9- Plan

464 87 12
                                    

Her iyi şeyin bir sonu var derler, peki her kötü şeyin bir sonu var mıdır?

Umutsuzluk ve çaresizlik içinde yüzerken boğulmamak için çırpınıyordum. Her şey karmakarışık bir hal almış, içinden çıkılması zor bir duruma sürüklemişti beni.

Ayakta öylece kalakaldığımda ne yapmam gerektiğini düşünüyordum.
Beklemeli miydim, yoksa peşinden mi gitmeliydim?

Her şey tıpkı bir yapbozun parçaları gibi bozulmuştu ve ben duygularımla hareket edersem daha ne kadar bozulabilir ki?

Peşinden gitmeye karar verdiğimde artık sanssızlıktan mıdır bilmiyorum ama içeri hemşire ve yanında bir doktor içeri girdi.

Doktor kendini tanıtıp gereksiz şeyler zırvalarken, buradan çıkmak için planlar kuruyordum kafamda.

"Endişelenmeyin durumunuz gayet iyi. Birkaç güne kalmaz taburcu olabilirsiniz."

Elindeki dosyalara göz gezdiren doktor, hemşireye kafasıyla beni işaret ettiğinde elindeki serumla bana doğru gelen hemşireye kaşlarımı çattım. Sanki bugün herkes beni engellemek için sözleşmişti.

###

Hemşireye ne kadar iyi olduğumu, seruma gerek olmadığını söylesem de çoktan beni dinlemeyi bırakmışa benziyordu. Haliyle bende sessiz kalmak zorunda kalıyordum. Ama bu olanlar beni durdurmaya yetmeyecekti. Çoktan kararımı vermiştim.

"Şimdilik benden bu kadar. Şimdi gideceğim ama sizden kendinize zarar verecek hareketlerden kaçınmanızı rica ediyorum."

Onu geçiştirmek için başımı salladığımda sonunda yalnız kalabilmiştim.

Yerimden kalktım ve uyuşmuş sargılı bacağımı hareket ettirmeye çalıştım.
Sonra aklıma hemşirenin sözü gelince bunu yapmaktan vazgeçtim.

Bir elimle serum askısını tutarak odamdan çıktım. Serum askısı dayanağım olduğu için bacağıma katkısı olmuştu.

###

Zar zor öğrendiğim Uras'ın odasında Uras'ı bulamadığım için nereye gideceğimi bilmiyordum. Artık odama dönmeliydim çünkü hemşire beni kontrol etmek için geri gelebilirdi.

Odama yaklaştığımda oflayıp kapıyı açmaya yeltendim ama kapının açık olduğunu son dakikada fark etmiştim.

Kapının aralık kısmından içeri göz attığımda ses çıkarmamak için elimle ağzımı kapattım. Hemen geri çekilip koşmaya hazırlanıyorum ki bacağımın durumunu ve koluna bağlı serumu unutup yere kapaklandım.
Gerçekten tam bir aptaldım!

Odamda bir hareketlenme olduğunu hissettim. Hızla kendimi başka bir odaya attım. Hiçbirine görünmeden buradan gidebilirsem kendimi şanslı sayacaktım.

Sert adımlar zemine çarparak uzun ve boş koridoru doldurdu. Büyük ihtimalle etrafı kolaçan ediyorlardı. Acaba benim olduğumu anlamışlar mıydı?

Kesin anlamışlardı çünkü başka kim yanlışlıkla ses çıkarıp sonra da hemen toz olurdu?

Şu anda tek yapabildiğim şey beklemekti. Hayatım buna bağlıydı ve elim kolum bağlı, köşeye sıkışmış bir av gibiydim.

Nefesimi tutmuş bir sonuç bekliyordum. Her şey o kadar sessizdi ki, yerimde ufacık bir kıpırdama bile beni riske sokuyordu.

Yaklaşık 5 dakika gibi bir sürenin geçtiğini tahmin ediyordum. Yaralı bacağım uyuşmuştu. Bununla beraber gözlerim karanlığa alıştığı için odayı biraz daha ayrıntılı görüyordum.
Derken dışarıda mırıldanma sesleri duydum. Dikkat kesilip ne konuştuklarını dinledim.

GÖKTAŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin