Namjoon'dan...
Herkesin kendine ait bir hikayesi vardır. Tanrı bize konuyu vermiş ve gerisini bize bırakmıştır. Galiba ben iyi bir yazar değildim çünkü hikayeyi mahveden hep bendim. Ama Tanrı beni bu hikayede tek bırakmamıştı. Bana yaptığı sayılı iyiliklerdendi bu.
Bu bizim hikayemizdi. Hikayenin iyileri biziz diyemezdim. Belki de kötü kahramanlardık ama tek bildiğim bir şey vardı. Bu hikayenin başrolü ben ve Jisoo idi.
Masal mıydı bizim yaşamımız? Hiç sanmıyorum çünkü masallar mutlu sonla biterdi. Bizimki daha çok dram kitabı gibiydi. Acı, gözyaşı ve ölümle dolu bir hikaye... Hayat acımasızdı. Sevdiklerini alıyordu düşünmeden.
Jisoo'yu benden almıştı bir kere. Şimdi yine çabalıyordu almaya. Ama biliyordum ki benim güçlü Jisoo'm her şeye rağmen savaşıyordu. O benim aksime çok güçlüydü. İçeride öylece yatarken bile bizi düşünüyordu eminim.
"Namjoon, kahve alacağız ister misin?" Jennie'nin sorduğu soruya kafamı iki yana sallayarak cevap verdim ve sonra aklıma gelen şeyle onu durdurdum. "Jen, siz çok yoruldunuz. Eve gidin biraz dinlenin ben buradayım. İtiraz etme hepiniz çok yorgunsunuz. Hem gelirken bana kıyafet de getirirsiniz."
"Haklısın, biraz dinlensek iyi olacak. Ama biz geldikten sonra sen de eve gideceksin." Hafifçe gülümsedim ve başımla onayladım. İkimizin de üstü kan içindeydi. İkimiz de Jisoo'nun kanına bulanmıştık...
Yaklaşık on iki saattir ameliyatın bitmesini bekliyorduk. Jisoo ağır yaralanmıştı. Karnına camlar saplanmıştı ve kafasını çok sert vurmuştu. Polisler arka koltuktan ön cama fırladığını söylemişlerdi. Yanındaki pislik de kaza yerinde gebermişti. Hapisaneden kaçmış, beni tehdit etmiş ve son olarak Jisoo'yu kaçırmıştı Junseok denen it.
Jennieler gittikten bir saat sonra ameliyathanenin kapısının açılmasıyla oraya döndüm. Jisoo'nun doktoru çıkmıştı. Hızla ona koştum.
"Doktor bey Jisoo iyi mi?!" Doktor gözlerini kaçırdığında bir şeyler olduğunu anladım ve kalbimin teklemesine engel olamadım.
"Jisoo iyi ama biraz daha müşahede altında tutmamız gerekiyor. Hayati tehlikesi tam anlamıyla geçmiş değil. Acil müşahede odasına alacağım siz de oraya gidip camdan onu görebilirsiniz."
Titrek sesimle teşekkür ettim. Doktor gittikten sonra yere çöktüm ve saçlarımı çekiştirdim.
Her şey benim yüzümdendi. Jisoo ölüyordu ve ben hiçbir şey yapamadan oturuyordum. İşe yaramazdım.
Jisoo'nun sedyesi yanımdan geçip giderken kafamı kaldırıp bakamadım. Utancımdan yere girmek istedim o an. Yüzüne nasıl bakacaktım? Ya da bir daha yüzünü görebilecek miydim?
3 ay sonra...
Biz kazandık sevgilim. Onca savaş verdik ve Tanrı sonunda yüzümüze güldü.
Biz iyilerdik Jisoo'm. İyiler kazandı ve mutlu oldular.
Sadece biz değil. Jennie ve Tae, Yoongi ve Hoseok, Lisa ve Jungkook'un ilişkileri de güzel ilerliyor. Jimin ve Chae'nin işi biraz karışık. Ama ikisi de birbirine aşık ve mutlu olacaklar.
Yolun sonunda biz varız sevgilim. El ele bekliyoruz diğerlerini. Çiçeklerin arasında duruyoruz öylece.
Yanına geliyorum güzelim. Güzeller güzelim, Ophelia'm...
Bu sefer ben senin için ölüyorum. Ödeştik...
Sen hayat savaşını kaybettin ama bizim aşkımız kazanacak.
Benim kanatlarım yok sevgilim. Beni almaya gelir misin? Güzel yüzünü görmeme izin verir misin?
Seni seviyorum sevgilim.
Seni hayatımla ve ölümümle seviyorum...
- - -
Kenks ben ağlıyorum deli gibi.
Loser ilk kurgum. En değerli kurgum.
Kötü bitti evet ama mutlu son yazmayı cidden beceremiyorum.
Kızabilirsiniz ama ağlamayın ve beni anlayın lütfen.Ayrıca medyada loser fmv/teaser tarzı bir şey var. İzleyin ^^
Sizi çok seviyorum öpüldünüz!
Yell(ie)y 🍷
![](https://img.wattpad.com/cover/230022424-288-k963777.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
loser, namsoo
FanficKim Jisoo 26 Eylül 2014 tarihinde evinde ölü bulundu. Ölüm sebebi intihar yazıyordu dosyada. Ama yanlıştı çünkü intihar değil cinayetti bu. İnsanların kalp kırıcı bakışları öldürmüştü onu. Ama iki olay içinde bir ölü olması gerekir di mi?Ancak O ölü...