⭑9⭑

156 33 25
                                    

Büyük olan kendisi önde yavaş adımlarla elinden tutmuş olduğu küçüğünü arkasından sürükleyerek götürüyordu. Küçüğü ise uysal adımlarla büyüğüne eşlik ediyordu. Nereye gittiklerini henüz anlamamıştı ama bu küçük için sorun değildi. Changbin nereye giderse adımları onun için her zaman hazırdı. Birbirlerine ait olduktan sonra değişen bir şey olmamıştı. Sadece birbirlerine karşı yaklaşımları daha cesur, korkusuz, rahat ve tutku dolu olmuştu. Karşılıklı olan duyguları birbirlerine olan çekinceyi tamamen ortadan kaldırmıştı.

Yaz mevsimine geçiş olduğundan dolayı hava ılıktı. Huzur verici bir sakinliği vardı gecenin. Felix gittikleri yerin yolunu tanımasıyla duraksadı. Changbin küçüğün duraksamasıyla arkasına döndü ne olduğunu sorarcasına;

- Nereye gidiyoruz Changbin?

- Uzun zamandır gitmediğimiz bir yere.

dedi ve devam etti yürümeye. Emin olmak için sorduğu sorudan tatmin olduğu cevabı alınca elini sıkılaştırıp, adımlarını sıklaştırdı küçük olan. Tanıdık sokağa girmeleriyle ikiside aynı anda durdular. Dolunayın yansıttığı aydınlıkta birbirlerine baktıktan sonra hedefleri olan yere doğru yürüdüler. Her şeyin başladığı yere. Harabe evin önüne gelince ikiside derin bir nefes alarak içeri girdi sessizce ve yavaşça. İçeri girdiklerinde Changbin ilk olarak meşaleyi yakarak etrafın aydınlanmasını sağlamıştı. Felix'in ise etraf aydınlanır aydınlanmaz farkettiği ilk şey ise piyanonun tamir olmasıydı. Gülümseyerek küçük memnun bir kıkırtı bıraktı ortama. Changbin ise küçüğünün mutluluğunu görmesiyle rahat bir nefes bıraktı ortama. Sonrasında Felix Changbin'in ellerini bırakarak oturdu uzun zamandır oturmadığı taburesine ve dokundurdu parmaklarını ikinci ait olan yere.. Çalmaya başlamadan önce gergince siyahlıya baktı.

- Seni çalarken dinlemeyi özlediğimi fark ettim.

- İnan ben daha çok.

Ve sonrası tuşlardan gelen melodik sesler.. İlk başta yavaş ve hafif bir tınıyla başlasada ilerleyen dakikalarda özlemin verdiği ağırlığın daha ağır basmasıyla yükselmişti tuşlardan çıkan sesler. Ne kadar zamandır çaldığımı bilmediği piyanosunu sandığından daha çok özlediğini fark etmişti. Çünkü hiç bu kadar çok ara vermemişti. Bitirdiğinde aklına gelen şeyle istek dolu gözlerini Changbin'e çevirmiş, büyüğü ise anında;

- Sakın, aklından bile geçirme. Bunu yapabileceğimi sanmıyorum.

- Birlikte çalsak bile mi?

Küçüğünün fısıltıyla çıkan sözlerine karşı gelmek istesede, kendisini küçüğünün kucağına otururken bulmuştu. Küçüğü ise, kafasını sırtına yaslayıp, elini büyüğünün sararak heyecanını bastırmaya çalıştı. Gözlerini kapatıp, anın tadını çıkarmaya başladı. Seo Changbin'in dokunduğu tuşlardan çıkan melodik sesler ruhunu titretiyordu. Kesinlikle dahi olmanın hakkını fazlasıyla veriyordu. Kısa ama etkili olan bir parçayı çalmayı bitirince titrek bir nefes verdi küçük olan. Çalmaya devam etmesini istiyordu ama şansını zorlamaması gerektiğini biliyordu. Changbin'in piyanodan başka ilgi alanını öğrenmek istediğinde ise hep geçiştirmesi keşfetmesine hiçbir zaman yardımcı olmuyordu. Büyüğü hakkında çözemediği tek şey buydu. Hayallerinin ne olduğunu, ne yapmak istediğini hâlâ henüz bilmiyordu.
Changbin, meşaleyi Felix'e tutması için uzattığında küçük olan düşüncelerinde boğulmaktan hangi ara kalkıp gittiğini fark etmemişti bile. Anlamaz gözlerle elinden meşaleyi aldığında, Changbin'in piyanonun altına eğilip ismini kazıdığı yere baktığını görmesiyle anında meşaleyi isminin kazıdığı yere doğru tutup aydınlanmasını sağladı. Changbin ismini yaklaşık yarım saniyelik bir süre kadar izlemenin ardından cebinden çıkardığı çakısıyla isminin yanına başka bir şeyler kazımaya başladı. Felix merakını bastırarak büyüğünün işi bitesiye kadar meşaleyi tutmaya devam etti. Changbin işi bitince geri çekilerek;

-dea | -changlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin