"Erkan."
Kıvırcık saçlı olan gözlerini araladı, hayır, Erkan mı? Kaşlarını çatıp etrafa bakınmaya çalıştı, tamamen karanlıktı. Dişlerini sıktı, o Erkan değildi. Boşluğa doğru agrasif bir tavırla seslendi. "İsmim Ömer!"
İleriye atılmaya çalıştı ama elleri arkadan oturduğu sandalyeye kelepçelenmişti, bunun farkındalığıyla öfkelendi ve bağırdı. "Nerdeyim lan ben!?"
Hafif bir kıkırdama boşlukta yankılandı, Ömer o an fark etti. O karanlıkta değildi, gözleri bağlıydı. Hızlı ve sert hareketler yaptı, gözüne bağlanmış olan bez parçasını çıkartmaya çalışıyordu. Ses yakınından gelmişti ve bu onu geriyordu.
Onun çabasıysa karşısındaki adamı güldürüyordu, Hürkan, duvara yaslanmıştı ve karşısında çırpınarak kurtulmaya çalışan Ömer'e bakıyordu. Hayır, o kesinlikle Erkan değildi. Sadece Ömer'di.
Erkan'a ihtiyacı vardı ama Ömer de onun için fazla sevimliydi. Gözlerini kıstı ve başarısızlıkla çırpınmayı kesen adamı biraz daha süzdü. Erkan olsa çoktan kurtulmuştu, baş parmağını çıkartması gerekse bile o kelepçeden kurtulmuş olurdu. Karşısındaki sadece Ömer'di. Kısık sesle konuştu. "Sen... Neden burada olduğunu biliyor musun Erkan?"
Ömer öfkeyle derin bir nefes verdi. "Adım Erkan değil, Ömer. Onun kim olduğunu bile bilmiyorum amına koyayım." Hürkan başını salladı, sonra da kıvırcık saçlıya doğru ilerleyerek konuşmaya başladı."Ben Hürkan, seni zorla getirdim buraya ama bir hata olmuş olmalı. Doğru kişi olduğunu sanmıyorum. Kusura bakma."
Ömer öfkeyle tepindi. "Bakarım lan kusura, ben hiç bir bok yemedim sizin yaptığınız olaya bak. Söyleseydiniz insan gibi yürüyerek de gelebilirdim buraya, ama yok. Siz illa böyle göz bağlamalı fantaziler seçeceksiniz." Hürkan güldü, kıvırcık saçlı olan sinirliyken sevimli oluyordu.
Uzandı ve gözündeki bez parçasını çekti.
Açık kahve gözler koyu kahvelerle buluştu, siyah saçlının açık kahve gözleri hafif bir gerginlikle açılmıştı. Olabildiğince geride duruyordu ve bir anlık nefes bile almayı unuttu. Hürkan çok ciddi bir mimikle Ömer'in yüzünü inceliyordu ve belli ki ne kadar yakın olduğunun farkında bile değildi.
Ömer tek kaşını kaldırdı. "Mesafeli mi taciz etsen azıcık kardeşim?" Hürkan gözlerini kırpıştırıp uzaklaştı, kaşlarını çattı. Karşısındaki kesinlikle Erkan'dı, yüzü tamamen aynıydı. Şaşırtıcı derecede aynıydı.
Gülümseyerek cevapladı Ömer'i. "Amacım o olsa şuan bu kadar rahat olmazdın Erkan." Ömer bıkkınca nefes verdi. "Ananın amı, tamam mı?"
Hürkan güldü, "Tamam." İlerleyip kıvırcık saçlının kelepçesini de çıkarttıktan sonra ellerini silkeledi. "Hallettik işte, şimdi benimle gel." Ömer tek kaşını kaldırdı. "Nerede olduğumu bile bilmiyorum, tabii ki seninle geleceğim."
O an duraksadı. "Ben..." Kaşlarını çattı, anıları teker teker aklına doluşmaya başladı. "Polis kaçkını mıyım?"
Hürkan olduğu yere sabitlendi, gözleri şaşkınlıkla kocaman açılmıştı. Arkasına döndü ve olabilidiğince sakin bir mimikle sordu. "Ne hatırlıyorsun sen?" Ömer duraksadı, Hürkan'ın tepkisi onu biraz germişti. "Ben... Siren sesleri duydum ve- Silahların patladığını hatırlıyorum? Bilmiyorum. Emin değilim..."
Hürkan tamamen ona döndü, şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı. Silah ve siren mi? Bu... Erkan mıydı?
Sadık haklı mıydı, çoklu kişilik bozukluğu olabilir miydi...?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Takıntı {Porgola}
FanfictionKurgudur. Ve asla ileri gidilmeyecektir, ciddi bir yazım tarzıyla yazacağım ama kitap şaka amaçlıdır. Bu ikiliyi yakıştırıyorum ve bunun için yazmak istedim. Ciselleştirilme yapılmayacak, siz de yapmayın. Porçay rahatsız olduğunu belli etti, bir ş...