Kim Jisoo
Akademisyenimiz son anda habersiz bir sözlü yapmaya karar vermişti. Dün tekrar yaptığım için şanslıydım ama aniden yapması saçmalıktı.
Arada yanlış yapanlar olmasına rağmen şu an gayet iyi gidiyordu.Böylece devam ederken hoca ortaya bir soru soracağını söyledi. Açıkçası sorduğu soru zordu. Ama ben biliyordum. Bu yüzden elimi kaldırdım. Hoca beni gördü ve gülümsedi. Ama birkaç saniye sonra yüzü düştü ve ciddileşti.
"Kim Jisoo."
"Hocam sorunun cevabı-
"Kızım o kolunun hali ne?"
Hızla gözlerim koluma gitti. Elimi kaldırınca sweatimin kolu açılmıştı. Ve lanet olsun ki kolumdaki çizikler ayan beyan ortadaydı!
"Kim Jisoo derhal okul psikoloğuna gidiyorsun!"
"Ama hocam-
"Derhal dedim!"
Derin bir iç çekip sıramdan kalktım. O sırada gözüm Namjoon'a ilişti. Korkuyla bana bakıyordu. Gözlerimi kırpıştırarak bir sorun olmadığını belli ettim ve gittim.
- - -
Okul psikoloğunun kapısının önüne geldiğimde sakinleşmeye çalıştım. Kapıyı tıkladım ve içeriden 'gir' komutu gelince baş selamı vererek odaya girdim. Eliyle önündeki koltuğu gösterdi ve gülümsedi.
"Merhaba Bayan Son."
"Merhaba?"
İsmimi sorduğunu anladığımda hemen cevap verdim.
"Oh! Üzgünüm söylemeyi unuttum. Ben Kim Jisoo efendim. İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünde okuyorum."
"Peki Jisoo. Neden buradasın? Umarım kötü bir şey yoktur."
"Aslında...kötü bir şey var."
Merakla sordu. "Ne oldu Jisoo?"
Utana sıkıla kollarımı açıp öne doğru uzattım. Gözleri şokla açıldı. "Jisoo neden yaptın bunu?!"
"Of... bu çok uzun bir hikaye ama anlatmam gerek değil mi?"
"Evet lütfen bana her şeyi güzelce anlat ki sana yardımcı olayım."
Derin bir nefes aldım ve uzun sürecek o konuşmaya başladım.
"En başından başlamak gerekirse... Ortaokulda bir arkadaş grubumuz vardı. 10 kişiydik. Ta ki Seokjin bizi kuzeni Namjoon ile tanıştırana kadar.
Namjoon okula yeni gelmişti. Çok sessiz, kibar ve zeki bir çocuktu. O da artık bizim grubumuzun bir parçasıydı. Ama yine de tabiki grupta en çok arkaya atılan oydu. Ben de bunu farkedince onunla daha samimi oldum. Küçük yaşıma rağmen anlamıştım içimdeki duygunun dostluktan aşka evrildiğini. Namjoon'la gizli bir yerimiz vardı. Bazen orada akşama kadar sohbet ederdik. Okulda bir kız çetesi vardı. Ve onların başı Min Daeyeon. Namjoon her Daeyeon'u gördüğünde bu gibi kızlardan nefret ettiğini söylerdi. Ama ortaokulun üçüncü senesinde bir şeyler oldu. İnanın ben de bilmiyorum ne olduğunu ama Namjoon birden Daeyeon'la flört etmeye başladı. Bir ay sonra öğrendim ki Namjoon kıza çıkma teklifi etmiş. Kalbim çok acıyordu ama kabul ettim. Çünkü Namjoon mutluydu. Ve bu bana yeterdi. Ama sonra Daeyeon bana sataşmaya başladı. Hatta bir süre sonra bu zorbalığa dönüştü. Namjoon'un etrafında olduğum için ona yürüdüğümü düşünüyordu. Namjoon'a söylemedim çünkü bu onu üzerdi. Ki zaten Namjoon sonradan başka bir okula geçmek zorunda kaldı. Ama bu sonradan o kadar büyüdü ki artık beni yalnız bulunca arkadaşlarıyla dövüp tehdit etmeye başladı. Ve sonra yan sınıflar konuşurken duydum o iğrenç iftirayı. Daeyeon beni İngilizce öğretmeninin sürtüğü olmakla suçluyordu. Ama bu planı o kadar iyi hazırlamıştı ki Namjoon'un kulağına gitmiyordu. Sonra bu müdüre kadar ulaştı. Öğretmenimiz görevden alındı ve bana da uzaklaştırma verildi. Namjoon'a kavga ettiğim için uzaklaştırma aldığımı söyledim. Uzaklaştırma alınca tabiki olayı ailem de öğrendi. Onlara her şeyi anlattım. Bana inandılar ama babam delirmiş gibiydi. Beni okuldan alacağını söyledi. Tanrı'm bunu asla kabul edemezdim. Her şey çok üstüme geliyordu. Dayanamadım. İntihar ettim... Ama başarısız oldum. Fakat sorun şuydu ki; bu babam için bardağı taşıran son damlaydı. Her şeyi hazırladı ve beni ölmüş gibi gösterdi. Ben kendi cenazemi izledim. İnanabiliyor musunuz? Psikolojim alt üst olmuştu... Babam beni Amerika'ya sakin bir kasabaya rehabilitasyon için gönderdi. Hayal kurdum kendimce. Geri dönecektim ve mutlu olacaktım. Döndüm de. Seul'e geldim yeniden. Beş yıl sonra. Sonra Namjoon'a fake bir hesaptan yazdım. Ophelia... Kişiliğimin diğer kısmı. Ama bu olaylar olurken çok büyük bir gelişme daha oldu. Ben kızlara gittim. Onlara her şeyi anlattım. Beni affettiler. Hatta o gergin ortama rağmen bu havayı yumuşatmak için film izlemeyi istediler. Belki saçma gelebilir size ama tamamen benim gerginliğimi atmamı istedikleri için yaptılar. Namjoon'la da olaylar devam ediyordu tabi. Onunla buluştuk, konuştuk. Ve Namjoon bana aşık olduğunu söyledi. Yalan söylemiş... Son buluşmamızda ben bizzat onu takip ettim. Gizli yerimize gelmişti. Yanına gittiğimde benden 'Jisoo' gibi davranmamı istedi. Ben de öyle yaptım. Canım ne kadar acıdı bilemezsiniz."Akan gözyaşlarımı sildim ve devam ettim.
"Ne olduysa ondan sonra oldu. Her şey üst üste geldi ve Namjoon öğrendi. Kalbimi kırdı. Ölmemi istedi benden. Ben de denedim işte..."
Psikolog bana baktı. Acıyor gibi bir hali vardı. Acınacak durumda mıydım? O kadar mı kötüydü halim?
"Jisoo, sana verebileceğim tek tavsiye Namjoon'a ve diğer değer verdiğin insanlara her şeyi anlatmandır. Hikayeni duyunca sana inanacaklardır. Ayrıca ölmek hiçbir şeye çare değildir. Lütfen bir daha aklından bile geçirme..."
"Peki Bayan Son. Dinlediğiniz için çok teşekkür ederim."
"Ben teşekkür ederim Jisoo."
Başımla onaylayıp dışarı çıktım. Her şeyi anlatmak için...- - -
Artık her şeyi öğrendik. Öpüldünüz ayoll💕
Yelly🍷
ŞİMDİ OKUDUĞUN
loser, namsoo
أدب الهواةKim Jisoo 26 Eylül 2014 tarihinde evinde ölü bulundu. Ölüm sebebi intihar yazıyordu dosyada. Ama yanlıştı çünkü intihar değil cinayetti bu. İnsanların kalp kırıcı bakışları öldürmüştü onu. Ama iki olay içinde bir ölü olması gerekir di mi?Ancak O ölü...