四十一

355 28 16
                                    

Birkaç hafta sonra polis Jongin'i arayarak yeterince kanıt bulamadıklarını, suçlamaların düşürüldüğünü söylemişti.

Bu Jongin'in hiç hoşuna gitmemişti. Kyungsoo sürünmesini istiyordu ve Kyungsoo'nun da hoşuna gitmeyeceğinden emindi.

Jongin her geçen gün daha da kötü oluyor ve zayıflıyordu. Son birkaç gündür birkaç lokma ekmek dışında hiçbir şey yememişti, su içerek hayatta kalıyordu.

Kapısı çalındığında yan komşusunun geldiğini düşündü. Muhtemelen geçirdiği sinir krizleri sırasında çıkardığı gürültüden rahatsız oldukları için gelmişti.

Kapıyı açtığında karşılaştığı kişiyle şok oldu. Komşusu falan gelmemişti.

Gelen kişi Kyungsoo'ydu.

Jongin'in kalbi hızlı bir şekilde atıyordu. Suçlamaların düşürüldüğüne sinirlenmiş ve o yüzden gelmiş olmalıydı, en azından Jongin öyle düşünüyordu. Ama Kyungsoo gülümsüyordu.

Jongin dudaklarını birbirine bastırdı ve kendine gelmeye çalıştı. Şimdi gözlerinin odağı Kyungsoo'nun dudaklarıydı. Gözlerini onlardan ayırmıyor, sadece dudaklarına bakıyordu. Onu öpmeyi özlemişti.

Dudaklarını dudaklarının üstünde hissetmeyi. Dillerinin aşkla dans etmesini. Kyungsoo'nun bir kedicik gibi alt dudağını ısırmasını.

Jongin'in kalbi göğsünden çıkmak üzereydi.

"Merhaba." Kyungsoo'nun yumuşak sesini duyduğunda gözlerini dudaklarından gözlerine çıkardı. Kyungsoo da mutlu gözüküyordu.

Jongin cevap veremedi çünkü hala şok geçiriyordu.

"İçeri girebilir miyim?"

Ne dediğini duyduğunda evin pisliğini düşündü. Her yer her yerdeydi ve Kyungsoo'nun bu pisliği görmesini istemiyordu, ama gitmesini de istemiyordu. Çekingen bir şekilde başını sallayıp kenara kaydı ve Kyungsoo'nun içeri geçmesi için kapıyı tamamıyla açtı.

Evi kendisi gibi bok gibi kokuyordu ve Kyungsoo buna rağmen hiç yüzünü ekşitmemiş ya da şikayetlenmemişti.

Jongin kapıyı kapatmış ve Kyungsoo'ya bakmıştı. Bakışları kesişince gözlerini hemen ellerine indirmiş ve elleriyle oynamaya başlamıştı.

"Evin pek iyi durumda değil gibi." Kyungsoo hafifçe kıkırdayınca gözlerini hızla ona çevirdi ve gülüşünü izledi. Gülüşünü bile özlemişti.

Bu adam hakkında her şeyi özlemişti.

Kyungsoo çantasını mutfak tezgahına koyup evi inceledi. "Halledemeyeceğim bir şey değil ama." Kazağının kollarını sıyırıp yerdeki çöpleri toplamaya başladı. Jongin'se hala onu şaşkınlıkla izlemeye devam ediyordu.

Kyungsoo iki saat içinde tüm evi toparlayıp temizlemişti. Jongin ne diyeceğini bilmediği için kenardan onu çekingen bir şekilde izlemişti. Ondan utanıyordu, konuşamayacak hale gelmişti.

Kyungsoo gülümseyerek etrafa baktı ve Jongin'e döndü. "Sana banyo yaptırmamı ister misin?"

Jongin'in kalbi durdu. Başını hızla salladı ve ona yavru bir köpecik gibi baktı. Kyungsoo'yu takip ederek beraber banyoya girdiler ve Kyungsoo küveti doldurmaya başladı.

Jongin'e yaklaştı ve "Dokunabilir miyim?" dedi. Jongin hevesli bir şekilde başını salladı. Dokunuşlarını bedeninde hissetmeyi özlemişti.

Kyungsoo hafifçe göğsüne dokunup üstündeki tişörtü nazik bir şekilde çıkarttığında bile gözlerini ondan ayırmamıştı. Güzelliğinden hiçbir şey eksilmemişti, hatta daha da güzelleşmişti. Kendini kötü hissediyordu çünkü şu an bok gibiydi.

psycho (texting)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin