16.

85 17 7
                                    

Hatırla!
Evvel zamanında unuttuğun her ne varsa hatırla!
Çünkü onlar öyle istiyor...
Gölgeler senin hatırlamanı bekliyor...

Gölgeler senin hatırlamanı bekliyor

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Anımsamak.
Hani daha önce bilmediğiniz bir şeyi ilk gördüğünüzde sanki onu biliyormuş gibi hissedersiniz ya işte öyle bir zamandaydım. Ben bu hissi tanıyordum. Drew ‘e beni çalıştırmasını söylediğimde bunun için beni uğraştıracak sanıyordum ama o bunu kabul etmiş ve bir hafta boyunca antrenman yaptırmıştı. Bunun içinde uzun bir koşu ve alışık olmadığım hareketler vardı. Ona göre eğer kılıç tutmak istiyorsam önce bedenimi hazırlamalıymışım. Sahi ben o kılıcı nasıl yanımda taşıyacaktım onu bile bilmiyordum. Fakat her an her şey için hazır olmam gerekiyordu. Peşimdekiler beni istiyordu ve eğer hayatta kalmak istiyorsam savaşmayı öğrenmek zorundaydım. Tabi istediğim yerde kalabilmek içinde bunu yapmam gerekiyordu.

Lilith ‘in ne isteyeceğini bilmiyordum ama ben burada kalmak istiyordum. Şu an istediğim başka bir şey yoktu. Hafızamın parçalarını bir araya toplayana kadar hiçbir yere kıpırdayamazdım. Gözlerim kenardaki ağaca yaslanmış beni izleyen Drew ‘e kaydı. Aslında onun yanından başka bir yere gitmek de istemiyordum. Hafızam parça olabilirdi ama kendimi ona bağlı hissediyordum. Sadece ona. Drew ‘in söylediğine göre zihnimin tamamen açılması için beklemem gerekiyordu. Ayrıca eski güçlerime kavuşabilmem içinde bu gerekiyordu. Bütün bunlar bir sırayı takip ediyordu. Bileğimdeki ve omzumdaki dövme ise ne olduğumu temsil ediyordu.

Bileğimdeki çapraz kılıçlar bir savaşçı olduğumu gösteriyordu. Asillerde bu dövmelerden olmuyordu. Savaşçı olanlar bu şekilde birbirinden ayrılıyordu. Omzumdaki diğer dövmenin neyi ifade ettiğini bilmiyordum. Ne anlama geldiğini Drew’ e sormak istiyordum ama her çalışma sonunda ağzımı açıp konuşacak halim olmuyordu ve ben sormak için özel çaba sarf etmiyordum. Sanırım bu benim üşengeç yapımdan kaynaklanıyordu. Bugün diğer günlerden farklı olarak elime bir kılıç tutuşturmuştu ve ben onu elime aldığım an yabancı olmadığım bir duyguyla dolup taşmıştım. Biliyordum. Ben bu hissi biliyordum ve bu hissin yoğunluğu gözyaşlarımın akmasına neden olmuştu. Son yarım saattir ise kılıcı sağa, sola sallayıp duruyordum. Drew beni serbest bırakmıştı. Sanırım bunu yapmasının nedeni ne hatırlayacağımı anlamak içindi.

Ağladığımı gördüğünde ise şaşırmıştı. Kim kılıcı ilk tutuşunda ağlardı? Ben içimdeki özlem ve hasreti bastıramadığım için ağlamıştım. Lilith ortaya çıkmak için can atıyordu. Ben ise sadece Lilith ‘i taşımadığımı düşünüyordum. Lilith ‘in anılarına ve yavaş, yavaş görüntüsüne sahip olabilirdim ama zihnimdeki kilitli sandıkta ondan daha fazlası varmış gibi hissediyordum. Lilith yasak bir aşkın meyvesiydi ve o kardeşini tüm karanlığını emerek kurtarmıştı. Annesi ise onu kendinden uzaklaştırarak hayatta kalmıştı. Kraliçenin sadece bir kızı vardı ve o kardeşimdi. Ben savaşçı olarak yetiştirilmiştim. En azından kaleden atılmamıştım. Herkes kim olduğumu biliyordu ama bir savaşçı gibi muamele görüyordum. Bundan hiç şikâyetçi olmamıştım. Olmayacaktım da. Sonuçta herkes hayatta kalmıştı. Kılıcı sağa çevirdim ve havaya vuruyormuş gibi indirdim.

Gölge Kanatlar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin