Bölüm 2

648 5 14
                                    


Artık o küçük kız yoktu, bana öğrettiği gibi hayat derslerine onsuz devam edecektim. Ama  tek fark büyüyerek..

Yağmur git gide hızlanmıştı. Yağmurluğumu giyip dışarı çıktım tam başımı kaldıracaktım ki birden gök gürlemeye başladı. Şimşekler çakıyor ve  yağmur bir hışımla yağıyordu. Sanki Gökyüzü bana kızgındı, sanki Gökyüzü benimle küsmüştü. Bir anda kendime engel olamadım duvara tutunarak ağlamaya başladım. Canım çok yanıyordu, kendime bile daha itiraf edemiyordum kandırıldığımı, salak yerine konulduğumu. Ne kadar süre burada ağladığımı hatırlamıyorum dahi hava aydınlanmaya başladıktan sonra eve doğru yürümeye başladım. ''Artık düşünmek yoktu, ağladın bitti gitti Asuman unutma sen ağladıkça daha da güçleniyorsun'' hiçbir zaman ağlamaktan çekinmedim ya da ağlamayı güçsüzlük olarak görmedim, aksine ağladıkça her defasında inadına güçlendim, her defasında daha da iyi hissettim. Ama, ama bu çok başkaydı bir daha güçlü kalkar mıyım bilmem ama bir daha bu kadar çok çaresiz ve kimsesiz hissetmem. Kendime bunları hatırlatarak eve geldim. Eve girdiğim an telefonum çalmaya başladı.

Ayça arıyor...

''Kızım bu telefonlar niye açılmıyor?''

''Her şey bitti maymun gözünü açtı.''

''Ne? benim hiçbir ilgim yok açıklayabilirim.''

''Anlamıyorum seni, Kaya ile ayrıldık diyorum.''

''Nasıl oldu ?''

''Kaya gerçek Kaya değilmiş.''

Hayatımda hiçbir cümleyi bu kadar acı verici bir şekilde söylememiştim, çok utanıyordum.

''O ne demek şimdi? Neyse dur hemen yanına geliyorum.''

''Tamam.''

Ayça gelinceye kadar, üstümdekilerden kurtulup pijamalarımı giydim. Artık çok kararlıydım. Bu olay yaşanmamıştı, ben Gökyüzümü temizlemek için çabalayacaktım.  Belki hata yapıyordum içimdeki öfkeyi, nefreti yüzüne söylemem lazımdı içimde bastırmam lazım değil belki, telefonda dahi hiçbir şey söyleyememiştim ağlamaktan ama nedenini bilmediğim bir şekilde içimi tuhaf bir huzur kaplamıştı huzurlu hissediyordum. Belki yalansız hayatımı yalan dolu birine açtığım içindir bunun ağır yükü beni hafifletmiştir, içim her ne kadar garip bir huzur ile dolu olursa olsun dışım tam tersiydi ağlamaktan şişmiş gözlerim, sapsarı yüzüm ve yorgun bedenim. Gözlerim günlüğümü aradı. Fakat ne yazacaktım ki ''Sevgili günlük, ben bugün kandırıldım. Sende salak olduğumu düşünüyorsun değil mi?'' bunu mu yazacaktım. En iyisi içimden geçenleri yazıp rahatlamaktı. 

''Bakmadığın yüzüme, istemediğin ellerime her gün ben bakıp tutuyordum. 

Artık bakmanın bir önemi yok.

Sen sadece yine gelme, gelme ki ben kendime bakabileyim...''

Kapı çalıyordu sanırım Ayça gelmişti. Kapıya doğru yürüdüm, kapıyı açar açmaz boynuma sarıldı.

''Özür dilerim.''

''Seninle ne ilgisi var bunun?''

''Ben aklına kattım yalan söylediğini.''

''Ben zaten hissediyordum, her neyse içeri gel artık üşüdüm kapının önünde.''

İçeri geçtikten sonra mutfağa doğru yöneldim ''Kahve yapmamı ister misin?''

''Olur, börek, kısır falan da yap güne geldim ya ben ,ne kahvesi gel buraya anlat.

Kendime engel olamadım güldüm.

Mutluluk OyunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin