Hikayemize başlamadan önce başlama tarihinizi buraya alalım.
Yıldız butonuna basmayı ve her paragrafa yorum yaparak destek olmayı da unutmayalım.
Keyifli okumalar diler ve sizleri sevdiğimi söylemek isterim.
O zaman başlayalım?
GİRİŞ – Sonsuz Izdırabın Başlangıcı
(apparat – goodbye) 🎵
İnsan denilen varlık nankördü. Doğa ana ona verilebilecek sürüsüyle ders verdi. Fakat insan benliğinden vazgeçemedi. İnsan, özünde yatan sabit fikirliliğiyle çürüyüp gitmeye mahkum olduğu bu kurak dünyada yine de özünü bırakıp yeni bir başlangıca yelken açamadı. Bunun tek bir sebebi vardı; insan, nankördü.
İnsanlar mal mülk için kan dökecek kadar acımasızlardı. Bu acımasızlıkta en çok yara alanlar masum olanlardı, fakat masum olanlar da o kadar masum değildi. Dünyaya gelmiş hiçbir insan masum kalmayı beceremezdi. Günah, işlenmesi için her daim insanın vicdanında uyuklayan bir boz ayı gibiydi. Kış uykusu bittiğinde tüm yırtıcılığıyla yıkımı getiren ve ardından koşan bir şeytan gibi...
Bundan birkaç asır öncesine kadar kıyametin temelleri atılmaya başlanmıştı. Kin ve nefret insanlığın sonunu getirmeye hazırlanırken hırs baş göstermiş ve onların yanında yer alarak kaçınılmaz sonu beraberinde getirmişti.
Devletler birbirleriyle savaş içerisine girdiklerinde her şey için çok geç kalınmıştı. Çünkü artık asker gücüne ihtiyaç yoktu. Teknoloji o kadar gelişmiş düzeydeydi ki dünyayı yapay zekaların ele geçirmesi neredeyse an meselesiydi. Fakat buna gerek kalmadı çünkü insanların çekmesi gereken cezayı yine kendileri kesmişti.
Biyolojik savaşlar başladığında etrafta çeşitli hastalıklar baş gösteriyordu. Bunların hepsi insan yapımı virüslerdi ve öldürücülükleri inanılmaz derecede yüksekti. Doğal kaynakların yeterliliği korunsun diye insan nüfusunu azaltmaya yönelik çalışmalardan yalnızca birkaçıydı.
Bunların ilki tüm dünyada pandemiye yol açan korona virüsüydü. İnsanları solunum yollarından kavrayan ve yaşam kalitelerini düşüren bir hastalıktı. Milyonlarca insan hayatını kaybederken milyarlarcası bağışıklık kazanarak hayatlarına devam etti. Biyolojik olarak insan kendini sürekli iyileştirebilen bir varlıktı. Bu, tanrının bahşetmiş olduğu en önemli özelliklerden biriydi. Tanrı, yine de masumların hatırına insanın yanında olmuştu fakat insan, nankördü. Durmadı. Devam etti. Yaktı. Yıktı. Ve yıkımını getirdi.
Doğa bu duruma daha fazla kayıtsız kalamayınca işe el koymanın vaktinin çoktan geldiğini ve müdahale etmesi gerektiğini fark etti. Dünyayı kasıp kavuran sıcak hava dalgalarının hakimiyeti, insanların mantıklı bir nedene ulaşamadığı en büyük sorunların başına yerleşmişti. İklimlerin değişmesiyle buzullar erimiş ve birçok habitat yok olmuştu. Doğanın düzeni bozulurken hastalıklar artmıştı.
Okyanuslar kurumaya başladığında dünya kuraklığın pençesinde savaş veriyordu. Su kıtlığı ve artışta olan hastalıklardan dolayı nüfusun büyük bir çoğunluğu hayatını kaybetmişti. İnsan nüfusunu azaltmaya yönelik çalışmalarda bulunanların hepsinin istediği sonunda olmaya başlıyordu. Ama insanoğlu nankördü ve yaradana isyan etmeye başlamıştı. Sanki onlar bunu istemiyormuş gibi, sanki sonlarını getirenin kendileri olduklarını bilmiyorlarmış gibi...
Bu bile insanı durdurmaya yetmemişti. Madem dünya kafayı yemiş bir şekilde raydan çıkmıştı, bir darbe de ben indireyim dercesine yaşıyorlardı sanki. En büyük darbeyi hali hazırda onlar indirmemiş gibi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurumuş Cennet
FantasíaYaşadığı yeri çevreleyen duvarların ardındaki sırlar hakkında en ufak bir fikri olmayan Eva Slora, işlemediği bir suçu üstlenir ve Delphia'dan sürgün edilir. Büyükannesiyle birlikte aç ve susuz hayatta kalma mücadelesi verirken Hayal denilen yeri a...