Bölüm 44: Sır

2K 144 5
                                    

    Yazarın Notu: Bu bölüm de @burakc6 için gelsin.

    Sizi seviyorum.

    İyi okumalar.

----------

    "Yani? Şimdi ne olacak?" Kaplaması dökülmüş eski çalışma masasının üstüne oturmuştu. Her zaman yaptığı gibi aşağı uzattığı küçük ayaklarını sallıyordu. Kemal'in dediklerini anlatmıştım ona. Bir yandan da Cemre meselesini onunla paylaşmadığım için içim içimi kemiriyordu. Bilmeye hakkı vardı ama üzülürdü. Olayda ben suçsuz olsam bile, onu durduramadığım için kızardı. Peki kızmasa daha mı kötü olurdu? Ya kızmasa ve sadece gitse? Benden uzaklaşsa, benimle bir daha asla konuşmasa?

    Böyle bir riski göze alamazdım ki. Onu seviyordum. Ve onun iyiliği için, bunu anlatmayacaktım.

    "Kötü bir şey olmayacak. Onu alıştıracağız." Kolunu okşadım. Yanına oturduğumda kafasını omzuma koydu. Onu sıkıca sardığımda hala korktuğunu hissetmiştim.

    "Seni asla bırakmam."

----------

    Karalama defterime uzun zamandır bir şeyler çizmemiştim. Ve ne zaman çaresiz hissetsem çizerdim. Bu yüzden bir şeyler karalamıştım. Çizdiğim şeyin zombiler olduğunu fark edince defteri yere attım ve odamdan çıkıp Turgut'un odasına doğru gittim. Şu hainin kim olduğuyla ilgili yeni bir şey var mıydı, merak ediyordum.

    "Nelerle uğraşıyorsun?"

    "Sana ne bundan?"

    "Halkımızın iyiliği için, başkanımız ne yaptığını kontrol etmem gerek, değil mi?" Bu cümlemden sonra kafasını incelediği kağıtlardan kaldırıp donuk bir ifadeyke yüzüme baktı.

    "Umarım Bora öldü diye her şeyin bittiğini sanmıyorsundur. Sen ve takımın, burada hala istenmiyorsunuz." dedi. Aklıma yine Cemre gelince yüzümü buruşturdum.

    "Ben pek öyle sanmıyorum." dedim. Turgut bu dediğimden sonra gözlerini gözlerime dikti ve ifademi inceledi.

    "Umarım Cemre yine ortalığı karıştırmamıştır."

    Ne-nasıl... Nereden anlamıştı?

    "O mu söyledi bunu sana?" diye çıkıştım. Kafasını iki yana salladı. Derin bir nefes verdi.

    "Cemre yine ortalığı karıştırmış." Masasına doğru hızla ilerledim. Bu şeyi kimsenin bilmesini istemiyordum. Başkası görmüş ve anlatmış olabilirdi. Özgür'ün kulağına gidebilirdi.

    "Nereden biliyorsun?"

    "Çünkü yüzünden belli. Ayrıca, Cemre bunu daha önce de yaptı." Elimi masaya vurdum. İrkildi.

    "Nasıl yani? Neyi yaptı? Her şeyi anlat."

    Birkaç kere ofladıktan sonra sandalyesini bana döndürdü ve ellerini karnının üstünde birleştirdi. Boğazını temizleyip konuşmaya başladı:

    "O kız tam bir bela makinesi. Batuhan'la Caner'in kardeş olmalarına rağmen neden kavgalı olduğunu biliyor musun?" Kafamı hayır anlamında salladığımda devam etti: "Çünkü Cemre siz gelmeden birkaç ay önce onları birbirine düşürdü. Caner ona deliler gibi aşıktı. Ya da hayranlık. Sonuçta kız polis. Güzel de. Ne dersen de işte. Ama biliyorsun, o bir çocuktu ve Cemre bir süre sonra kendisi için daha olgun birini isteyince Batuhan'a yaklaştı. Cemre ile kardeşinin arasında olanları öylesine bir eğlence sanan Batuhan, Caner'i umursamadan Cemre'yle yattı, hem de birkaç kere. Ve bunu öğrenen Caner öyle sinirlendi ki Batuhan'ın boğazına yapıştı. Batuhan ona karşılık vermek istemediği için neredeyse ölecekti. Zor tutmuştuk. Bora onların ikisini de cezalandırmıştı. Ama elbette ki Cemre normal hayatına devam etti."

    Her şey şimdi yavaş yavaş yerine oturuyordu. Kardeşlerin küs olması, Cemre seçimlerden sonra bana anlaşmayı sorduğunda Caner'in ne anlaşması olduğunu sorması... Her şeyin suçlusu Cemre'ydi.

    "Benimle Cemre arasında bir şeyler geçtiğini asla ama asla, kimseye söylemeyeceksin. Anladın mı?"

    "Neden? Küçük kız arkadaşın mı üzülür yoksa?" Yakasına yapıştım ve onu sertçe sandalyesinden kaldırıp duvara ittim.

    "Ondan asla bahsetme!" Tekrar ittiğimde bağırıyordum. "Asla dedim. Söylemeyeceksin!"

    Kıkırdamaya başladığında böyle bir durumda nasıl gülebildiğine şaşırıp geriledim. Ellerimi gevşettim. Gülümsedi. Dudakları eski yerine geri dönerken yumuşak ses tonuyla konuştu:

    "Küçük şartlarla sırrını saklayabilirim."

Salgın: SavaşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin