sevgilim,
sen asla benim tarafımdan sevilmiyor olmayacaksın
bunun için ruhuma fazla iyi dolanmışsın.
9 Nisan 2021.
Eğer Rüya Tanaris yaşıyor olsaydı, bugün yirmi bir yaşında olacaktı.
Bir gece yarısı, can yakan bir intiharın dokunuşuyla yazılan kıyamet ezgileri inletti zihnimin içini. 16 Ağustos gecesi, bilincim bir cinayete tanıklık etti.
Katil kaçtı. Parmak uçlarından damlayan kan, sonbahar fırtınalarının buz gibi yağmurunu aratmadı.
Belki kendi kendimi mahvedeceğimi bilerek çıktığım bu yolun ilk adımı o gece atılmıştı ama sadece Rüya'yı dinleyerek ve yazarak geçirdiğim gün, kurguyu benim nazarımda gerçekliğin ardına taşıdı.
Avuçlarımın içinden kaybolup havaya karışmasını izledim. Hikayeyi peşinden sürükleyerek zamanın araftan ince çizgisinden atladı ve kaçmaya başladı.
Nereye varacağız, inanın bilmiyorum.
Bazen tüm gün Rüya'nın sesini duyuyorum. Durmadan konuşuyor, durmadan anlatıyor. İkimiz de kendimizi kaybedene kadar vazgeçemiyor o iblisi kovalamaktan.
Bazen öyle takatsiz bir hale bürünüyor ki bin parçaya bölünmüş ruhunun, bambaşka bir uçurumun kenarında dolaşan silik adımlarını duyabiliyorum.
Zihnimin içinde hiç yalnız olmadım. Tüm hayatım boyunca güvenebileceğimi hissettiğim insanlarla tanıştım orada. Yıllarca onlar hakkında yazdım. Çocuktum ben, ufacıktım. Beni onlar büyüttüler.
Fakat parmak izlerime dolan mürekkebin paylaşılmaya ihtiyacı olduğunu en çok Rüya hissettirdi bana. Sürüklendiğimiz beyaz sayfalar ikimizi de delirtecekti belki ama ben onu nasıl yüzüstü bırakırdım ki?
O morgun yer aldığı koridorun beyaz duvarlarına, 16 Ağustos'un gece göğünden damlayan mürekkeple yazmaya başladım. Harflere bulanmış parmak izlerimle beyaz duvarları kirletirken artık vazgeçemeyeceğimi biliyordum.
Lütfen şunu aklınızda bulundurun.
Nereye gidiyoruz bilmiyorum. Zamanın gaddar yokluğunda, hiç varolmamış gibi kaçan bir iblisi kovalıyoruz. Bir cinayet işlendi, katilinin bir zamanlar yaşadığını kanıtlamaya bile yetmiyor gücümüz. Onu nerede bulacağız bilmiyorum, bu hikayenin sonu ona çıkıyor.
Ölümün gölgesinden yeniden doğan ışık parçaları vardır bu hayatta. Tanrı zavallı çocuklarına birkaç kırıntı umut bırakacak kadar cömert davranmış anlaşılan.
Rüya Tanaris'in mezarı, gözleriyle aynı renk gündüzsefalarıyla süslendi. Ölümü süslemeye ancak her gün ölen çiçekler yeltendi.
Bugün buradayım, çünkü size bir hediyem var.
Lotus çiçekleri. Hepinize benden lotus çiçekleri. Herbirinize bir tane.
Gündüz renkli lotus çiçekleri.
Onlara iyi bakın. Çünkü lotus çiçekleri her gün ölür.
Taç yapraklarından parlayan günışığına sığının ve o iblis ölene kadar bu çiçekleri yanınızdan ayırmayın.
Bir şey daha rica edeceğim. Ne olursa olsun hatırlayın. Lütfen unutmayın.
Bedeli ne olursa olsun hatırlayın. Hatırlamanın katliamı tek kişiliktir. İnsan kendini mahveder. Unutmak kalabalıklara göredir. Kalabalıklar kıyım demektir.
Belki Rüya öldü ve belki çok farklı yerlere sürükleneceğiz. Lütfen Rüya Tanaris'in ardında bıraktıklarını hatırlayın. Geçmişin ağıtları susmaz, onlara kulak vermeyi bırakırsanız sizden hesap sorar.
Bu satırların her birinin anlamlı geleceği gün, "İblisi Öldürmek"in gideceği gün ve bizim gülümseyeceğimiz gündür.
İyi ki doğdun Rüya.
"Sonsuza kadar," dedi.
Rüya Tanaris
9 Nisan 2000
16 Ağustos 2018
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İBLİSİ ÖLDÜRMEK
FantasiÖlümün öpücüğü kanlı bir iz bırakır. Soğuk dudaklarının izi, iblisin eceliyle meleğin felaketini tenine kazır. Ölmek biter de yaşamak biter mi? Şeytanın kurduğu oyun masumu da günahkarla birlikte ağına çeker mi? Arkanda bıraktıklarını bir kıyame...