17.

74 15 7
                                    


Işık...
Gökyüzünden indi ve her yeri kuşattı.
Muhafız ışıktan fırladığında,
Karanlık ışıkta can verdi.

…Hani bayıldığınızda her şeyin karanlık olacağını düşünürsünüz ya tam olarak size oradan sesleniyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Hani bayıldığınızda her şeyin karanlık olacağını düşünürsünüz ya tam olarak size oradan sesleniyorum. Öyle bir şey olmuyormuş. Beynimi işgal eden şeylerin sayısı o kadar fazlaydı ki hangisine dikkat edip bakacağımı şaşırmış durumdaydım. Hangisine baksam onu bildiğimi hissediyordum. Zihnimde yeni bir anı canlanıyor sonra diğeri onun yerini alıyordu. İlk hatırladığım şey Drew ‘in kendisiydi. Anının ortasına düştüğümde ne olduğunu anlayamamıştım. Ondan hoşlandığımı fark ettiğim ilk anı hatırlamıştım. O uzun bir süre kaleden dışarıda kalmıştı ve onun gelmesini dört gözle beklemiştim. Geldiğinde ilk önce benim yanıma gelmişti. Sonra zihnimin kurak topraklarında yeşeren yeni bir anı vardı ve bu anının benden bile saklı olduğunu hissetmiştim.

Siyah saçları alnına düşmüş ve bana gülen kişinin bana sarıldığını görmüştüm. Bu kişinin kim olduğunu bilmiyordum. O anı tam olarak kendini bana açmamıştı ve ben o siyah saçlı kişiyi daha önce görmüştüm. Sokak ortasında saldırıya uğradığımızda duvara yaslanmış ve bizi izlemişti. Küçük iblis deyişi hala kulaklarımda çınlıyordu. Beyin unutsa da kalp hatırlar diyorlar doğru mu demişti. Özlem kalbimi yakıp kavururken gözlerimi bir anda açtım ve ağlamaya başladım. Gözyaşlarım arasında tavanı görebiliyordum. Boğuluyormuş gibi hissedince bir anda doğruldum ve seslice ağlamaya başladım. Neyi özlediğini neden özlediğini bilmediği halde birisi bu şekilde ağlayabilir miydi? Ben ağlıyordum. Kapı birden açıldı ve duvara çarptı.

“Kat!” diyen ses Drew ‘in sesiydi ve bu daha fazla ağlamama neden olmuştu. “Neyin var?”

Yanıma geldiğini kollarımdan tutup beni kendine çevirdiğinde fark edebildim. Onu tanıyordum. Küçük iblis diyen o kişiyi tanıyordum. Kalbimde nasıl bir yere sahipti de beni bu kadar ağlatabiliyordu? Neden hiç kimse bana onun hakkında bir şey söylememişti? Neden diğerleri gibi karşıma çıkmamıştı? Zihnim onun hakkında neden çok daha ketumdu?

“Onu tanıyordum.” dedim ve ağlamaya devam ettim. Elleri yüzümü buldu ve gözyaşlarımı sildi. “Ama neden hatırlayamıyorum!”

“Sakin ol.” dedi fısıltı halinde ve yüzümdeki saçları çekti. Gözlerim etrafı taradığında yine onun odasında olduğumu fark ettim. Ben en son…
Neler olduğunu anlayınca gözlerim bir anda büyüdü ve yüzümü ellerinin arasından kurtardım. Ellerimle yüzümü sildim ve üzerimdeki örtüyü çektim.

“Emanuel, o nasıl?” dedim ayaklarımı yataktan aşağı atarken. Şimdi onunla yan yanaydım ve bana üsten bakıyordu. Yüzündeki yorgunluk emareleri kendini belli etmiş ve gözleri kızarmıştı. Uyumamıştı ve yorgundu. Hem kardeşi hem de ben onu bu şekilde yormuştuk. Yutkundum ve elimi kaldırıp yanağına koydum. Gözleri anında yüzümü buldu.

Gölge Kanatlar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin