Arkdşlr ölmedm mrba.
Ömer, Hürkan'ın kapı kilidini açmasını bekliyordu, aynı anda da etrafa bakındı. Konuşabilecekleri bir konu düşünmeye çalıştı çünkü gergin bir sessizlik hakimdi bulundukları ortama. Hürkan'ın sessizliğini, kalabalıktan uzaklaşmalarına ve yorgunluğuna bağladı.
Uzun boylu olan, kapıyı açtı ve kenarı kayıp eliyle içeriyi işaret etti. Ömer de dikilip durmaktan sıkılmış bir vaziyette içeriye girdi. Yaptığı ilk iş girdiği odayı incelemek oldu. Yatak, ince bir dolap, üstü karışık notlarla ve gazete sayfalarıyla dolu bir çalışma masası, duvara yaslı bir kanepe ve kanepenin yanında uzun zamandır kullanılmadığı belli olan belirli müzik aletleri vardı odada. Ömer konuşacak bir şey bulmuş olmanın verdiği hafif mutlulukla yatağına ilerleyen Hürkan'a döndü. Meraklı bir sesle sordu. "Müzikle ilgileniyorsun sanırım?"
Hürkan yatağına oturdu ve bakışlarını tozlanmış gitarına çevirip kaşlarını çattı. "Uzun zamandır çalmıyorum aslında, bilirsin..." Bakışlarını hızla camdan dışarıya kaçırdı. "Pek zamanım olduğu söylenemez." Ömer başını yukarı aşağı salladı, görünüşe göre Hürkan bu konuyu beğenmemişti. Yapacak bir şey olmadığını düşünerek kanepeye oturdu. Kafasını geriye doğru atıp mırıldandı. "İçinde bulunduğun bu çevre..." Farkında bile olmadan kaşlarını çattı. "Bana çok uzak geliyor Hürkan." Uzun adam gülümsedi. Burada bulunmak zorundaydı. Boşu boşuna burada dikilmiyordu. İntikam istiyordu, bir amacı vardı.
"Burada olmak zorundayım." Dedi sakin bir sesle, Ömer doğruldu. Kafasını kaldırdığında gözleri Hürkan'ın gözlerine kenetlendi. Hürkan hüzünlü bakışlarla devam etti. "Eskiden hayatım böyle değildi Ömer, arkadaşlarımla aram daha farklıydı. Emre, Kaan ve ben çocukluğumuzdan beri hep beraber büyüdük ve kahretsin ki ben bu işe girince onlar da peşimden beni takip etti." Ömer konunun ciddileştiğini fark etti, kaşlarını çattı ve kahve gözlere daha da odaklandı. Hürkan devam etti. "Şuan belki de neden burada olduğumu merak ediyorsun?"
Ömer başını onaylarcasına salladı, genç adamın neden burada olduğunu bilmeyi cidden istiyordu. Hürkan tebessüm etti. "Emre biz gençken beni kuzeniyle tanıştırmıştı, kız sessiz sakindi ama kesinlikle anlayış doluydu. Çok gülmezdi ama güldüğünde de çok güzel gülerdi. Müzikle arası iyiydi, benzer noktalarımız çoktu." Ömer konunun gittiği yeri fark etti, kaşları yavaşça havaya kalktı. Hürkan'ın bakışları tekrar yere döndü. "Sevgilim merdivenden düşüp boynunu kırdı, polisler kaza dedi. Onlara kimin ittirdiğini kendi gözlerimle gördüğümü söyledim ama bana inanmadılar." Dişlerini sıktı. "Tam o an kime güvenip kime güvenemeyeceğimi fark ettim. İkizler ve Sadık, beni ve çocukları buldular. Gitarımı benden alıp elime silah tutuşturdular."
Ömer ne diyeceğini bilemeyerek yere baktı. "Ben..." Bakışlarını olabildiğince kaçırmaya çalışarak devam etti. "...Tanrım çok üzgünüm." Kahve saçlı olan güldü. "Sorun değil, cidden."
Ama, Ömer'in aklında bir soru kalmıştı, daha da derine inip henüz kapanmamış bir yaraya tuz basmak istemiyordu ama... Çok da merak ediyordu. Dudaklarını araladı. "Hürkan..." Kısa bir sessizlikten sonra uzun olan kaşlarını kaldırdı ve devam etmesini istercesine kıvırcık saçlıya baktı. Ömer derin bir nefes aldı. "Peki intikam almaya çalıştığın kişi kim?"
Kısa bir sessizlik oldu. Hürkan kaşlarını çattı, yüzünde kararsız bir mimik vardı. Konuşmak istiyor gibiydi ama ne demesi gerektiğini bilmiyordu. Ömer'in bunu çoktandır algılamış olacağını düşünmüştü ama kıvırcık saçlı bu ihtimali düşünmüyordu. Hürkan'ın kafasının içinde aynı isim dönüp duruyordu. Erkan. Başını sağa sola sallayarak bu ismi kafasından atmaya çalıştı. Pek de başarılı olduğu söylenemezdi. Derin bir nefes verdi.
Hızla ayağa kalktı ve ortamı dağıtmak istercesine güldü. "Sen kanepede yatacaksın, biliyorsun değil mi?" Ömer Hürkan'ın konuyu kapatma çabasına güldü ve başını salladı. "Olur tamam, bana fark etmez." Hürkan duraksadı. "Dur, harbi mi?" Dedi tek kaşını kaldırıp, "Orası... Pek de rahat sayılmaz."
Kıvırcık saçlı olan dudak büzüp eliyle kanepenin rahatlığını kontrol etti. Ardından omuz silkti. "Eh, daha kötü koşullarla karşılaşmıştım." Hürkan sustu. Tabii, bu uzun sürmedi. "Ama," Tekrar kısa bir sessizlik oluştu. "Ama sen orada yatma ya." Ömer göz devirdi. "O zaman sen burada yat abi?" Uzun boylu olan, cüssesine zıt düşen bir şekilde mızmızlanmaya başladı. "Ama orası hiç rahat değil diyorum ya. Ben yatmam."
Ömer sabırlı bir mimikle sordu. "Ne istiyorsun güzel kardeşim. İkimiz de kanepede yatmayalım, yatağında beraber yatalım o zaman?" Bir sessizlik oldu.
Hürkan gergin bir gülümsemeyle güldü. "Y...Yani-?" Ömer kanepedeki yastıklardan birini hızla uzun boylu olana fırlattı, "O anlamda mı dedim piç? Siktir git yatağında yat." Hürkan kendisine fırlatılan yastığı savuşturduktan sonra güldü. "Şaka yaptık ya, sen de direkt sapık damgası koydun." Yatağından kalktı ve kanepeye ilerledi. Ömer'in yanına oturup ona döndü. "Şaka bir yana, sen orada yatmalısın. Sana sabahtan beri çok haksızlık yapıldığını düşündüm." Şevkatli bir gülümsemeyle devam etti. "En azından iyi bir uyku çekebilmeni istiyorum."
Ömer yüzünün ısındığını hissetti, uzun boylu gencin kendisine hissettirdiği bu aura inanılmaz güçlü bir huzurla kanını kaynatıyordu. Daha önce hiç olmadığı kadar mutlu hissediyordu ve bu kıvırcık saçlıya inanılmaz saçma gelmişti. Evet, Hürkan nasıl oluyorsa kendisiyle ilgili hiçbir şey bilmemesine rağmen ona ailesinden bile yakın gibiydi, bu korkutucu derecede güzeldi. Ömer farkında bile olmadan gülümsedi.
"Olur." Dedi Hürkan'a bakıp, yatağı işaret ederek devam etti, "Ben orada yatacağım." Ama, kafasında sorular vardı. Hürkan kendisine güveniyor olabilirdi ama Ömer kendisine o kadar da güvenmiyordu. "Bir çeşit kelepçe yok mu, bilirsin, ne olur ne olmaz diye?"
Hürkan kaşlarını kaldırıp sırıttı, Ömer'se göz devirip uzun boylu olanın omzuna hafifçe vurdu. "Kes sesini." Hürkan elini ensesine attı ve biraz düşündü, "Şey, evet var. Ama rahatsız olmaz mısın?" Ömer duraksadı, kesinlikle olurdu ama şuan düşündüğü şey bu değildi. "Hayır olmam." Dedi, profesyonel bir yalancılıkla. Hürkan kıvırcık saçlıyı onayladı ve dolabından aldığı kelepçeyle onu tek bileğinden demirden olan yatak başlığına kelepçeledi. Ömer kelepçenin yeterince sıkı olduğundan emin olduktan sonra uzun boylu gence dönüp teşekkür etti, Hürkan da hafif bir tebessüm eşliğinde başını salladı. İkisi için de samimi bir andı.
Hürkan kendisine ince bir çarşaf aldıktan sonra kanepeye uzandı. Kafasını çevirip tavana bakan kıvırcık saçlıya baktı, dudaklarını araladı. "Hey..?" Ömer bakışlarını tavandan çekmeden Hürkan'ı dinlediğini belli edecek şekilde mırıldandı. "Hm?" Kısa bir sessizlikten sonra Hürkan'ın kısık sesi odayı huzurlu bir tınıyla kapladı. "İyi geceler."
Ömer gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Takıntı {Porgola}
Fiksi PenggemarKurgudur. Ve asla ileri gidilmeyecektir, ciddi bir yazım tarzıyla yazacağım ama kitap şaka amaçlıdır. Bu ikiliyi yakıştırıyorum ve bunun için yazmak istedim. Ciselleştirilme yapılmayacak, siz de yapmayın. Porçay rahatsız olduğunu belli etti, bir ş...