16

399 51 58
                                    

Yeonjun, yatağında diğer tarafa doğru dönmüş, bir türlü uyuyamıyor olmanın getirdiği öfkeyle derin bir nefes vermişti. Birkaç gündür durum böyleydi, ne kadar uğraşırsa uğraşsın günde iki saatten fazla uyuyamıyordu.

Yattığı yatakta doğrulup başını aynaya çevirmiş ve kendisine bakmıştı. Göz altları fazla ağlamaktan şişmiş ve morarmıştı. Ten rengi solmuştu ve biraz da kilo vermişti. Olanları kabullenmek kimse için olmayacağı gibi onun için de hiç kolay değildi.

Sadece acı çekiyordu.

Yanında duran telefonu çaldığında Yeonjun irkilerek kendine gelmiş ve bakışlarını yansımasından çekip telefona sabitlemişti. Bilmediği bir numara arıyordu. Telefona bir süre boş bir şekilde baktıktan sonra eline almış, açıp kulağına götürmüştü.

"Kimsiniz?"

"Ben M.P.A.D.'den arıyorum. Yönetici Lee Minho."

Yeonjun derin bir nefes verip gözlerinden istemsizce akan birkaç damla yaşı silmiş ve dudaklarını birbirine bastırmıştı. Ne için aradıklarını tahmin edebiliyordu.

"Sizi dinliyorum."

"Kayıplarınız için kendim ve dernek adına üzgün olduğumu belirtmek isterim. Cenaze törenleri dernek tarafından üstlenecek."

"Evet, bunları biliyorum. Teşekkür ederim."

"Sizi aramamdaki asıl sebebe gelecek olursam... Şehir artık tamamen güvenli. İçindeki her şey değiştirildi. Cesetler kaldırıldı."

Yeonjun gözlerini kapatmış, ancak şehrin kan gölüne dönmüş görüntüsü gözlerinin önüne geldiğinde hızla tekrardan açmıştı. Etrafa dağılmış cesetler, kemikler, kopmuş beden parçaları ve her tarafa yayılmış kanın görüntüsünü hatırlamak midesinin bulanmasına sebep olmuştu.

"Ancak sizden bir isteğim var."

"Dinliyorum."

"Ölenlerin kimliklerinin teşhis edilmesi için yardımınız gerekli. Bize yardımı dokunabilecek kişilere ulaştık ancak hâlâ teşhis edemediğimiz birkaç tane kaldı. Yardım etmeniz zorunlu değil tabii ancak ederseniz minnettar kalırım. Kabul edecek olursanız lütfen herhangi bir zamanda gelmekten çekinmeyin."

"Düşüneceğim. Eğer başka bir şey yoksa..."

"Hayır, yok. İyi günler Bay Choi."

Yeonjun aynı şekilde cevap verdikten sonra telefonu kapatmış ve kenara koymuştu. Yüzünü avuçlarına gizlerken şehrin görüntüsünü aklından silmeye çalışıyordu.

Beomgyu'nun kanlar içindeki görüntüsünü aklından silmeye çalışıyordu.

Gözlerinden hızla akan yaşları silmeye çabalamadan ayağa kalkmış ve gözlerindeki buğunun izin verdiği kadar hızlı yürüyerek odadan çıkmıştı. Beomgyu'ya ihtiyacı vardı. Ona sarılmaya ve kokusunu içine çekmeye ihtiyacı vardı.

Adımlarını Beomgyu'nun odasının önüne geldiğinde durdurmuş ve elini kapı koluna götürmüştü. Sessiz olmaya çalışıp içeri baktığında ise yüzünde bir tebessüm oluşmuştu. İşte onun için bu kadar kolaydı unutmak. Yatağında uzanıp hareketsiz bir şekilde tavanı izleyen Beomgyu'yu görmek, tüm hüznünü almıştı.

"Yeon, gel. Orada dikilip durma. Bu sikik serum kaşındırıyor."

Beomgyu mızmızlanarak elini kolunda açılan damar yoluna götürmüş ve dudaklarını büzmüştü. Bir hafta önce ambulans tam zamanında yetişmiş olmasaydı Yeonjun bu anın hayalini kurmakla yetinirdi belki de.

Silent People (BeomJun) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin