Kim Jisoo 26 Eylül 2014 tarihinde evinde ölü bulundu. Ölüm sebebi intihar yazıyordu dosyada. Ama yanlıştı çünkü intihar değil cinayetti bu. İnsanların kalp kırıcı bakışları öldürmüştü onu. Ama iki olay içinde bir ölü olması gerekir di mi?Ancak O ölü...
Bugün büyük gün. Namjoon'la buluşacağım ama ondan önce gitmem gereken başka bir yer var. Mezarım...
Biliyorum,çok saçma ama. Bunu yapacağım. Beş yıl sonra herkesin orada olduğumu sandığı yere gidiyorum.
Simsiyah giyinip başıma saçma bir peruk taktım. Saate baktığımda buluşacağımız saate 1 saat olduğunu gördüm. Yeterli bir süreydi.
Yaklaşık 20 dakika sonra mezarlığa vardım. Mezarlığa girip mezar taşlarını okumaya başladım.Uzun bir uğraştan sonra onu buldum. Yavaş adımlarla oraya doğru yürüdüm. Hafiften gözlerim dolmaya başlamıştı bile. Mezarın başına geldiğimde bir damla gözyaşı yanağımdan süzüldü.
İşte başlıyoruz...
"Merhaba Kim Jisoo,ben senin hortlamış halinim."Bu dediğime akan gözyaşlarıma rağmen hafifçe tebessüm ettim.
"Ne kadar saçma değil mi? Kendi mezarımın başındayım. Bu delice. Ama Tanrı beni normal yaratmadı. Arkadaşlarımla okuldan kaçacağım çağlarımda arkadaşlarımdan kaçtım ben. Ya da sınavlara gireceğim dönemlerde depresyonlara girdim. Her neyse güzelim ben artık gideyim, malum normal olmaya çalışarak eski arkadaşıyla buluşacak. Güzel uyu masum kız..."
Bu mezara ölü bir bedeni değil ölüp gitmiş bir gençliği, solmuş masum bir ruhu ziyaret etmeye gelmiştim. Bu daha acıydı. Şimdi Namjoon'a gitmem gerekiyordu.Mezarlık zaten Han Nehri'ne yakın olduğu için yürümeyi tercih ettim. Hem düşünme fırsatım oldu. Ne konuşacağımı,nasıl davranacağımı düşündüm. Ve o an aklıma ne gelirse onu söylemeye karar verdim. Geç bile olsa anı yaşamlıydım.
Han Nehri'ne geldiğimde ortada Namjoon falan yoktu. Zaten buluşma saatine on dakika falan vardı daha. Ama ne olur ne olmaz Namjoon'a yazmaya karar verdim.
-- -
@ophelia:Namjoon geliyorsun değil mi?
@kim.joon:Gelmiyorum. Hem de bir daha bana yazma sürtük!
Bu kullanıcıya mesaj gönderemezsiniz.
Gördüğüm şeyle yüzümün bembeyaz olduğunu hissettim. Neden böyle olmuştu şimdi? Gözyaşlarım benden habersiz akmaya başlamıştı. Başım dönüyordu ama sanki dünya dönmeyi bırakmıştı. Kalp atmayı,göz görmeyi,el tutmayı bırakmıştı...
2 saat sonra
"Ophelia!"
Duyduğum sesle ikinci şoku geçirirken birinin kolumdan tutmasıyla kendime geldim.
"Ophelia,sen misin?"
Kafamı belli belirsiz aşağı yukarı salladım. Sadece bir saniye içinde kendimi güçlü iki kol arasında bulmuştum. Daha yeni kuruyan gözümden yaşlar akıyordu ve ben hala ona sarılamıyordum.
"İyi misin Ophelia?"
"İyiyim Namjoon." Canım yanıyor Namjoon...
"Yüzün bembeyaz olmuş. Sen iki saattir bekliyor muydun? Ben geç kaldığım için özür dilerim kız arkadaşımkal diye ısrar edince karşı gelemedim."
"Önemli değil Namjoon.Ama artık gitmem gerekiyor. Umarım bir daha görüşürüz." Beklentiyle yüzüme baktı. "Bu kadar çabuk mu?Daha doğru dürüst konuşmadık ki."
"İşlerim var. Üzgünüm bir dahakine daha uzun kalırım. Tabi gelmeyi unutmazsan..." Kalbini kırıyorum değil mi sevgilim?
Arkamı dönüp hızla yürümeye başladım. Arkamdan bir şeyler daha söylemişti ama ben hiçbir şey duyacak durumda değildim.
"Kız arkadaşım kal dedi..."
Kulaklarımda bu cümle tekrar ederken şehrin soğuk kaldırımlarına kendimi bıraktım...
- - -
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.