6K okunma olmuşuz... Ne desem bilemiyorum, seven ve destekleyen herkese teşekkürler!!
--------------------------
Ne kadar süredir öyle durduklarını, ne kadar süredir Baekhyun'un o şekilde Chanyeol'e sarılıp özür dilediğini bilmiyordu ikisi de. Chanyeol şu an dünyanın en huzurlu insanıydı ve bu sarılmanın bitmesini istemiyordu. Sanki yılların acısını çıkarıyor gibiydiler, sıkı sıkı sarılıyorlardı. Baekhyun'un hıçkırık ve özür dileme seslerini duyuyordu, gözlerindeki yaşları silip her şeyin geçeceğini fısıldamak istiyordu. Baekhyun ondan ayrılıp gözlerinin içine bakarken kalbi paramparça olmuştu. Bakmaya kıyamadığı o gözler kıpkırmızı olmuş, öpmeye dahi kıyamadığı dudaklar şişmişti.
"Sana her şeyi anlatacağım Chanyeol, ama şimdi biraz daha sarılmama izin verir misin?"
Chanyeol cevap vermeden miniğini kendine çekerken saçlarını kokusunu içine çekmeyi unutmamıştı. Yıllar önce koktuğu gibi kokuyordu, vanilya ve yasemin. Chanyeol 2 yıl boyunca bu kokudan mahrum kaldığı için kendine kızdı, daha sonra doya doya içine çekti. Baekhyun ağladığı için daha sıkı sarıldı, saçlarını öptü. Baekhyun özür diliyordu, Chanyeol ilk dilediğinde affetmişti bile.
"Özür dilerim, her şey için, seni bıraktığım için. Ama lütfen bu aptalı affet." Sesi yalvarır gibi çıkıyordu, hatasının farkındaydı.
"Ben de özür dilerim, yaptıklarım için." Chanyeol de ağlıyordu.
O gece Baekhyun ağlayarak Chanyeol'ün kollarında uyudu. Chanyeol çalan telefonları umursamayıp miniğini arabasına bindirdi ve Kyungsoo'yu arayıp Baekhyun'u onun evine götürdü. Uyuyan minik bedeni evine bırakıp Jongdae'nin çok kızmamasını umarak dağ evine gitti.
------------------
Jongdae sabah uyanıp camdan baktığında Chanyeol'ün arabasını görmüştü. Dün markete diye çıkıp gelmemişti ve telefonları da açmamıştı. Odadan çıkıp hesap sormak için yürürken Chanyeol'ün alt katta kahvaltı hazırladığını görmüştü. Aşağı koşarak inip Chanyeol'ün üzerine atlamıştı. O şu anlık her şeyiydi, tek arkadaşlarından biriydi ve dün gece onun için endişelendiğinden dolayı zar zor uyumuştu.
"Sen neredesin dünden beri? Ne kadar endişelendim haberin var mı?"
"Hey! Bu kadar ciddileşme, işim vardı. Baekhyun ile görüştüm."
Jongdae ismi duyduğunda başını çevirmiş ve çatık kaşlarla bakmaya başlamıştı.
"Sorun yok Jongdae, bugün bana her şeyi anlatacak."
"Üzülmeyeceksin değil mi koca bebek?" Saçlarını karıştırırken endişesini gizlemek için şaka yapıyordu. Her zaman böyleydi Jongdae, endişesini asla belli etmezdi.
"Üzülmeyeceğime eminim Jongdae. Şimdi Sehun ve Junmyeon'u uyandır, artık dönmemiz lazım. Kahvaltı edip gidelim."
Jongdae yukarı kata ikisini uyandırmaya çıkarken Chanyeol masaya son olarak yaptığı kahveyi koyuyordu. Kahveyi bardaklara doldururken Junmyeon, Sehun ve Jongdae üçlüsü merdivenlerden inmiş ve masaya oturmuşlardı. Chanyeol de oturup yemeye başlamışlardı. Dün her şeyi anlattıktan sonra cidden rahatlamış hissediyordu. Bunun verdiği mutlulukla yemeğini yemeye devam etti.
Herkes hazırlanıp eşyalarını arabaya yerleştirmişti. Dağ evini kilitleyip arabaya binerlerken Jongdae burada kalmak istediğine dair bir şeyler mırıldanıyordu ama kimse onu umursamıyordu. Zavallı Jongdae...
"Evet bayanlar ve baylar! Jongdae ile yolculuk programına hoş geldiniz, istediğiniz herhangi bir şarkı istediğiniz kişiye ithaf edilerek burada çalınacaktır. Başlayalım!" Jongdae dağ evinden yürüttüğü su şişesini mikrofon olarak kullanırken gayet ciddiydi. Sehun ona iğrenmiş gibi bakarken Junmyeon delicesine gülüyordu.