Keyifli Okumalar Dilerim✨
Odanın dışarısından gelen seslere uyandığımda, tüm bedenimin uyuştuğunu hissediyordum. Olduğum yere baktığımda öylece yere bırakıldığımı gördüm. Başımı tutarak yattığım soğuk zeminden destek alarak doğrulmaya çalıştığımda bileğime değen soğuklukla ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Sağ bileğime ince kelepçe şeklinde üzerinde küçük yeşil bir ışığın yandığı demir bir bileklik takıldığını gördüm. Beni bayılttıklarında takmış olmalıydılar. Ama ne işe yarıyordu bu? Neden takmışlardı? Bileğimden çıkartmaya çalışıyordum ancak daha sert bir alete ihtiyacım vardı.
Yattığım yerden kalkıp üzerimdeki kıyafetlere çeki düzen verdikten sonra gözlerimi odanın içerisinde gezdirdiğimde, her şeyin aynı yerinde olduğunu gördüm. Elimi bilekliğin üzerinden çekip, bileklikle ilgilenmeyi sonraya bırakıp bayıltılmadan önce gördüklerimi düşünmeye çalıştım. Diğer insanlarda benim gibi odaların da tutuluyorlardı. Kaç insan vardı? Toplu katliam yapıyormuşçasına bu kadar insanı kaçırmışlardı. Amaçları neydi? Sadece ben değildim, birçok insan vardı ve nasıl bu kadar fazla insan kaçırmış olabilirlerdi?
Sadece sorular vardı ama hiçbirinin cevabı bende yoktu. Bacağına tekme attığım uzaylı beni bayıltmış olmalı hemen arkamdan o geliyordu. Ve bende yan odamda yatan adam gibi öylece yere bırakılmıştım. Bizden bir şeyler saklıyorlar, görmemizi de istemiyorlardı.
Dışarıdan gelen seslerin arttığını duyduğum anda önümdeki cam duvara hızlı adımlarla gidip kulağımı dayayıp dışarıyı dinlemeye çalıştım. Bir hareketlenme vardı, koşuşturmalar ve sesler geliyordu ama kimse konuşmuyor gibiydi. Neler oluyordu? Bir anda içinde bulunduğumuz uzay gemisinin -sanırsam Nolgi denen uzaylı adının Zomia olduğunu söylemişti- sallantı ile durduğunu hissettim.
Ne yani, gelmiş miydik? Nereye? Dünyadan uzaklaşmış olamazdık. Bu kadar kısa sürede dünyadan çok uzağa gitmiş olamazdık.Ya dünyayı yok etmek istiyorlarsa? İçindeki tüm insanları, bizleri öldürmek istiyorlarsa? Kötü düşünmek istemeyip her şeyi en kötü şekilde düşünüyordum.
Bu kapı açıldığında ne ile karşılaşacağımı, nasıl kurtulacağımı bilmiyordum. Cama iyice yaklaşıp sesleri dinlemeye çalıştığımda mekanik bir şekilde açılan kapı sesleri ve bağıran insanların seslerini duyuyordum. Diğer insanlar odalarından çıkartılıyordular yani bu demek oluyor ki varmak istedikleri yere ulaşmıştık. Ben dışarıyı dinlemeye devam ederken bu kez de mekanik bir sesle sağ tarafımda duran kapım açıldı.
Arkaya doğru adım atarak kaçabilme umudu ile onlardan uzaklaştım. Diğer herkesi odalarından çıkartmış olmalıydılar ve sıra bendeydi, beni alacaklardı. Odaya lacivert üniformalı, iki uzaylı girdiğinde onlara tüm öfkem ile bakıyordum. Üzerine giydiği asker üniformalı uzaylı tam karşımda durmuş, gözlerimin içine bakıyordu. Diğerlerinin gözleri gibi siyah değil açık mavi renkli gözlere sahipti ve diğerlerine göre çok daha kalıplıydı. Cam gibi parlak mavi gözlerini üzerime dikmiş, sert bir ifadeyle bana bakıyordu. Bense hala üzerinde ki kıyafetleri inceliyordum, bizim kıyafetlerimize nasıl bu kadar benzeyebilirdi? Onu incelemeyi sürdürürken gözüm bileğinde duran demir bilekliğe takıldı, benim bileğimdekine çok benzeyen bileklik onda da vardı. Ne işe yarıyordu?
Karşımda duran dik bir şekilde bakmaya devam eden uzaylının bana doğru hareketlendiğini gördüğümde hızlıca arkamda bulunan yatağın üzerindeki yastığı elime aldığım gibi ona fırlatıp onu yavaşlatmaya çalıştım, diğerinin de bana doğru gelmeye başladığını gördüğümde ayağımda bulunan ayakkabıları çabucak çıkartıp, ikisine birden fırlatıp onları bir saniye de olsa sersemletebilmiştim. Sesli bir çığlık atarak bu bir saniyeden faydalanıp aralarından koşarak kaçıp kapıdan dışarı atmıştım kendimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKARD
Science FictionIşıltılı gezegenin ışığı sönüyordu. Gezegen yavaş yavaş yıkılıyor, parçalanıyor, ölüyordu.. Gezegen de yaşayan varlıklar bir umut bekliyorlardı. Yaşamayabilmeleri için bir umut ışığı. Bir ruh. ☽