⭑5⭑

176 34 7
                                    

İçeri gireli neredeyse yarım saat olmuştu ve hâlâ ikiside tek kelime etmemişti. Siyahlı olan küçüğün kafasında onlarca sorunun geçtiğini ve açıklaması için kendisini beklediğini biliyordu. Eve geldiğinden beri eğdiği kafasını kaldırıp Felix'e baktığında dikkatle kendisine baktığını görmesiyle derin bir iç çekti.

- Eğer hâlâ hazır değilsen bekleyeceğimi biliyorsun.

Küçüğün anlayış dolu bu sözleri üzerine siyahlı rahat bir nefes vererek rahatladı. Küçüğünün bu anlayışlı yaklaşımına hayrandı.Gün geçtikçe onun hakkında hayran olduğu şeylerin fazlalaştığını hissetti. Bunları düşünürken rahatlamasıyla o âna kadar gergin olduğunu fark etmemişti. Ayağa kalkıp salonun köşesindeki boşluğa doğru ilerledi. Salonun boş köşesini elleri cebinde izlemeye başladı Changbin. Sarılının arkasından gelişini hissettikten sonra;

- Beni tanıyor musun Felix?

- Çaldığım piyanonun sahibisin ve şu anda baktığımız boşluk o piyanoya ait.

- Piyanonu geri almamdan korkmuyor musun peki?

- Sahibi sen olduğuna göre korkmuyorum artık.

- Neden? Sana kıyamayacağımı falan mı düşünüyorsun?

- Seo Changbin.. Müziğe tahammülünün kalmadığını biliyorum.

- Beni ne kadar tanıyor olabilirsin ki?

- Yıllar önce ailesiyle birlikte kayıplara karışan dâhi piyanistsin sen.

Felix'in son söylediği bu sözler Changbin'i anne ve babasını son gördüğü güne götürmüştü.

Doğuştan gelen yeteneğiyle ve annesinin bunu fark etmesiyle küçük yaşta piyano eğitimi almış, katıldığı yarışmada birinci olarak 7 yaşında ilk konserini vermenin ödülünü kazanmıştı. Bu kadar kısa zamanda kusursuz bir şekilde piyano çalması sadece dahilerin yapabileceği bir olasılıktı. Ve Seo Changbin o olasılıklardan birisiydi. Fakat bilmedikleri bir şey vardı ki Seo Changbin asla piyanist olmak istememişti. Küçük yaşta hissettiği baskı ve zorunluluk onun piyanodan uzaklaşmasına ve soğumasına sebep olmuştu. Annesinin ve öğretmeninin emeklerinin boşa gitmemesi için ilk konserini verdikten sonra istemediğini dile getirmeyi düşünmüştü fakat küçük yaşına rağmen bu olgunluğu göstermenin sonuçlarını böyle düşünmemişti. Annesinin hükmü geçtiği bu evde babasından hiçbir zaman ilgi görmesede sevgisini garip bir şekilde hissetmişti. Ve aynı zamanda Changbin annesinin sadece kendisine değil babasına da kendi isteklerini yaptırmaya çalıştığının farkındaydı. Dahi olmanın hakkını fazlasıyla veriyordu.
İlk konser dönüşü arabada eve giderlerken piyanoyu istemediğini söylemesiyle başlamıştı kimsesizliği.
"Artık piyano çalmak istemiyorum." demesiyle annesi aniden öfkelenip devam edeceğini ısrarla kabul ettirmeye, babası ise kazaya sebebiyet vermemesi için annesini sakinleştirmeye çalışıyordu. Fakat annesi o kadar çıldırmış bir vaziyetteydi ki kendisine söylenilen hiçbir şeyi duymuyordu. Sinir krizine girmiş bir şekilde arabanın camını yumrukluyordu. Babasının arabayı durdurup hemen inmesinin ardından annesinin de inip tartıştıkları konuyu devam ettirmesini izledi Changbin. Ve aynı zamanda arabanın arka koltuğunda kendisine bile bakmadan iki ayrı yöne gidişlerini.. Bu gidişlerinin geri dönüşü olmadığını o an kabullenmek istemesede anlamıştı. Çok fazla vakit kaybetmeden kendiside arabadan inip evin yolunu tutmuştu, gün akşama dönerken..
O günden beri arabaları asla sevememişti ve o günden beri asla dışarı çıkmamıştı. Her ne kadar aile olarak kayboldukları bilinsede Changbin'in kaybettiği pek çok şey vardı.

- Keşke kaybolan sadece ailem ve ben olsaydım. Ama değil. Çocukluğumu, hayallerimi, umudu ve en önemlisi mutluluğu kaybettim ben. Şimdiye kadar koskoca bir hiçliğin içinde kayıp gittim. Yaşayamadığım şeylerle kayboldum, kendimi bulamadım.

Tekrar boşluğa baktı ve devam etti Changbin.

- Annem ve babam gittiği için asla suçluluk duygusu hissetmedim. Zaten ikiside gitmeye sebep arıyormuş ben sadece gitmek istedikleri yolu açmışım.

Derin bir iç çekti siyahlı. Gülümsedi ve Felix'e dönerek;

- Ama biliyor musun her gün vaktimi bu köşedeki piyanonun önünde geçirdim. Nefretim günden güne çoğalıp taşıyamadığı bir boyuta ulaştığında parçalamaya başladım. Onu parçalarken kendimide parçaladığımın farkında değildim o zamanlar. O yüzden ondan kurtulmak için kimsenin uğramadığı ama senin gittiğin harabe eve bıraktım.

Konuşmasına ara verip sarılı olanın yanına gitti siyahlı;

- Ama sen Felix, piyanomu ve beni iyileştirdin.

- İzin ver seni daha çok iyileştireyim.

- Bu bencillik olur.

- Neden böyle düşünüyorsun?

- Senin hikayen ne Felix?

- Artık sensin.

Changbin küçüğün ellerini tutarak;

- Neden benim için bu kadar çabalıyorsun?

- Kaybolmuş seni bulmaya çalışıyorum.

- Beni bu kadar önemseme.

- Sen nasıl istersen.

Küçüğün son sözünden sonra minik ellerin, ellerini bırakışını izledi siyahlı. Ve daha sonra geri geri gidip yavaşça kapıdan çıkışını.
Her ne kadar arkasından koşup, gitmesini istemediğini söylemek istesede, olduğu yerde kalmış, ayakları harekete geçememişti.
Felix'in gitme sebebinin kendisine zaman vermek olduğunu anlasada, karanlığın gölgesinde süzülüp giden silüete bakarken gözünden düşen bir damla yaşın farkında değildi.

━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━

"Yerini vaktinde terketmeyi bilmek, gerçek olgunluktur. Sadece acizler kalmakta ısrar eder."

-victor hugo-

-dea | -changlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin