1. BÖLÜM: SINIR DIŞI

5.8K 278 948
                                    

Bütün güzel yorumlarınızı ve yıldızlarınızı bekliyorum. ❤️

Keyifle okuyun ve terlemeye hazır olun. 🏜

(lorde - everybody wants to rule the world) 🎵

Her gün yürüdüğüm çakıllı yolda ilerliyordum. Her gün aynı bakışlar ve aynı laflara maruz kalmak beni artık yaralamıyordu. İnsanlar daima konuşurdu ve ağızlarını büzüp 'otur oturduğun yere ve saygılı ol' diyemezdik.

Eskiden fazlasıyla korkardım. O zamanlar insanların dediği şeyler ruhumda oynamaktan fazlasıyla keyif aldığım bıçaklardan daha keskin yarıklar açardı.

Küçücük bir çocukken maruz kaldığım ayrımcılık fazlasıyla can yakıcıydı.

'Şeytanın tohumusun sen!'

'Ucube!'

'Senden nefret ediyorum!'

'Keşke geberip gitsen Eva!'

Bana karşı sarf edilen tüm bu hakaretlerin tek bir sebebi vardı. O da muhtemelen dışarıdan tıpkı bir cadıya benziyor oluşumdu.

Saçlarım hafif küllü bir beyaz renge sahipti. Doğal dalgaları ve uzunluğu dışarıdan bakılınca ürkütücü durduğu kadar güzel de görünüyordu. İnsanların hakkımda bu kadar kötü konuşmalarının bir diğer sebebiyse gözlerimin rengi olmalıydı. Saçlarımdaki gri ışıltıya sahip buz mavisi gözlerim vardı. Bulunduğumuz şehirdeki en farklı kişi bendim. Dolayısıyla kime sorsanız beni tanırdı. Böyle tanınmak istemiyordum ama elimden başka bir şey gelmiyordu. Bir şekilde onlara kulak tıkamayı başarmıştım.

Lanet olsun! Böyle doğmayı ben seçmemiştim ki!

Aaron daima bana kendimi sevmem gerektiğini hatırlatırdı. Çocukluğumdan beri yanımda olan tek destekçim oydu. Bu lanet yerde başım sıkıştığında gidebileceğim, sığınabileceğim tek liman oydu. Dışarının gürültüsünü bastıran gülümsemesi her şeyi unutturabilecek kadar içtendi.

Yedi yaşımdayken okuma ve yazma öğrenmek için aynı binaya gidiyorduk. Aaron ile ilk tanışmamız o zamandı. Okulun ilk günüydü ve diğer çocuklar gibi ben de heyecandan yerimde duramıyordum. Tabii diğerlerinden beni ayıran tek fark sınıfın arkalarına atılmamdı. Diğer çocukların beni dışlamaları kalbimi fazlasıyla kırıyordu. Ağlamamak için tırnaklarımı avuç içlerime bastırdığım zamanı dün gibi hatırlıyordum.

Su mataramdaki su bittiğinde birkaç kişiden su istemiştim. Bulunduğumuz evrende suyu kıymetli kullanmamız gerektiğini biliyordum fakat maalesef ki suyum bitmişti. Herkes bana tiksinen bakışlarını fırlatırken Aaron iki ön sırada oturuyordu. Yerinden kalkıp yanıma oturduğunda zeytin karası gözleriyle bana gülümsemişti.

"Selam! Ben Aaron," dediğinde elini uzatmıştı. Bir eline bir de yüzüne baktığımda gülümsemesini daha da genişleterek kaşlarını kaldırmıştı. "İstersen seninle suyumu paylaşabilirim."

Evet, gördüğüm ilk incelik Aaron'dandı. O an şaşırmıştım. Çünkü onun da diğer çocuklar gibi olacağını düşünmüştüm. Onun da benimle dalga geçeceğini, beni dışlayacağını düşünmüştüm ama o elini indirmeden beklemişti. Ve hayat dolu gülümsemesini tam on sene boyunca hiç kaybetmedi.

Aaron benim Delphia'daki tek arkadaşımdı. Benden yalnızca bir yaş büyüktü ve tek istediği asker olmaktı. Bu sebeple on sekizine bastığında sınavlara girmiş ve kazanmıştı. Son zamanlarda eskisi kadar görüşemiyorduk. Bu beni üzse de, onun hayalindeki işi yapmasına seviniyordum.

Kurumuş CennetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin