0.1

33 4 2
                                    

(yazarken dinlediğim şarkı:P )

olay yeri inceleme cesedin her açıdan fotoğrafını çekerken arabasından inmişti. bakışlarını yeni yeni doğan güneşe ardından kolundaki saate çevirdi. 05:30. ve ardından biraz ilerideki cesede çevirdi bakışlarını. hayatı her zamanki akışında ilerliyordu demek yanlış olmazdı. onun hayatı son 5 yıldır buydu. esen soğuk rüzgar boynuna vurduğu için ceketinin yakalarını havaya kaldırdı. bu haliyle hayranı olduğu dedektife benzetmişti kendisini çarpık bir şekilde gülümsedi ama bu tabi ki de oldukça kısa sürmüştü. normalde de soğuk olan kişiliği daha soğumuştu şu son birkaç yılda çevresindeki insanlar ona hissettirmemeye çalışsalar da belli oluyordu. ama o da bir yerde haklıydı şu birkaç yıl içerisinde hayatında hayal edemeyeceği şekillerde öldürülen insan görmüştü ki bir yerde duygularını istemsiz bir şekilde bastırmaya başlamıştı ve şimdi de bunu durduramıyordu, bir çeşit refleks gibi olmuştu.

birkaç saat önce yağmur yağdığını adeta bağırırcasına çamurlu olan yerlere basarak cesedin yanına doğru ilerlemeye başladı. yanına gelen polis memurunun yüzüne baktığı zaman aklına gelen ilk şey işe yeni başlamış olduğuydu. çünkü yüzünde her ne kadar sakin olmaya çalışsa da saklayamadığı bir dehşet ifadesi saklıydı. hak verdi ister istemez, sonuçta kim sabah kalkıp işe geldiğinde bir ceset görmek isterdi ki? cesede doğru ilerlerken bir yandan da onunla beraber yürüyüp elindeki küçük not defterindeki yazıları okuyan memuru dinliyordu. "üzerinden çıkan kimliğe göre adı mert kaya. 43 yaşında, Marmara Üniversitesi'nde matematik profesörüymüş. cüzdanının içi boşaltılmış sadece kimliği ve okula giriş kartı var. para edebilecek her şey almışlar. büyük ihtimalle hırsızlık cinayeti"

cesedin yanında geldiğinde tüm o fotoğraf işinin bittiğine emin olduktan sonra sordu." durum nedir?" cesedin üzerindeki tam akciğerlere denk gelecek şekilde açılan bıçak yaralarına baktı. sorusunun yanıtlanmasını beklemeden ceketinin cebindeki eldivenleri hızlı bir şekilde eline taktı. cesedin yanında diz çökerek yaralara bakından baktı. fazla mükemmel olan yaralar kaşlarını çatmasına neden oldu. ilk önce gömleğinin bileklerini örten kısmını biraz sıyırarak el bileklerini inceledi ardından aynı işlemi ayak bileklerine yaptıktan sonra bu sefer gömleği yakasını biraz sıyırarak boynuna baktı. aradığını bulmuş olmanın verdiği heyecanla ayağa kalkıp ceketinin iç cebinden küçük deri kaplı not defterini ve kalemini çıkardı. "ne buldun?" gelen soruyla yüzüne kısa bir süre çarpık bir gülümseme yayıldı. bir yandan not alırken bir yandan da anlatıyordu. "katil her kimse kusursuza yakın bir çalışma ortaya çıkardığını söyleyebilirim. tam olarak akciğeri hedef almış iki mükemmel bıçak yarası var. bunları kesinlikle kendinde olan birinde göremezsin. sonuçta kim birisi onu ölümüne bıçaklarken izin verir ki? bir mücadele olurdu ve bu da bıçak yaralarının bu kadar mükemmel olmasını engellerdi. ilk önce boynuna vurarak onu bayıltmış ve ardından iki bıçak darbesiyle işini bitirmiş." not defterinin kapağını kapatıp tekrardan ceketinin iç cebine kalemiyle birlikte yerleştirip karşısındakine döndü. "katil her kimse yakın dövüş sanatları hakkında kesinlikle bir bilgisi var. onu bayıltacağı noktayı çok iyi biliyormuş ve sadece o noktaya vurarak bayılmasını sağlamış." ardından bakışlarını etrafta gezdirdi ve gözüne çarpan tüm güvenlik kameralarını işaret ederek "tam olarak burayı gören tüm güvenlik kameralarının kayıtlarını alın. bakalım onlardan bir şey çıkacak mı?" ardından tam geri dönecekken fark ettiği detayla durdu ve devam etti. "cesedin yanındaki ayak izlerini de inceleyelim, onlar adamımızı bulmamızda bize oldukça yardımcı olacaklar gibi." eldivenleri elinden çıkartıp birbirine geçirip cebine koydu, kesinlikle bu kez çöpe atmayı unutmayacaktı. "adam mı? erkek olduğunu nereden biliyorsun? belki bir kadındı." gelen soruyla meslektaşına baktı. bunu cidden sormuş muydu? cebinden telefonunu çıkardı ve mesaj yazarken "ben bir kadınım ve bunun kadın botunun tabanıyla uzaktan yakından alakası olmadığını anlayabiliyorum. ayrıca sen hiç 45 numara bot giyen bir kadın gördün mü, benim rekorum 42 numara." mesajı attıktan sonra bakışlarını tekrardan ona çevirip "numaranın 45 olduğunu sallamadığıma ize bakarak emin olabilirsin. burası sende ben merkeze geri dönüp adamımızı araştıracağım." dedikten sonra arabasına doğru ilerlemeye başladı. Sherlock Holmes'e öylesine hayran olanlardan değildi, onun gözlem yeteneğine hayrandı ve bu konu hakkında son beş yılda bu dereceye gelecek kadar pratik yapmıştı ve yapmaya da devam etmeliydi, henüz iyi bile sayılmazdı.

bir dedektif hikayesi...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin