"Mentor?" Kahve gözler aralandı, tanıdık olmayan ses yüzünden kaşlarını çatmıştı. Kısık sesle mırıldandı. "Sen..?" Gözleri, karşısındaki kıvırcık saçlı adama odaklanmayı başardığında kocaman açıldı, bu Erkan'dı.
Hızla doğruldu ve yatağında geriledi, yatak başlığına sırtını dayadı ve anlamaya çalışan bakışlarla Ömer'i baştan aşağı süzdü. Ardından Ömer'in yanında kollarını kavuşturmuş olan Hürkan'a baktı, sorguluyordu. "Hürkan- Neden-?" Hürkan Ömer'e yan bir bakış atıp mırıldandı. "Emre, bu Ömer. Erkan değil."
Ömer Hürkan'a döndü ve bir süre kendisine düz bir mimikle bakan adama baktı, sonra tekrar Emre'ye dönüp olabildiğince güldü. "Selam..." Emre koyu kahve saçlarını karıştırdı ve derin bir nefes aldı, şoktan çıkmaya çalışıyordu. "Sen benimle kafa mı buluyorsun Hürkan, ne bok yiyiyorsun amına koyayım?"
Uzun adam kaşlarını çattı, Emre kendisine güvenmiyor gibiydi. Tekrar etti. "O Erkan değil, Emre. Ömer." Sesi daha sert çıkmıştı, Ömer bakışlarını kaçırıp yere baktı ve başıyla Hürkan'ı onayladı. Emre kararsızdı. "Kaan nerede?" Ömer gülümsedi ve kafasını kaldırıp koyu kahve saçlı adama baktı. "O içerde, Saniye'yle beraber..?" Tek kaşını kaldırıp Hürkan'a döndü. "Saniye'ydi, yanlış söylemedim değil mi?"
Hürkan kafasını yukarı aşağı salladı salladı. "Doğru söyledin, Saniye. Ama gerçek ismi Mert." Ömer kısık sesle onayladı. "Anladım."
Kıvırcık saçlı adam tekrar Emre'ye döndü ve kendisine neden öfke ve korkuyla baktığını sindirmeye çalıştı. Sadık'tan öğrendiği şeyler çok yeniydi ve ona da ağır gelmişti. Belki de Emre'ye kendisi açıklayabilirdi, eğer içini dökerse kahve saçlı adam kendisini daha iyi anlayabilirdi belki. Kararsızdı ama yine de yanında dikilen uzun adama döndü. "Hürkan, bir şey sorarcağım."
Kahve saçlı olan tek kaşını kaldırdı ve kısa olana döndü. "Söyle." Ömer tam olarak ona dönüp gülümsedi. "Sence Emre'yle özel olarak konuşmam mantıklı olur mu, hani böyle sadece ikimiz?" Emre gözlerini kocaman açtı. "Hayır!" Ömer bakışlarını Emre'ye çevirip kararlı bir sesle konuşmaya devam etti. "Ben Erkan değilim, sana zarar vermem." Emre onu takmayarak Hürkan'a döndü. "Sakın gitme! En son bu yavşakla tek kaldığımda..." Çarşafın altından kolunu kaldırmaya çalışıp devam etti. "Kolumu kaybettim, şuan kolumu kullanamama sebebim bu herifin bana ateş etmesi! Beni onunla yanlız bırakamazsın Hürkan!"
Ömer Emre'nin zor havada tuttuğu titreyen koluna baktı, gözleri şaşkınlıkla açıldı. Bunu kendisi mi yapmıştı? İmkansız. Ömer silah kullanmayı bile bilmiyordu. Kafası çok karışıktı, tekrar Hürkan'a döndü.
Uzun boylu adam derin bir nefes aldı, önce Ömer'e ve sonra da Emre'ye baktı. Eğer izin vermezse Emre uzun bir süre Ömer'den korkarak yaşayacaktı ve bunu istemiyordu. Boğazını temizledi. "Tamam, olabilir. Ama..." Ömer'e dönüp gözlerini kıstı. "En ufak bir belirti gösterirsen odadan çıkacaksın. Emre'den uzaklaşacaksın. Gerekirse aklına gelen en sağlam yere kendini kelepçele." Ömer başını salladı, ona vahşi bir hayvanmış gibi davranılması hoşuna gitmiyordu ama yapacak bir şey de yoktu.
Hürkan Emre'ye döndü, genç adam kendisine korku ve hayal kırıklığıyla bakıyordu. Biraz daha burada kalıp arkadaşını yüzüne bakarsa kararından vazgeçebilirdi, bu yüzden hızla arkasına döndü ve neredeyse koşarak odadan çıktı.
Emre kendisine bakan kıvırcık saçlıya döndü. Yargılarcasına konuşmaya başladı. "Benimle yanlız kalmak istedin çünkü yarım bıraktığın işi bitireceksin değil mi Erkan? Beni öldürmek için burada olduğunu biliyorum." Ömer ilerledi ve Emre'nin yatağının ucuna oturdu, derin bir nefes aldı. "Hadi her şeye baştan başlayalım, çünkü şuan benim de kafam seninki kadar karışık."
Emre kaşlarını kaldırdı. Konuşmak istemiyordu, yalan söylediğine inanıyordu ama bakışlarından dolayı kendisi de kararsız kalmıştı. Gerçekten kendisini vuran adama benzemiyordu şuan. Ömer Emre'nin çok daha sakin tavırlarla kendisini süzdüğünü görünce gülümsedi. "Bak, sana zarar verdiysem ya da üzülmeni sağlayacak herhangi bir şey yaptıysam özür dilerim, ama o ben değildim. Yemin ederim ki kötü biri değilim, ben sadece Ömer'im."
Ciddi ve netti, bakışlarından bunu kolaylıkla anlayabilirdin. Emre şaşkınlıkla doğruldu, bu gerçekten Erkan falan olamazdı. Tek kaşını kaldırdı. "Ömer... Bu şey gibi mi, Sadık?"
Ömer parmak şıklattı. "Aynen! Aynen öyle." Mentor ilginç bir şekilde anlayışla yaklaştı, fazla hızlı ısındı. Her ne kadar görüntü olarak aynı olsalar da davranış açısından bakıldığında karşısındakinin Erkan olmadığı çok belliydi, bakışlarını yere dikip mırıldandı. "Çok yargılayıcı yaklaştım kusura bakma." Ömer güldü. "Haklı bir sebeptendi, gerçekten sorun değil."
Hürkan kısa bir süre kapının önünde boş boş dikildikten sonra dayanamayarak kapıyı dinlemeye başladı. İkilinin gülerek bir şeyler konuştuğunu duyduğunda şaşırmıştı, Emre nasıl bu kadar kolay alışabilmişti ki? İçeri girmek istedi ama bir bakıma da kararsızdı, kapı koluna uzandığında Kaan'ı fark edip durdu.
Uzun saçlı olan güldü, "Biraz kasmadın mı kanka?" Yavaş adımlarla ilerledi ve uzun adamın yanına geldi, Hürkan kararsızlıkla Kaan'a döndü. Kısık sesle cevap verdi. "Bilmiyorum, tuhaf geliyor." Kaan kollarını kavuşturup alaylı bir ses tonuyla konuştu. "Kıskançlık kokusu mu alıyorum?"
Hürkan kaşlarını kaldırıp tamamen Kaan'a döndü, yargılayan bir ses tonuyla hızlı hızlı konuştu. "Ne alaka gerizekalı? Ben Ömer'i göreli adam akıllı birkaç saat oldu, diğer gördüğüm Erkan'dı ve Erkan'ı kıskanmam için hiçbir sebep yok. Hatta ondan nefret ediyorum, ama Ömer'den değil. Onu seviyorum A-AMA o şekilde değil! Yani kıskanmam ama yani yine de arkadaşım olabilecek biri, kötü biri değil. Bence kıskanmak çok değişik bir terim bu durum için-"
Kaan kahkaha atmamak için kendisini kastı. "Ben Emre'yi kıskandığını düşünmüştüm ama... Neyse?" Hürkan uzun saçlı adamın tepkisine cevap vermek yerine sadece elleriyle yüzünü kapatmayı seçti. Sıçıp sıvamıştı, harika.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Takıntı {Porgola}
FanfictionKurgudur. Ve asla ileri gidilmeyecektir, ciddi bir yazım tarzıyla yazacağım ama kitap şaka amaçlıdır. Bu ikiliyi yakıştırıyorum ve bunun için yazmak istedim. Ciselleştirilme yapılmayacak, siz de yapmayın. Porçay rahatsız olduğunu belli etti, bir ş...