tam üç ay... sasuke gideli tam üç ay olmuştu. naruto'nun mutfağı her akşam siyah kaplı not defterinde yazan bir tarifin kokusuyla doluyor, camın önünü yuva edinmiş güvercinlere ziyafet oluyordu.
hastanede işler kolaylaşmıştı, hocası ona kendisini iyi hissedene kadar laboratuvarda kalabileceğini söylemişti. naruto tüm gün bembeyaz odada oturuyor, kendisine verilen işleri yapıyordu. dobe büyümüş, kocaman bir tilki olmuştu. naruto'yu asla yalnız bırakmıyordu, sanki onun da gitmesinden kokuyormuş gibi ne zaman anahtar sesini duysa kapıya koşuyor ve naruto'nun peşinde sürekli geziyordu.
bir akşam, naruto gece nöbeti üzerine çalışıp eve döndüğünde kapıda dobe onu karşılamadı. "dobe babacığım neredesin?" diye seslendi içeriye. "sen de baba gibi terk mi ettin beni?" hafifçe güldü sanki söyledikleri komikmiş gibi ve burnuna gelen yemek kokusuyla kaşlarını çattı. "kim var evde?" diye seslendi. anahtarını cam tabağa koydu. "shikamaru sensen seni çoktan affettim kardeşim artık benden habersiz evime gelip durma." diye mırıldandı bıkkınca. "yedek anahtarı ne diye size verdiysem zaten."
mutfağın kapısından siyah saçlı oğlan göründü. "beni affettin mi?" diye sordu sırtı dönük olana gülerek. "çabucak affedemezsin sanıyordum?" naruto güldü. "affettim dedim ya kardeşim." mutfak kapısına döndüğünde karşısında gülerek bakan yüz shikamaru değildi. naruto havaya bir küfür bıraktı.
boynuna sarılmış kocaman bir tilkiyle elindeki kasede bir şeyler çırpan sasuke dudağını kemirirken gülümsedi. "merhaba naruto." diye mırıldandı kırık bir sesle. az önceki gülen sesten eser yoktu, naruto gözlerinin doluşunu hissetti.
"neden geldin?" diye mırıldandı. "gideceksen gelmenin, geleceksen gitmenin ne anlamı var sasuke?" sesi elleri kadar titriyordu, montunu çıkartmaya çalıştı. "üç aydır seni ne kadar aradım haberin var mı?" dedi. "üç aydır sensiz neler yaptığımdan haberin var mı?"
siyah saçlı sessiz kalarak erkek arkadaşını izledi. sarışın ellerini saçlarına geçirip holde bir süre volta attı. sasuke elindeki kaseyi tezgaha bırakıp naruto'ya yaklaştı ve kollarını sarışına sardı. "seni çok özledim." diye mırıldandı. "gelmeyecektim ancak bencilce döndüm üzgünüm."
naruto kendisine sarılan bedeni itip yakasına yapıştı. "seni şuracıkta parçalamamam için bir neden söyle bana sasuke." dedi. bir değil bin neden de olsa bunu yapmayacağını ikisi de biliyordu zira naruto sasuke'ye hala ellerinde kırılıp gidecek bir varlıkmış gibi bakıyordu.
"özür dilerim." dedi sasuke. sesi titriyordu, naruto'ya tekrar sarıldı. "bana ne yapsan haklısın, geleceksem gitmemeliydim ama dayanamadım naruto." ayrılıp sarışının yüzünü okşadı. "seni o çıkmazda görmeye dayanamıyordum ama şu ana kadar seni beni görmek isteyip istemeyeceğinden de emin olamadım."
naruto elini ince ele yasladı ve gözlerini kapattı bir süre. sasuke'nin başparmağı sarışının göz kapağını okşuyor, inceden inceye akan yaşları siliyordu.
"sen de ağlıyorsun, neden benim yaşlarımı siliyorsun?" dedi naruto sessizce. gözleri yarı açıktı, sasuke mavi denizlerde kaybolduğunu hissetti. naruto'nun onun yüzünü silmek için yükselen elini itip sol eliyle kendi yaşlarını sildi.
"daha fazla benim kırıklarımı sarmak yok." dedi naruto'ya . "daha fazla benim yaralarımı örtmek yok naruto." derin bir nefes çekti. "sensizken düşünmek için çok vaktim vardı, sen yemek yedikten sonra konuşalım biraz olur mu?"
siyah saçlı olan çekildiğinde sasuke sofrayı kurdu. tek kişilik zengin bir sofraydı, naruto yerken sasuke onu izledi. "saçlarını kısaltmışsın yakışmış." dedi ellerini kısa saç tellerinden geçirip. "uzunken de güzeldi ama böyle daha yakışıklı olmuşsun."