chapter six'

6K 429 118
                                    

Pov Felix:

Gözlerimi açtığımda yine aynı odadaydım, hava kararmıştı ve sanırım okulda hiç kimse kalmamıştı. Doğrularak parçalanmış dizlerime göz attım. Beni eve kadar taşıyabilirler mi emin değildim. Üstelik gözlerim kapanırken gördüğüm yarı çıplak çocukda ortalıkta yoktu. Minik adımlarla karşımdaki yatağın etrafına sarılı perdeyi çektim, bir umut buradadır diye. Ama ne yazık ki beyaz örtülerden başka bir şey yoktu. Hayal kırıklığıyla üzerimdeki ona ait beyaz gömleğin düğmelerini kapattım.

Çantamı da alıp okuldan çıktığımda acıyan dizlerime çözüm bulamayışıma sinirlendim, Jisung bile merak etmemişti beni. Kendimi zorlayarak devam ettim yürümeye, karanlık dar bir sokakta üstümdeki gömleğin sahibiyle karşılaşana kadar. Belki de kalan son gücümle yanına koşturdum, ve omzuna asıldım.

-Dinle, yardımın lazım. Bacaklarım beni taşıyamayacak kadar kötü durumda...

+Banane bundan, ben mi yerde sürünmeni istedim?

-Sadece evime bırakabilir misin? Telefonum nerede bilmiyorum güvenebileceğim birileri de yok.

+Taksiye bin o zaman.

-Sırtın taksiden daha konforlu görünüyor. Ayrıca bu saatte taksi mi var aptal.

+Seni eve götürdükten sonra bir daha görüşmeyeceğimizin garantisini verebilirsen atlarsın sırtıma.

-Aynı okuldayız bilmem farkında mısın?

+Görünmez olabilirim.

-Boş yapma ve aşağıya eğil.

Kaslı ve geniş omuzlarına kollarımı dolayıp karnına ayaklarımı sardığımda hazırdım.

+Nereye gitmemiz lazım, çok uzaksa ben yokum. Zaten ağır bir şeysin.

-Ben 56 kiloyum ve sende yapılı bir Beysin. Bence beni yaklaşık üç kilometre taşıyabilirsin.

İndirmeye hazırlandığında yüksek sesle bağırdım.

-ŞAKAYDI! Sadece iki sokak ileride.

Kapımın önüne kargo paketi gibi fırtlatılana kadar tek kelime etmedim. Kibar biri olmadığını çoktan anlamıştım çünkü. Arkasını dönüp uzaklaşınca kendime gelip içeri girdim. Duşa girip ağlama planımı salonda koltuğun üzerine yığılmış yüzü ve elleri kanlar içindeki Jisung bozdu. Beni merak etmediği için trip atmayı planladığım en yakın arkadaşım ölmüş gibiydi, tepki vermiyordu. Panik halinde telefonumu bulmaya çalışmıştım kaybolduğunu unutarak. Jisung'un ceplerini de yoklayıp sonuç alamayınca dizlerimin acısını bile unutarak tekrar sokağa çıktım.

Henüz yeni köşeyi dönen az önce sırtında olduğum siyah kapşonlu çocuğa düşmüştü yine işim.

-Hey! Özür dilerim ama sana tekrar ihtiyacım var. Arkadaşım içeride kanlar içinde ve telefonum yok!

O da duymamazlıktan gelerek yoluna devam etmeye yeltendi beni şaşırtmayarak. Gözden kaybolana kadar hayal kırıklığıyla arkasından baktım. Neden biraz olsun insan olmayı denemiyordu?

Ağlamaya başlayıp ne yapacağımı bilemezken duyduğum siren sesi durumu tersine çevirdi. İçimdeki sinir, nefret ya da ona benzer tüm olumsuzluk beni terk ederken Jisung'la birlikte arabaya bindim.

İçimdeki olumsuzluğun gittiğine bu mahallede bile oturmayan Seo Changbin'i görene kadar inanmaya devam etmiştim... o yapmış olamazdı değil mi? Eski erkek arkadaşım bu kadar düşemezdi değil mi?










//Kitap ilgi görmeye başladı şaşırtıcı biçimde, bende her ne kadar içime sinmese de attım bölümü. İyi okumalar <3

Femboy Kitten | ChanLix Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin