"Aman Tanrım!" Sadık'ın sesi, bulundukları mekandaki herkesin kulağına çok net bir şekilde ulaşmıştı. Şaşkınlık ve korku, sesinin titremesine de sebep olmuştu. Kaan ilk oraya varan kişiydi. Gözleri, yerde yatan ikiliyi gördüğünde ve algılamayı başardığında, şaşkınlık açıldı. Titremeye başladı. "Emre... Mert..?"
İkizler yerde kanlar içerisinde yatıyorlardı.
Ömer cansız bedenlerin yanındaydı, dizlerinin üzerine çökmüştü ve ellerindeki kana bakıyordu. Gözlerinde donuk bakışlar vardı, sanki orada değilmiş gibiydi. Kaan ne yapması gerektiğini bilmiyordu, Mert yanlarına koştu. O da neler olduğunu kavramayı başardığında, odadaki diğer herkes gibi anlık bir şok içerisine girmişti. "Ö-Ömer..?" Dedi, dün konuştuğu çocuk, şuan nasıl bu durumdaydı? İlerlemek için uzandı fakat Kaan onu engelledi, "Hayır," dedi fısıldayarak. "Lütfen bir kez olsun beni dinle." Kısa olan bir süre uzun saçlıya baktıktan sonra doğruldu ve pembe beresini düzeltti. Bu ilerlemeyeceği anlamına geliyordu.
Ömer ayağa kalktı, etrafına bakındı. Kendisini inandırmaya çalışmak istiyordu ama, şu noktada ne diyebilirdi ki? "Ben yapmadım desem bana inanır mısınız?" Dedi kollarını iki yana açıp. Sadık kendi kendine mırıldandı, "Şuan burada mantıklı olan tek bir seçenek görebiliyorum." Tam konuşmaya devam edecekken karşılarındaki kapıda dikilen kişiyi görünce susması gerektiğini düşündü.
Emre fal taşı gibi açılmış olan gözlerini yerde kanlar içinde yatan cesetlere odaklamıştı, resmen donup kalmıştı.
Kaan hızlı bir hareketle Emre'nin yanına gidip arkadaşını sarstı, kendi gözlerine bakmasını sağladı. Emre titrerken Kaan zoraki bir biçimde gülümsedi, "İyisin, iyiyim... İyiyiz Emre." Gülmek istemiyordu ama gülmek zorundaydı. Emre derin bir nefes aldı ve alçılı koluna baktı, bir süre hiç konuşmadı. Ardından duraksadı. "Hürkan?"
Herkes durdu. Hürkan?
Mert hızla dönüp Hürkan'ın odasına doğru atıldı, fakat o içeri girmeden Hürkan dışarıya çıktı. Uzun boylu adam belli ki iyi bir gün geçirmek için uyanmıştı, yüzünde rahat gülümseme vardı. Her şeyi unutmak istermiş gibiydi. Fakat yerdeki cesetleri görmesi pek uzun sürmedi. Yüzündeki gülümseme, tıpkı umudu gibi solup yok oldu.
Ömer'e baktı, kendisine bile bakmayan kıvırcık saçlının bir tehdit olduğu artık herkes için kesindi. Ama... Hürkan için o hala Ömer'di, onun bildiği Ömer.
Mert'in yanından yavaşça geçti ve yine yavaş ama kararlı adımlarla kıvırcık saçlıya doğru ilerledi. Kaan seslendi. "Hürkan?" Fakat duymamıştı, ya da belki de duymuştu. Kim bilebilir?
Adımları Ömer'i bulana kadar durmadı, tam onun önüne geldiğinde durmayı başardı. Kıvırcık saçlı, Hürkan'a döndü fakat yüzüne bakmıyordu. Gözleri uzun boylunun ayaklarındaydı ve bakışlarını kaldıracak kadar cesur hissetmiyordu. Hürkan'ın kendisini yargılayacağından emindi, fakat, pek de öyle olmadı.
Hürkan Ömer'e sarıldı.
Herkes bir anlık duraksadı. Kimse, ama kimse, bunu beklemiyordu. Ömer'in gözleri yavaşça irileşti, kafasını hafifçe kaldırdı ve uzun boylunun omzuna yerleştirdi. Dudaklarını bastırdı ve kaşlarını eğdi, ağlamak istemiyordu. Hürkan kısa olana daha sıkı sarılırken mırıldandı, "Seni bırakmak istemiyorum, bunu sen yapmadın hayır. Sen değildin."
Ömer gözlerini yumdu, bunu o yapmıştı. Kendisi değildi belki ama teknik olarak yine de oydu. "Hürkan," Dedi yumuşak bir sesle, "Artık masum olup olmadığımdan ben bile emin değilim." Sesi giderek kısılıyordu. "Lütfen, beni savunmaya çalışma artık."
Sadık endişeli bakışlarla ikiliye yaklaştı. "Hürkan, hadi onu bırak." Dedi olabildiğince stabil bir sesle. Hürkan, Ömer'e daha da sarıldı, "Hayır." dedi. Sesi son derece düz ve açıklayıcıydı. Sadık'ın yüzündeki mimik iyice hüzüne döndü, Hürkan'ın kıvırcık saçlıya ne kadar değer verdiğinin farkındaydı ve onu üzmek istemiyordu. Fakat, yapmak zorundaydı.
Odadaki herkese kaçamak bakışlar attıktan sonra tekrar ikiliye döndü, Ömer'in kolunu tuttu ve çekmeye çalıştı. Ama uzun boylu olan reddetti. Hala kıvırcık saçlıyı bırakmıyordu. Sesindeki çatlamayı engelleyemeyerek konuştu. "Sadık lütfen, onun bir suçu yok."
"Hürkan, bunun doğru olmadığını herkes biliyor." Dedi Ömer, uzun boyluyu hafifçe iteklerken. "Beni bırakman gerek." Hürkan'ın elleri yavaşça gücünü kaybetti, kaybetmekten korkarcasına tuttuğu ufak adamı yavaşça bıraktı. Ömer bir adım geriye gidip gülümsedi. "Teşekkür ederim." Dedi.
Ardından geriye döndü ve Sadık'a mahçup bakışlar attı. Sadık eliyle bir kapıyı işaret etti, Ömer de hiç düşünmeden o tarafa ilerledi. Fakat tam kapının girişinde bir anda sabit kaldı. Sesi titreyerek mırıldandı. "B-beyler."
Arkasına döndü, gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Teni hayalet görmüş gibi bembeyaz kesilmişti, resmen titriyordu. Gergince konuştu. "Benim, benim görüşüm bozuluyor. Tanrım..!" Bir eliyle başını tutup, diğer eliyle de düşmemek için sağındaki duvara tutundu. "Beni acilen bir yere kapatın, y-ya da kitleyin? Ne bileyim, bir şeyler yapın hadi!" Gözleri yaşarmaya başlamıştı. "Tanrım lütfen, lütfen kimseye zarar gelmesin..!"
Emre panikle ona doğru baktı, anıları teker teker gözünün önüne gelirken gözleri irileşiyordu. Kendi kalp atışını çok net bir biçimde duyabiliyordu. Kaşlarını çattı ve agresif bir tonla bağırdı. "Sadık onu odaya kapat ve kitle!" Hayır, aynı şeyleri tekrar yaşanmayacaktı.
Sadık duyduğu şeyle o an bunu düşünmeden yapmak için atıldığında kafasında yankılanmaya başlayan sesle durmak zorunda kaldı.
Hayır.
Bu mantıklı değil, konuya Ömer'in açısından bak.
Ya o odaya seni tıksalardı, Sadık?
"Kahretsin," Diye fısıldadı Sadık. "Tanrı aşkına sesini kes..!" Elleriyle başını kavrayıp yere çöktü. Mert endişeyle seslendi. "Sadık!"
Bereli olan atıldığında, aynı anda Kaan da hızla atıldı. Fakat uzun saçlı olan, Ömer'e doğru ilerliyordu. Tam kıvırcık saçlıyı tutmak üzereyken arkasından Hürkan gelip Kaan'ı çekti. Kaan ne olduğunu anlayamamıştı, Hürkan'la göz göze geldiklerinde gözleri yavaşça açıldı. "Hürkan?" Dedi hafifçe sesini yükselterek. Fakat uzun boylu olan onu görmezden geldi.
Kaan'ı Ömer'den uzaklaştırdıktan sonra kendisi kıvırcık saçlıya döndü. Ömer hareket etmiyordu, konuşmuyordu. Sadece dikiliyordu.
Herkes endişeyle Hürkan'ın yapacağı şeyi beklerken, uzun boylu genç hızlı bir hareketle kıvırcık saçlıyı odaya ittirdi. Kaan derin bir nefes verdi, Hürkan'ın yanlış bir karar almasından korkmuştu aslında. Fakat görünüşe göre uzun boylu olan hala mantıklı düşünebiliyordu.
Ama Hürkan, kapıyı kapatmadan önce kendisi de içeriye girdi. Ardından kapının kilitleme sesi odayı doldurdu. Herkes şaşkınlıkla o tarafa dönmüştü.
Hepsinin gözlerinden okunan net bir endişe vardı. Özellikle de Emre'nin. Dudakları titredi, kimsenin duyamayacağı kadar kısık sesle mırıldandı.
"Hürkan..?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Takıntı {Porgola}
FanficKurgudur. Ve asla ileri gidilmeyecektir, ciddi bir yazım tarzıyla yazacağım ama kitap şaka amaçlıdır. Bu ikiliyi yakıştırıyorum ve bunun için yazmak istedim. Ciselleştirilme yapılmayacak, siz de yapmayın. Porçay rahatsız olduğunu belli etti, bir ş...