşıp alnımdan öptü. Başımı salladım ve hafifçe gülümseyip eve girdim.