chapter 3

170 14 21
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

. . .

Durmaksızın devam eden çığlıklar, isyan ettiğini belli etmek istermişçesine sallanan yer ve öfkeyle gürleyip gökyüzünden düşen zalim yıldırımlar...

Bazıları kıyamet kopuyor diye feryat ediyor, bazılarıysa olanları kabullenmiş, duvara sinip gelecek olanı bekliyorlardı.

Bunca karmaşayı ve haykırışları durduran, kulaklarımızı acıtacak kadar yüksek olan gök gürültüsüydü. Yüksek sesin kulaklarıma bıraktığı çınlamayla birlikte her şey durdu. Deprem, yıldırımlar, çığlıklar...

Fazla sıkmaktan acımış göz kapaklarımı yavaşça aralayıp kırpıştırdım ve gözlerimi etrafta titrekçe gezdirdim. Abimin kalp atışlarını sırtımda hissedebiliyordum. Bana sıkı sıkıya kenetlediği kollarını hafif gevşetmişti, ne kadar sıktığını şimdi ağrıyan kaburgalarımla fark ediyordum.

Titrek bir nefes bırakıp abimin kollarına sarılı ellerimi çekip yanağımdan akan göz yaşlarımı sildim ve ağladığım için akan burnumu çektim.

"A-abi.."

Ses vermedi. Kafasını omzuma bıraktı, boynumda hızlı ve düzensiz nefeslerini hissedebiliyordum.

Toplantı odasındaki insanların koşarak çıktığını görüyordum. Duvarda asılı tablolar yerle buluşmuş, duvarlarda birkaç büyük çatlak oluşmuştu. Büyük sarsıntıdan kaynaklı elektrikler kesilmiş, bulunduğumuz kat oldukça karanlıktı.

Bedenime sarılı kollar ayrıldığında kafamı geri çevirip abime baktığımda ayaklanmıştı bile. Koltuk altlarımdan kavrayıp ayağa kalkmama yardım etti. Bedenimi kendine çevirip gözleriyle beni tararken büyük ihtimalle iyi olup olmadığımdan emin olmak istemişti.

"Çıkalım hadi."

Pürüzlü çıkan sesiyle söyledi, elimi kavrayıp merdivenlere yönlendirdi bizi.

Zemin kata ulaştığımızda büyük bir kalabalıkla karşılaştık. Abimle koşar adımlarla çıkışa ilerlerken önümüze çıkan insanları boşta kalan eliyle iteliyordu.

Sonunda kendimizi dışarı atabilmiştik. Birkaç tane aracın kaza yaptığını gördüğümde tekrar ağlamak istedim. Kafamı yukarı kaldırdığımda güneş ışınlarını engelleyen kara bulutlarla kaplı gökyüzü bir süre izledim..

Bu sırada abimin eli cebine gitmiş ve telefonunu çıkarmıştı.

"Telefon çalışıyor mudur?" diye sorduğumda "Bilmiyorum." diye sıkıntıyla yanıtladı beni.

Telefondan Rehber kısmına girip Babam yazısının üstüne tıkladı, yeşil telefon simgesinin üstüne bastı. Çok kısa bir süre bekledikten sonra telefon çalmaya başladığında içimdeki korku azda olsa gitmişti.

"Oğlum!"

5 saniye sonra açılan telefondan babamın korkmuş sesini duyduğumda gözlerimin tekrar dolduğunu hissettim. Ne boktan bir durumdu bu böyle.

lux - taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin