Hyunjin tanıdık lobiden geçip doktorunun odasına girdiğinde üzerinde bir ağırlık hissetti. Bugün buraya gelmeyi hiç istememişti ama annesinin zoruyla gelmek zorunda kalmıştı. Çok geçmeden Jongin'in kapısına geldiğinde, kapıyı çalmış ve içeri girmişti. Jongin onu görür görmez, görmeye alışık olduğu gülümsemesini kendisine sunduğunda ise Hyunjin, bu seansların hep birbirinin kopyası olduğunu düşünüyordu çünkü her zaman aynı şeyler aynı dakikalarda olurdu.
"Hoşgeldin, Hyunjin."
"Hoşbuldum, Jongin." Jongin konuşmak için ağzını açtığında Hyunjin gelebilecek soruların hepsine alıştığını düşündü.
"Nasılsın bugün?" Beklediği soru geldiğinde ise göz devirdi. Bingo, yine haklı çıkmıştı kendince.
"İyiyim Jongin, sen nasılsın?"
"Emin misin? Yüzün pek öyle söylemiyor." Hyunjin yanıt vermek yerine omuz silktiğinde Jongin ellerini birleştirmiş ve devam etmişti. "Hyunjin, buradayken dürüst davranmalısın diye kaç sefer söyleyeceğim?" Belki de bin kere, diye düşündü Hyunjin ama bunu yapmak istemiyordu ve Jongin bunun çok iyi farkındaydı.
"Biliyorum ama artık sıkıldım. Buraya gelmekten bile sıkıldım. Süreleri de azalttın ve buna hiç gerek yoktu, ben iyiyim." Jongin, Hyunjin'in kaçma isteğini Felix'e yoruyordu. Aslında Jongin her şeyi Felix'e yoruyordu.
"Hazır sevgili yapmışken seni asla salmam Hyunjin!" Esprili bir şekilde söylediğinde Hyunjin 'sevgili' sözcüğünden biraz hoşlandığını hissetmişti. Yine de kapalı kutuyu oynamaya devam etti.
"Öyle ama artık anlatılacak bir şey kalmadı." Jongin tek kaşını kaldırdı.
"Neden?"
"Açıkçası Felix buraya geldiğimi biliyor. Hatta hakkımdaki her şeyi biliyor, Sirenler'i bile. Ama bu durumdan biraz hoşnutsuz." Dediği şeyle Jongin kafa salladı.
"Tam olarak hangi kısımdan hoşnut olmuyor?" Hyunjin bir süre durup ellerine baktı.
"Onu sana anlatmamı istemiyor." Felix, Hyunjin'e her şeyi sormuştu ve sonucunda oldukça sinirlenmişti. Ona Hyunjin'in eski ilişkisini hatırlatmış, kendilerinin sonunun da öyle olacağını söylemişti. Hyunjin ise o travmayı tekrar atlatabileceğini pek düşünmüyordu. Bu yüzden Felix'i kaybetmemeye oynamak, onun daha fazla işine geliyordu.
"Neden peki? İstemeden kötü bir şey mi yaptım?" Hyunjin başını iki yana salladı.
"Biz hep ilişkimizi gizli tuttuk ve birilerinin ilişkimize dair detayları öğrenmesinden utanıyor olmalı." Hyunjin hızlı bir yalanla geçiştirdiğinde pek başarılı olmamıştı.
"Hyunjin bu odada konuşulanlar aramızda kalır, biliyorsun. Bu yüzden sen anlatmak istersen her zaman açığım." Hyunjin gülümseyerek kafa salladı ama bu konuda oldukça çekingendi.
"Biliyorum Nini ama Felix'i de üzemem." Jongin gülümseyerek yerinden kalkmış Hyunjin'in karşısındaki koltuğa yerleşmişti. Eğilip onun ellerini elleri arasına aldığında Hyunjin, bu hareketinden oldukça destek almıştı. Jongin'in kendisine yaklaşımını seviyordu ve Felix'in aksine o Jongin'e güveniyordu bu sefer. "Nini kafam çok karışık. Ne yapacağım ben?"
Jongin bir an duraksadı ve dediği şeyi anlamaya çalıştı. Hyunjin gerçekten üzgün görünüyordu. "Ne oldu Jinnie?"
Hyunjin kafasını doğrultup Jongin'e baktı. "Felix her şeyi bilmesine rağmen hala yanımda ve bu beni korkutuyor. En ufak hatamda bunu koz olarak kullanıp ayrılacağından korkuyorum. Neden ben Jongin? Dünyada o kadar insan varken ben neden böyleyim?" Yavaş yavaş gözleri dolduğunda Jongin, Hyunjin'in ellerini sıkıp konuşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hepsi Kafamda // HyunLix
Fanfiction[Tamamlandı] Hepsi kafamda oldu Bana bakmadın, beni görmedin Parmak uçlarımız değerken Biliyorum pek bi' şey hissetmedin, olsun -angst-