0.2

29 2 0
                                    

Hikayeye isim önerebilecek olan var mı? Çünkü ben isim bulmak konusunda cok kötüyüm. Jdkdkkdkd
Önerilerinizi yorum olarak yazabilirsiniz. 😅😊
dönen sandalyesinde otururken herkesin bir işle meşgul olduğunu fark etti ama onun şu an için yapacak bir işi yoktu. masada duran kalemlikten aldığı tükenme kalemi elinde çevirirken sıkıntıdan derin bir şekilde ofladı. canı sıkılıyordu. canı oldukça fazla sıkılıyordu ve buna rağmen şu an yapacak bir işi yoktu. döner sandalyesinde iki tarafa dönüp duruyorken birden masasına koyulan kahveyle durdu. "hiperaktif falan mısın? bir yerinde duramadın sabahtan berri." bıkmışçasına konuşmasına hiçbir şey diyemezdi çünkü son birkaç gündür bu haldeydi. "sıkılıyorum." sadece tek kelime. "yani tamam hiç kimsenin başka insanlar tarafından öldürülmemesi iyi bir şey, ama bu da çok sıkıcı!" yan taraftan-yani adı semihti galiba sürekli unutup duruyordu-gelen ukala gülümseme ve "istediğin yeter ki iş olsun." cümlesiyle sanki başına gelecekleri anlamış gibiydi ama ilk başta anlam veremedi. sonra ise masasına adeta fırlatılan bir dosya yığınıydı. en üstteki dosyaya bakabilmek için başını biraz geriye yatırması gerekmişti. "şaka yapıyorsun?" şokla başını yan tarafa çevirdiğinde ise oldukça ve fazlasıyla ciddi olduğunu fark etmişti. "ya ben bu işi aksiyon sevdiğim için seçtim." dosyaları eliyle gösterirken devam etti. "masa başı iş isteseydim muhasebe falan okurdum."

"iyi yarı yarıya, tamam mı? buna da şikayet etmezsin." dosyaların yarısını kendi masasına koyduktan sonra devam etti. "bu gün bunları bitirmemiz gerekiyor. aksiyona yarın devam edersin jr. holmes." sanırım alışıyorum diye düşündü. onun bu kadar ukala olmasına ilk başta cevap verirdi fakat zihni artık ona karşı antikor üretmiş olmalı ki onun söylediklerini direkt olarak çöp kutusuna atıyor diye düşündü. bakışlarını tekrar önündeki dosyalara çevirdiğinde ise eli hızlı bir şekilde kahvesine gitmiş büyük bir yudum içmiş ve kendi kendine "bunu yapabilirim!" diye mırıldanmıştı. yapabilir miydi? elbette. yapmak zorunda mıydı? kesinlikle. yapmak istiyor muydu? tabiki de hayır!

***

yapması gereken dosyaların yarısını halletmişti kısa bir şekilde yanındakine baktı ondan daha ileride olmak istemsizce mutlu olmasını sağlamıştı. normalde hiç de rekabetçi olmayan karakteri son birkaç yıl içerisinde ölümüne rekabetçi bir hal almıştı ve bu onu şaşırtmıştı. "kahve isteyen?" gelen soruyla beraber bakışlarını masasının köşesindeki kupa mezarlığına çevirdi. bu gün fazla içmişti. "ben! şekersiz olsun ve bir tane de limonlu kek alabilir miyim?" kibarlıktan kim ölmüştü ya da sahte kibarlıktan? onay veren sesi duyduğunda bakışlarını tekrardan önündeki açık bir şekilde bekleyen işlere çevirdi. birkaç saattir hareket etmeyen boynu uyuşmaya ve ağrımaya başlamıştı. boynunu ve parmaklarını esnettikten sonra işlerini yapmaya geri döndü. kısa süre sonra limonlu keki ve kahvesi de masasına gelmişti. kısa bir teşekkürden sonra saatlerdir boş olan midesine limonlu keki kahveyle beraber gönderdi. bu gün akşam yemeğini evde yiyecekti fakat annesiyle babası dün akşam kendi evlerine gitmişlerdi. yolun üzerinden bir şeyler alırım diye düşündü. annesi düzenli yemek yemediği için ona kızıyordu(ve bir de misafirlerin yanında öyle davrandığı için) ki haklıydı. ilk başlarda arada bir yemek yiyebilmek onu zorlasa da zamanla buna da alışmıştı.

***

Dosyayı kaydede bastıktan sonra kendisini rahatlamışlık hissiyle geriye bıraktı. Bu günkü tüm o sıkıcı evrak işlerini halletmişti. Sandalye onun bu hareketiyle biraz geriye giderken birkaç saniye sonra yanındakinin da onunla aynı halde olduğunu gördü. "ben kazandım. Bu gün yemekleri sen ısmarlıyorsun." Yaklaşık bir ya da iki saat önce yanındaki iddiaya girmek istediğini söylemişti ve o da seve seve kabul etmişti. Motive olmasını sağlayacak bir şey arıyordu ve bu teklifi havada kapmıştı. İddiaya girmek istediğine göre ondan daha ileride olmalıydı ama bu onu vazgeçirmek yerine motivasyonunun daha da artmasına neden olmuştu ve işe de yaramıştı. Başını geriye atmış ve yorgunluktan bitmiş olduğunu belli eden sesiyle konuştu. "evet, kaybettim biliyorum. Ne istiyorsun, yemek olarak yani?" gelen mesaj sesiyle geriye doğru gitmiş olan sandalyesini ileriye doğru itti ve masanın üzerindeki telefonu eline aldı. İlk önce bakışları saati bulurken çoktan akşam dokuz olduğunu fark etti. Sonra ise annesinden gelen mesajı okudu. "yemek yedin mi?" arkasından duyduğu sesle onun da sandalyesini kendisi gibi ileri ittiğini fark etti. Mesajı biraz yüksek sesle okuduğu için ona bir şey sorduğunu falan sanmıştı herhalde. "affedersin, ne?" umursamadı. "birazdan yiyeceğim." Yazıp gönderdi. Mesaj kısa sürede mavi tik olduğunu gördüğü zaman telefonu kapatıp eline alıp sandalyesinden kalktı.

bir dedektif hikayesi...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin