Gözlerimi açtığımda kendimi hastanede buldum.
Nasıl ve kim tarafından getirilmiştim bilmiyordum. Her şey çok karışıktı.
Dün olanlar kafamın içine girince beynimde büyük bir sarsıntı oluşturdu. Başım döndü.
Aklıma gelen son şey beni ayağa kaldırmaya yetecek bir güç uyandırdı içimde.
Tam yerimde doğrulacakken burnuma takılı boru durdurdu beni.
Yanağımdan başlayıp diğerine kadar uzanan ince boruya bakıp odadaki diğer şeylere de göz gezdirdim. Hemen başucumdaki aleti bir süre inceledikten sonra ekranında kalp atışlarımı gösterdiğini fark ettim. Sonra parmağımda bir şey olduğunu hissedip kaldırdım ve mandala benzer bir şeyin takılı olduğunu gördüm. Birde yanımdaki küçük çekmeceli dolabın üzerinde ne işe yaradığını yaradığını bilmediğim keskin aletler vardı. Bu arada sol kolumdaki serum da gözümden kaçmamıştı.Üzerimdeki beyaz çarşafı kaldırıp bacağımın ne halde olduğuna bakmak istedim ama, daha başımı yastıktan kaldıramazken bunu yapmam pek mümkün görünmüyordu.
Yine de şansımı deneyip çarşafı bir kenara çektim ve açılan bacağımda beyaz bir şey olduğunu gördüm. Zor da olsa başımı hafifçe kaldırınca yaranın üzerini sargı beziyle sardıklarını anladım ve başımı tekrar yastığa bıraktım.
Aklıma gelen Uras'ın durumu kafamdan gitmek bilmiyordu.
Çok mu zordu 'nasıl?' sorusuna cevap vermek?
Sürekli istediğim şeylerin tam zıddını veren bu hayat bana bunu çok mu görüyordu?
Tek elimle başımı ovuşturup yapabileceklerimi düşündüm.
Sanırım geçen seferki gibi hemşireyi çağırabilir ve ondan bilgi alabilirdim. Ya da beni bu lanet makinalardan çıkarıp onun yanına götürmesini isteyebilirdim.
Birkaç defa bağırmayı denedim ama sesim biraz kısılmıştı ve sonuç başarısızdı.
Bende burnumdaki boruyu yukarı kaldırıp kafamdan çıkardım ve hemşireyi çağırmak için kullanılan kırmızı düğmeye aradım.
Benden biraz uzakta duran düğmeyi fark edince ona uzanmak için yatakta biraz kenara kaydım. Elimi uzatıp dokunmaya çalıştım ama yapamadım. Biraz daha yaklaştım ve tekrar denedim. Sonra biraz daha derken dengemi koruyamayıp düşerken son anda küçük dolaba tutunmayı denedim ama benimle beraber üzerime devrildi.
Üzerindeki bıçağa benzer aletler boynuma ve yüzüme keskin darbelerini bıraktıklarında acı içinde çığlık atıp yerden kalkmaya çalıştım. Bu sırada bacağımdam gelen korkunç bir ağrıyla tamamen hareketsiz kaldım.
Sertçe kapı açıldı.
İçeri gireni görmek koluma düşen ekran yüzünden imkansızdı. Parmağıma takılı olan mandal benzeri araç ekrana bağlıydı sanırım, ki benimle birlikte o da düşmüştü zaten.
Kımıldamadan, geşen kişinin kolumun ezen ekranı yavaşça kaldırmasını seyrettim.
Ekran önümden çekilip, sır perdesi kalkınca karşımdaki kişinin yeşil gözlerinş görmek içimi inanılmaz bir sevinç ve şaşkınlık duygusuyla kapladı.
Tekrar kalkmayı denedim ama yine bacağım buna izin vermedi.
"Sen iyi misin?"
Dedi endişeli bir sesle üzerimdekileri toplarken.Bu soruyu asıl benim sormam gerekiyordu!
Sorduğu soruyu es geçerek
"Uras? Sen iyisin!"Dedim hala inanmaz bir şekilde gözlerimle yarasını arıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKTAŞI
Novela JuvenilOnu hiç böyle görmemiştim. Gözlerindeki hüznü, kararsız bakışlarını... "İyi misin?" Elleri dizlerinin üzerinden aşağı sarkmıştı. "Hayır desem inanır mısın?" Yorgun gözleri hafif kısık bir şekilde yeri inceliyordu. Bende yere oturdum ve onun gibi di...