Buraya bir adet başlama tarihi alalım. ------>
-
Müzik Önerisi;
Lana Del Rey - Art Deco
Au/ra - Dance in the Dark
Vacations - Young
•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•
Bazen insanları anlayamıyorum. Yani konuşulanları duyuyorum fakat kelimelerin ne anlama geldiklerini unutuyorum. Kimi kandırıyorum? Bazen değil! Her zaman bu oluyor. Dışarıdaki insanlara karşı aklımda hep bir önyargı vardı. Aslında en yakınlarıma karşı da öyle. Fakat onlarla yüz yüze geldiğim her an o masum, saf kız rollerini yapmaktan, yüzüme bir maske geçirmekten hiç çekinmiyordum. Nedeni yok. Herkes her şeyin nedenini sormaya o kadar meraklıdır ki... Lakin bazen yapılan şeylerin bir nedeni yoktur. Kendinize sorarsınız neden diye ama bunu kendiniz de bilemezsiniz.
İşte tam da şu an öyle bir durumun içerisindeydim ki ne olduğunu, neden olduğunu bile bilemiyordum. Elimdeki beyzbol sopasına baktım. Ucundan kan damlayan beyzbol sopasına. Sonra irislerim yerde hareketsiz yatan adamın üzerinde gezindi. Benim sorguladığım şey yerde yatan adamı neden öldürdüğüm değildi. Benim şu durumda sorguladığım tek şey bunu nasıl bu kadar sakince yapabildiğimdi. Duygularımı kaybetmemiştim, buna emindim. Ya da değilim! Ben sadece nasıl olduğunu anlayamadım. Ve neden yaptığımı bile hatırlamıyordum. Aklımdan geçen tek düşünce bu adamın bunu hak ettiğidir.
Elimdeki beyzbol sopasını kaldırarak omzuma koydum ve hızla ilerlemeye başladım. Adımlarım gökyüzünden yüzüme bir su damlacığı düştüğünde duraksadı. Yukarı baktım. Yağmur hızla şiddetini artırırken ben arkamdaki ölü bedenle birlikte ıslanıyordum. Ellerimi ceplerimde gezdirdim ve telefonumu sağ cebimden çıkartıp arama kısmındaki o tanıdık ismin üzerine birkaç saniye parmaklarımı gezdirerek oyalandım. Kararımı vermiştim. İsmin üzerine tıkladım ve birkaç saniye bekledim. Telefonuma cevap verdiği anda ondan gelen endişeli ses kulağımı doldurdu.
"Lale! Neredesin? Neden telefonlarımı açmadın? İyi misin?" dedi karşımdaki ses.
Derin bir nefes verdim ve cevapladım.
"Bilmiyorum. İyi miyim?" dedim.
Bunu dalga geçmek veya başka bir şey için söylememiştim. Hislerimi anlayamıyordum. Üzgün müydüm? Kızgın mıydım? İyi miydim? Yoksa kötü müydüm? Bilemiyordum.
"Neredesin?" diyen kızgın ve endişeli sesini duyduğumda düşüncelerimden sıyrılarak yanıtladım.
"Eski hurdalığın arkasındayım." dedim ve etrafıma bakındım.
Bunu duyar duymaz yanıma geleceğini söyleyip telefonu yüzüme kapattı. Cesedin yanına geri döndüm ve bir ayağından tutarak onu sürüklemeye başladım. Çünkü ona söylediğim yerden biraz gerideydim. Hurdalığın arkasına vardığımda arabanın kaputuna yaslanmış bir şekilde bekleyen birkaç silüet görmemle duraksadım. Aniden etraftaki bütün arabaların farları yandı. Gözlerimi kısmak zorunda kaldım. Etrafımdakilerden bazıları kahkahalar atarken bazıları da bana küfürler savuruyorlardı. Bazı şeyleri işte o anda hatırlamıştım. Cesedini buraya kadar taşıdığım şerefsiz bu grubun lideriydi. Bu da demek oluyordu ki tam bu noktada işim bitmişti.
Parmaklarımın arasından bakmaya çalışıyordum ki, yavaş adımlarla bana doğru gelen bir silüetin farkına vardım. Yağmur hâlâ şiddetli bir şekilde yağarken, bana yaklaşan silüet yanıma geldiğinde odağım yüzü oldu. Kaşları çatılmıştı, lakin gözlerinin içi gülüyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIR
ActionYaşadığım şehirdeki hükümet tamamen çökmüştü. Bir grup asi bölgeyi ele geçirmişti ve diğer bölgelerde ise savaş hâlâ devam ediyordu. Bir gün, sokaklarda kardeşim için ilaç ararken duvarda asılı olan ilan dikkatimi çekti. İlanda bir fotoğraf vardı ve...