1. HAFTA

999 102 42
                                    



Hyunjin bekleme salonunda seans saatinin geldiğini görünce ayaklanmış ve doktoru Kim Jongin'in yanına geçmişti. Jongin ona her zamanki sıcak gülümsemesini sunarken Hyunjin'de gülümseyip elindeki kahvesini bırakarak masanın önündeki koltuğa oturdu.

"Hoşgeldin, Hyunjin."

"Hoşbuldum, Jongin." Jongin 38 yaşında olmasına rağmen Hyunjin ona resmi hitap etmezdi çünkü 10 yıldır birliktelerdi ve Hyunjin'in en yakın olduğu kişi neredeyse doktoruydu.

"Yorgun görünüyorsun, uyku düzenin nasıl?"

"Uyku düzenimde sorun yok. Dün mesai yaptım, sanırım ondan dolayı. Ayrıca kendimi tam tersi dinç bile hissediyorum."

"Hmmm anladım. Haftan nasıl geçti, anlat bakalım." Hyunjin bir süreliğine sıkılmışçasına nefes bırakmıştı. Kendisine şizofreni tanısı koyulduğundan beri rutin kontrolleri vardı. Önceden ayda bir gelirdi bu kliniğe ama son üç aydır, doktoru süreleri; iki haftada bir ya da haftada bir olacak şekilde düşürmüştü.

"Sıkılmadın mı şu soruyu sormaktan? Hep aynı şeyler oluyor Jongin." Hyunjin göz devirip konuştuğunda, Jongin ellerini birleştirip dirseklerini masaya yaslamış ve hafifçe öne doğru yönelmişti.

"Bu hafta bir şeyler olmuşa benziyor."

"O ne demek?"

"Kulağıma bir şeyler çalınmış olabilir."

"Neyden bahsediyorsun Jongin?"

"Belki de sen açıklamak istersin Hyunjin?" Hyunjin sinirle saçlarını karıştırdı.

"Neyden bahsettiğini anlamıyorum ki açıklayayım?" Jongin bir süre gözlerini kapattı ve geriye yaslanarak konuştu.

"Annen aradı, dün. Bilgisayardan birine hediye almışsın sanırım Hyunjin. Yazdığın not da baya samimiymiş."

"Şu kadın sıkılmadı bir şeyleri kurcalamaktan yahu!" Hyunjin yavaş yavaş gerilmişti.

"Bir ilişkin olduğundan neden bahsetmedin?"

"Bilmem onu da kafamda kurduğumu sanarsın sen."

"Hyunjin o konuda daha ne kadar özür dilemem lazım?!" Jongin bir doktor olarak zamanında büyük bir hata yapmıştı. Özellikle bir psikiyatrist olarak yanlış tespitte bulunmuş ve Hyunjin'in güvenini kırmıştı. Fakat bunun içinde kendince sebepleri vardı.

"Bilmem? Hayatımda biri var dediğimde inanman için çocuğu buraya getirdim ve çocuk resmen benden kaçtı!" Jongin derince bir iç çekti.

"Hyunjin evet bu yanlıştı ama sen öyle algılamam için her şeyi yaptın neredeyse. Bunca zaman sen ne dediysen inandım ve bu hayatta annenden bile daha yakınsın bana. Bundan dolayı dürüst olman gerekiyor şu an. Önemli bir konu bu."

"Çokta önemli değil. Normal bir ilişki işte."

"Pekala ne zaman anlatmak istersen o zaman anlat Jinnie." Jongin pes ettiğinde Hyunjin bir miktar alınmıştı. Normalde Jongin sürekli onu sıkıştırırdı ama şu an sanki hiç ilgilenmiyor gibiydi.

"Şöyle davranıp beni boğuyorsun Jongin." Normalde bir hasta-doktor ilişkisinde asla böyle bir iletişim tarzı kullanılmazdı çünkü hastaların üzerinde kalan etki ve düşünce iletişimde oldukça önem arz ederdi. Bundan dolayı doktorlar da her zaman hastayı teşvik etmeye yönelik ya kibar ya da sert olmayacak bir şekilde katı davranırlardı. Jongin, Hyunjin'i on yıldır tanıyordu ve Hyunjin'in düşünce sistemini çok iyi biliyordu. Ona arkadaşça davranması doktor-hasta ilişkilerini etkilemiyor, tam tersi terapilerde Hyunjin'in bundan memnun kalmasını sağlıyordu. O yüzden aralarındaki iletişimin samimiyet boyutunda, hiçbir sıkıntı yoktu.

"Ben bir şey yapmadım, Hyunjin. Bazen yediğin yemeği beğenmemenle ilgili bile tonlarca şey anlatırsın bana ve şu an ilişkini anlatmaman biraz önemli ve üzücü."

"Tamam anlatıyorum ama bundan daha bahsetmeyelim." Hyunjin gergindi, ne kadar Jongin'in samimiyetine güvense de diğer sefer ki gibi olmasından korkuyordu. "Adı Lee Felix. Bizim şirkette mühendis kendisi. Üç aydır birlikteyiz."

Jongin bir an duraksadı. Üç ay? Bu Hyunjin ile terapileri sıklaştırdığı zamana tekabül ediyordu. Bu ilişkiye önem vermesi gerektiğini düşündü, Jongin. Çünkü Hyunjin son üç ayda hem çok zayıflamış, hemde davranışlarında ciddi bir değişiklik görülmüştü.

"Üç aydır benden sakladığına inanmıyorum." Jongin, 38 yaşında olmasına rağmen trip atarak tepki verdiğinde Hyunjin küçük bir kahkaha bıraktı.

"Nini şöyle davranma!" Gülmesini kesip devam etti. "Gizli olması daha iyi olabilir diye düşündüm. Özür dilerim."

"Sorun değil canım, devam et Felix nasıl biri?"

"Uzatmayacaktık hani?" Hyunjin tek kaşını kaldırdığında Jongin kaş çattı.

"Sehun'la neler yaptığımı sormayı biliyorsun ama?!" İsyan ettiğinde Hyunjin tekrar güldü.

"O burada mı?"

"Seansta şu an." Hyunjin kafa sallayıp onayladı. Sehun buradaki başka bir doktordu ve Jongin'le olduğu kadar onunla da yakındı. Çünkü Jongin'le evlilerdi.

"Felix.. nasıl desem? O peri gibi. O kadar duru bir güzelliği var ki Jongin. Görsen hayran kalırsın. Gri saçları ve yüzünü kaplayan minik çilleri var. Pembe dudakları her zaman gülümser ve en az ona olduğum kadar o da bana aşık." Hyunjin resmen huzur buluyormuşçasına anlatıyordu. "Onu asansörde gördüm ilk. Kata çıkmak için tuşa basacakken ellerimiz değmişti. Sonrasında ona kafede rastladım ve bu şekilde tanıştık."

Jongin anlar bir şekilde başını salladığında bir yandan Hyunjin'in dikkatini çekmeyecek şekilde notlar karalıyordu. Çünkü Hyunjin bundan nefret ederdi. "Peki kaç yaşında?"

"Benden iki yaş büyük."

"İlişkiniz de baskın taraf o mu?" Jongin şu an düşünüyordu, Felix'in önceki çocuk gibi hayal mi ya da gerçek mi olduğunu. Çünkü Hyunjin önceki ilişkisinde gayet normaldi ama şu an resmen gün geçtikçe değişiyordu.

"Haha neye göre sorduğuna bağlı.." Hyunjin göz kırpıp devam etti. "Ne kadar benden büyük olsa da o biraz görünüşü olsun tavırları olsun daha sakin ve naif. O yüzden ben daha baskın kalıyorum." Kendinden emin bir şekilde kafa sallarken bir yandan da eliyle diğer elinin üstünü kaşıyordu. Jongin'in en iyi bildiği şey varsa o da Hyunjin'in beden diliydi. Kağıda not aldı, baskın taraf Felix. Buradaki baskın taraftan kastı, cinsellikteki alt-üst ilişkisi değil tamamen davranışlardı. Bir ilişki de baskın taraf kimse sözü ya da hareketleriyle sizi ele geçirebilir ve bu da bir çok şey yapmanıza sebep olabilir. Hyunjin son üç ayda yaklaşık 18 kilo vermişti. Bunu durduk yere verdiğinden ise Jongin hiçte emin değildi.

"Sen peki onun hakkında neler düşünüyorsun?" Hyunjin gittikçe geriliyordu. Kapı çalındığında Jongin 'gel' diye seslenmişti. Sehun içeri girerken Hyunjin ayağa fırlayıp ona sarıldı.

"Hunnie iyi ki geldin. Kocan beni çok sıkıştırıyor!" Sehun gülümseyip Hyunjin'in saçlarını karıştırırken onun bu çocuksu hallerini aşırı sevimli buluyordu.

"Ben gideyim, şu dosyayı bırakmak için gelmiştim." Sehun elindeki dosyayı masaya bırakıp çekilirken Hyunjin'e dönmüştü. "Seans bittiğinde yanına uğrarım." Sehun'un lafından sonra Hyunjin onu tutmuş ve ayaklanmıştı.

"Yok yok, sen kal. Bence bugün bu kadar yeter Jongin. Haftaya devam edelim mi?" Jongin ısrar etmeyip kafa salladığında, Hyunjin hızla takım elbisesini düzeltmiş ve çantasını alarak 'Görüşürüz!' diyerek odadan çıkmıştı.

"Özür dilerim böldüm sanırım." Sehun masanın kenarından doğru Jongin'e yaklaşıp kendisine açılan kucağa yerleşince Jongin konuştu.

"Sen gelmesen de devam etmeyecekti zaten."

"Jinnie her gelmesinde daha da zayıflıyor sanki."

"Öyle."

•••

Not not not: fic angstımsı angst olmayan ve Hyunjin'in psikoterapi seanslarını içeriyor.

Oy verip yorum yapmayı unutmayın, hepinizi öptüm mwahh💜
-Jedi

Hepsi Kafamda // HyunLixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin