Violetta Castillo
25.12.2014“ Hatırlamıyorum Francesca ! Ne söylediğimi hatırlamıyorum. Lanet olsun ki hatırlamıyorum.” Sıkıntıyla odamda bir oraya bir buraya gidiyordum. İçimdeki endişe git gide büyüyordu ve bu da daha da stres yapmama sebep oluyordu.
“ Sana inanamıyorum. Ne demek hatırlamıyorum ?Dün ne oldu bir anlatır mısın ?” Sinirle yerdeki yastığı tekmeledim.
“ Sadece , ona bir şey söyleyecektim ama söyleyip söylemediğimi bilmiyorum. Ya söylediysem ?” Yerdeki yastığı alarak yatağın üzerine koydu Francesca.
“ Bu yastığı sana yılbaşı hediyesi almıştım tekmelemezsen sevinirim. Ayrıca , ne söyleyecektin ki ?”
Derin nefes alıp yatağın üzerine oturdum. Dün gece eve nasıl geldiğimi bile hatırlamıyordum. En son , ismini söylemiştim. Sonrası ise , koca bir boşluk! Gözlerimi açtım ve sabah olmuş. O kızın ben olduğumu söyleyecektim. Şimdi ise söyleyip söylemediğimi hatırlamıyorum.
Bu sabah ise telaşlanıp Francesca’yı çağırmıştım. Baloda olanlardan başlayıp , dün geceye kadar her şeyi anlatmıştım. Daha önce anlatmadığım için türlü türlü fırça yesem de , dinlemişti beni.“ Boş ver ne söyleyeceğimi. Ama söylediysem işim bitmiş demektir.” Diyerek tırnaklarımı dişlemeye başladım. Annem oldum olası buna kızardı. Bunu hatırlayınca ister istemez bir gülümseme yayılmıştı dudaklarıma.
“ Ona sorsana. Sor işte. O kadar zor bir şey değil. Aynen aynen. Sor gitsin.” Dediğinde olduğum yerde durdum .
“ Delirdin herhalde Fran. Yüzüne bile bakamam utançtan.”
“ En kötü ne olabilir ki ? İki güne unutulur.” Biraz düşündüm. Haklı olabilirdi. Onu tanımıyordum bile. En kötü ne olabilirdi ? Ceketimi alıp odadan çıkıyordum ki Fran kolumdan tutarak durdurdu beni.
“Şimdi git demedim ki. Kafayı mı yedin sen ? Kar yağıyor dışarıda. 39 derece ateşin vardı daha yeni düştü. Hastasın sen. Yarın gidip konuşursun.”
“ Olmaz Fran. Bu gün sormam gerek. Yoksa uyuyamam . Hem iyiyim ben.” Odadan koşar adımlarla çıktım. Koridorun ortasında Francesca tekrar durdurdu beni.
“ İnat etme. Otobüse binmen gerekecek. Düşüp bayılacaksın yolda. Yarın gidersin.” Duymazlıktan gelip portmantonun önündeki pufa oturup siyah botlarımı ayağıma geçirdim.
“ Tamam . Tamam başımın belası. Bende geliyorum seninle. Hasta hasta tek başına gidemezsin.” Diyerek o da botlarını giydi. Montunu da üzerine geçirirken söyleniyordu. Francesca’yı sinirlendirmeye bayılıyordum.
“ Hani ne oldu senin o hayali aşk hikayelerine ? Kaderindeki kişi olayları falan.” Dediğimde gözlerini devirdi.
“ Hala inanıyorum . Ama kaderindeki kişiye söyleyeceğin şeyi
yarın da söyleyebilirdin değil mi ?”“ Leon’un kaderimdeki kişi olduğunu kim söyledi ? Yok öyle bir şey. Hem , ona eğer o gece doğum gününde onunla dans eden kızın ve onu gizli numaradan arayan kızın Maria olduğunu –ben olduğumu- öğrenmemesi gerek. . Öğrenirse , yüzüne bakamam!
“ Son cümlemi söylerken evin kapısını açtım. Karşımda duran kişi , anlık bir şok geçirmeme neden olmuştu . Onun burada ne işi vardı ? Ne yüzle gelebilmişti ki?
“ Belinda ? “ Neredeyse benimkiyle aynı renk olan saçlarını geriye atıp gülümsedi. Yeşil gözleri ışıl ışıl parlıyordu . Francesca benden erken davranarak sordu.
“ Senin ne işin var burada ?”
"Vilu’yu ziyarete geldim. Ve ister istemez kapının önünde konuştuklarınıza kulak misafiri oldum. Violetta , yine ne işler karıştırıyorsun ?Annem çok kızacak sana.”
İçimden uzun bir küfür savurdum .Eğer Belinda öğrenmişse , başım büyük belada demekti. Ona hiç güvenmiyordum. Francesca dirseği ile beni dürterken kilitlenmiştim. Birkaç dakikada kendime gelip başımı silkeledim . Duymuştu duyacağını zaten. Anlatsam da anlatmasam da biliyordu. Bu durumda da yapacak hiçbir şeyim yoktu.