Akdeniz
Ölü gibi uyuduğum en güzel saatlerdeydim. Gözlerim böylesine bir uykudan dolayı açılmıyordu bile. İki elimle birden gözlerimi ovuşturdum. Sanırım artık uyanmam gerekiyordu, saat öğlen üçe yaklaşıyordu. Yatağımın ucuna oturmuş köpeğim Toprak da ilgiyle beni izliyordu.
"Kalkamıyorum,"diye sızlandım ona. Başımı yastığa geri koydum. Hemen yatakta yanıma girdi, kollarımı ona sararak huzurla gözlerimi kapattım.
Telefonumun sesine kadar.
Bölümden bir arkadaşım devamsızlıktan kalacağımı söyleyen mesaj atmıştı, bildirimden okuyup kapattım telefonumu.
Okul açıkçası umurumda değildi, sevmediğim bir bölümdü ve ben bir sanatçıydım. Bundan ötürü okula gitmek istemiyordum. Ailem hep bir yedek planımın olmasını söylese de bunu da umursamıyordum. Yıllarımı mutsuzluğa veremezdim.
Tabii onlar okula gitmediğimi bilmiyordu. İtiraf edelim ki hepimiz üniversitede kendimizi arıyorduk, ailemizin o çocuğu olamıyorduk. Ne olmak isteyeceğimizi ya da ne olduğumuzu bulmaya çalışıyorduk. Bu ikisi arasında ince bir çizgi vardı, ilki bizi mutlu etmeyebilirdi çünkü bir nevi rol yapmak gibiydi. İkincisi ise gerçek bizdik. Kendimizi bulunca geriye sevmek kalıyordu.
En zoru da buydu. Toplumun dayattığı algılar, zorbalık ve şiddet dolu bir zamanda yaşayışımız...
Ama tüm bunlara rağmen kendimi sevdim. Harry bana böyle öğretmişti. Onun sevgisi, beraberinde korktuğum kişiliğimi ortaya çıkarışı... Elbette ben de eşcinsel olmaktan korkmuştum. Uykularımı harap etmişti kendimi kabullenmem. Anksiyetimi tetikleyen en güçlü faktördü ancak Harry ile bir ilişkiye başladığımda benim korktuğum şeylerin zararsız olduğunu gösterdi.
Dik yürüdüm. Onunlayken kendim hissettim. O kadar özgür oldum ki bu bile beni ürküttü. Gerçek değilmiş gibiydi. Aşkın bu kadar güçlendireceğini nereden bilebilirdim, değil mi?
Harry'nin eski hayatına bakarsak bu karşılıklıydı. Bağlanmayan, seks üzerine kurulu bir hayatı vardı ama şimdi neredeyse her gün beraberdik. O, Ritim'in en iyi hale dönmesi için çabalarken ben Beril ve Duruyla -daha doğrusu müzik grubumuz- çalışıp bir yandan da mekanlarda adımızı duyuruyorduk.
Behzat son olanlardan sonra hapise girmişti fakat para cezasına çevirdiğinden çıkması an meselesiydi. Biz de yokluğunda böyle idare ediyorduk.
Riva ve Mirza ilişkilerine en heyecan verici şekilde devam ediyordu. Mesela bu gece seks partisine gideceklerdi. Bana göre iğrençti, Harry'e göre eğlenceliydi. Aslında birbirimize çok zıt düşünüyorduk. Çoğu konuda bu şekildeydi. Mesela izlediğimiz animede bile.
Death Note'da Harry Light'ı tutuyordu. Ben ise tam bir L'ciydim. Bu konuda iki saat kavga edince sinirden ağladığım için Harry bana gülmüştü ama anime hakkında daha fazla konuşmamıştık.
Onun aksine ben daha duygusaldım. O her şeyle dalga geçiyordu ve aşırı duygusal filmleri komik buluyordu.
Telefonumun zil sesiyle irkildim. Ekranda onu görünce hemen yanıtladım. "Efendim?"
"Alo tatlım! Uyuyor muydun?"
Alnımı ovdum. "Nereden anladın?"
"Sesinden." Güldü. "Sana uğrayabilir miyim?"
"Gel,"dedim hevesle. "Toprak da seni özledi."
"Ya sen?"
"Çok."
"Deniz'ciğim... Ne kadar çok?"
Duraksadım. Normalde bana bu şekilde hitap edilmesi sinirimi bozardı, adım Deniz değildi ki! Benim adım Akdeniz'di. Bayağı bir farkı vardı yani. Ancak Harry aksanıyla söylediğinde...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çember [BXB]
Short StoryHer şeyden sonra Ritim barı alan Harry ve Akdeniz, orayı eski yuvaları haline getirmeyi görev bilmişlerdi. Harry bar konusunda arkadaşlarının yüzünü kara çıkarmamaya çalışıyor, Akdeniz ise anksiyetesinin kariyerinin önüne geçmesinden gün geçtikçe sı...