00.03

27 2 2
                                    

[CD kaydı]

15.02.2018

Gökyüzü siyaha boyanmıştı ve etrafa hakim olan sükût geceye huzur tohumları ekiyordu. Saat gece yarısını daha yeni geçmişti. Sarı ışıklı lamba genç çocuğun odasını loş bir ortama dönüştürmüştü. Evde hiçbir şeyden çıt çıkmıyordu. Genç çocuk yatağına yatırdığı sevgilisini izlerken gecenin başından beri durup durup yaptığı şeyi yaparak genç kızın yanına eğildi ve önündeki pürüzsüz yanağa uzun bir öpücük bıraktı. Ancak hemen geri çekilmedi. Bir süre burnu kızın yanağına dayalı halde bağımlısı olduğu kokuyu içine çekti. Sonra hafifçe gülüp kafasını biraz geri çekti ve önündeki meleksi yüze baktı. 

Kızın hafif bronz tenine loş ışığın altında, aldığı içkiden de ötürü olsa gerek tatlı bir kırmızılık yayılmıştı. Yüzünün bir kısmı yastığa gömülmüş bu da delirdiği dudaklarının büzüşmesine sebep olmuştu. Aralıklarla bir şeyler mırıldanıyordu tatlı sevgilisi. Hem bu kadar masum hem de nasıl böyle baştan çıkarcı olabilirdi bir insan? Ölüyordu ona. Elinin tersiyle mis kokulu saçları okşarken, "Aklımı biraz bana bağışlama merhameti gösterseydin her şey daha sağlıklı olabilirdi benim güzel bebeğim," diye fısıldadı boğuk sesiyle. Son bir kez tüy kadar hafif bir öpücük bırakıp çöktüğü yerden kalktı.

Ses çıkarmaktan endişe etmeyerek daha önceden hazırladığı kameranın yanına gitti  ve karşısındaki aynadan kendine bakıp saçını başını son kez düzeltti. Ardından kaydı başlattı. Geri çekilmeden hemen önce sanki karşısında Melda varmış gibi kameraya çapkın bir bakış attı ve göz kırptı.

Dönüp hemen Melda'nın yanına, yere oturdu. Bir eliyle kızın yataktan sarkan elini tuttu ve bir süre ne söyleyeceğini bilemeyerek durdu. Aslında bir konuşma metni hazırlamış ve günlerce ayna karşısında tekrar etmişti lakin şu an aklında bir kelimecik bile yoktu. 

Boğazını temizleyip kendi kendine güldü. "Kafa uçtu iyice," deyip durdu ve sonra yeniden güldü. 

Dayanamayıp arkasındaki kıza döndü. "Ulan görüyor musun benim devrelerimle nasıl oynuyorsun?" Genç kız olan bitenden bir haber bir şeyler mırıldandı. Çocuk bilmişçe kafasını salladı. "Aynen aynen, ondan. Bu gece de kendimi küçük ayyaş yapıp Evren'e nasıl bela olsam dedin değil mi? Şimdi onun keyfini sürüyorsundur sen." Durdu ve gözleri kısıldı. Kamerayı çoktan unutmuştu. Bu kızın yanındayken aklı duruyordu, nasıl hatırlasın ki? "Gerçi böyle belaya can kurban."

Uzun bir süre öyle kaldı. Sonra bir anda hatırladı. Kaşlarını çatarak, "Lan güya video çekecektim ama susmaktan başka bir şey yapamıyorum," diye kızdı kendi kendine. O bilmiyordu fakat o dakikalarda dünyanın en güzel şiirini haykırıyordu gözleri.

Kendini toparlayıp yüzünü kameraya döndü. "Evet," dedi, "tam şu anda videoyu izlerken ne yaptığımı çözmeye çalışıyorsundur ve eminim ki yine kaşlarını çatmış çipil çipil gözlerinle ekrana bakıyorsundur. Keşke bu videoyu çekmek yerine yarın gece senin yanında olabilsem. Hayattaki tüm şansımı senin beni sevdiğini söylediğin o an kullanmış olmasam şansımın yaver gidip kaderin beni yarın senin yanında tutacağına inanabilirdim. Ama moralleri düşürmeyelim hemen güzellik. Ne demiş üstad Ne Jupiter? Ruhum hep yanında bedenim senden uzak olsa da."

Bağdaş kurup oturduğu yere iyice yerleşti ve dirseklerini bacaklarına yaslayıp elleriyle oynamaya başladı. Ofladı. "Hayatın sillesini yedik, gülemiyoruz da şurada. Yarın hem senin doğum günün hem de ilk yıldönümümüz ama ben senin yanında olamayacağım. Yarının final turnuvalarına denk geldiğini öğrendiğimden beri içim içimi yiyor, söyleyemedim sana. Ama bunu zaten biliyordun değil mi? Fena içime oturdu. Senin de çaktırmasan da üzüldüğünü gördüm ben, hissedebiliyorum. Zaten bu gece de bu yüzden içtin. Ama senin olmayan direncini yiyim Melda, iki kadehte sarhoş olmak nedir güzelim?"

Kırıklar ÇöplüğüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin