Müzik Bölümü;
-Elsa & Emilie 'Ocean'
-Normal the kid 'Curse'
-Grouper 'Poison Tree'
•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•
Nefret. Nefret ediyorum. Herkesten nefret ediyorum. Onu masadaki kendi yerini alırken gördüğüm ilk andan itibaren bir şeylerin ters gitmeye başladığını anlamıştım. Neden buradaydı? Neden bu kadar rahattı? Onların düşmanı değil de onlarla müttefik gibi duruyordu. Ve üstelik, o herif beni karım diye mi tanıtmıştı? Gözlerim bir kez daha oturduğu yerde iyice yayılan Çınar'ı bulunca onun da bakışlarını bana çevirmesi uzun sürmemişti. Göz göze geldiğimiz anda ise gözlerini kaçırması beni aklımda türlü türlü senaryolar kurmaya itiyordu. Hain miydi? O da mı Hande gibi vatanına ihanet etti? Rol mü yapıyor? Fakat eğer onların tarafındaysa eğer Hande'nin ölümü onu gram etkilememiş miydi? Yüzünde en ufak bir hüzün belirtisi yoktu.
Aksi takdirde masanın karşısında oturan herif otuz iki diş sırıtarak bana bakmaya devam ediyordu. Hiçbir şey söyleyememiştim. Normalde yalnız başıma olsam buna isyan edebilirdim. Hatta masadakilerin birinin silahını kapıp onu saniyesinde gözümü kırpmadan öldürebilirdim. Ama yanımda Selim vardı. Bu yüzden hiçbir halt yapamazdım.
Eline kadehini aldı ve havaya kaldırdı.
"Güzel karıma ve onun cesur kardeşine."
Onunla birlikte masada neredeyse herkes -Lale ve Selim hariç herkes- kadehlerini havaya doğru kaldırdılar ve liderleri bardağından ilk yudumu aldıktan sonra diğerleri kadehlerindeki sıvıyı yudumlamaya başladılar. Selim tam yanındaki bardağa uzanacakken bardağı ondan önce kaptım. İçine zehir katmış olabilirlerdi. Hatta yemeklere bile zehir katmış olabilirlerdi.
"Biraz dayan ablacım. Lütfen. Eğer biraz sabredersen sana şeker veririm."
Kafasını iki yana yavaşça salladı.
"Şekere ihtiyacım yok. Zaten aç değilim."
Açtı. Bunu biliyordum. Bütün bunları söylerken bile yüzünün nasıl düştüğünü görmüştüm. Ama bu yaşında olgun bir birey gibi davranmasının sebebi beni hayal kırıklığına uğratmamak olabilirdi. Kontrol etmek için ona baktım. Bize bakıyordu. Bizi izliyordu. Gözlerini Selim'in üzerinde gezdirdikten sonra ayağa kalktı ve yanımıza doğru adımlamaya başladı. Yavaş yavaş sanki bir moda defilesindeymişiz gibi bize doğru yürüyordu. Yanımıza vardığında ise arkama geçti ve kulağıma doğru eğildi.
"Neden yemiyorsunuz? Kardeşinin ilaç alması gerek. Bunun için de tok olması gerek. Onu aç mı bırakacaksın?" dediğinde haklı olduğunu farkındaydım.
Benden önce lafa Selim girdi.
"Bu sizi ilgilendirmez, bayım." dedi ciddi bir ifadeyle.
Hâlâ kulağıma eğilmiş bir şekilde dururken derin bir nefes aldı ve geri çekildi. Nefret ediyorum. Her hareketinden. Hiçbir zaman sakin bir insan olmadım. Fakat koşullar bir şekilde sizi buna itiyordu ve başka seçeneğiniz kalmadığında sizi buna zorluyordu. Adam Selim'e döndüğünde masadaki bıçağı kavradım ve öylece beklemeye başladım.
Şimdi yapamam. Olmaz. Selim burada. Ona zarar verirler. Onu infaz ederler.
Selim'e biraz daha yaklaştı.
"Hâlâ bana güvenmiyor musun evlat? Seni öldürmek isteseydim inan şu zamana kadar öldürmüştüm." dedi ukala bir ses tonuyla.
Selim'in kaşlarının havalandığını fark ettim. Ardından sarf ettiği sözler yutkunmama sebep olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIR
AksiYaşadığım şehirdeki hükümet tamamen çökmüştü. Bir grup asi bölgeyi ele geçirmişti ve diğer bölgelerde ise savaş hâlâ devam ediyordu. Bir gün, sokaklarda kardeşim için ilaç ararken duvarda asılı olan ilan dikkatimi çekti. İlanda bir fotoğraf vardı ve...